Uyardı! Ülkemizi savaşsız istila ettirdiniz, sonu felaket

Uyardı! Ülkemizi savaşsız istila ettirdiniz, sonu felaket

YURT yazarı Adnan Bulut, bugün kaleme aldığı köşe yazısında Ülkemizdeki mülteci sorununa dikkat çekti. 4 yıl önce 'Yakında Suriye mafyası oluşacak bu ülkede. Hiçbir kural, yasa tanımadan kadim Anadolu insanının parasını, canını alacaklar' sözlerinden dolayı tepki çektiğinin altını çizen Adnan Bulut, bugün durumun tam da 4 yıl önce dile getirdiği gibi olduğunu belirtti.

YURT Gazetesi yazarı Adnan Bulut, 'Savaşsız istila' başlıklı yazısında, 'Hangi devlet kanla, şanla şerefle yüzyıllardır bayrağını dalgalandırdığı yurdunun sessiz şekilde nüfusunun neredeyse yüzde 10’una ulaşan mülteciler tarafından istila edilmesine izin verir? Anadolu’nun kadim ortak yaşam kültürüne yabancı milyonlarca insan ülkemizin dört bir yanına dağılmış durumda. Gelenler, yerleşikleri zorlayarak kendilerine alan açmaya çalışıyor. Yurttaşlarımız evini, ocağını terk edip göçmek zorunda kalıyor bazı bölgelerde. İstanbul sur içi bizim gözbebeğimizdir. Bugün sur içinde bizim yurttaşımıza rastlamak o denli zor hale geldi ki. Bırakın Türkümüzü, Kürdümüzü, Arap kökenli yurttaşlarımız bile yılgınlık hatta korku içerisinde. Yüzyıllar içinde ortaklaşa yarattığımız Anadolu birliktelik kültürü kuşatma altında. Savaşsız bir istilaya uğradık.'sözleriyle sitem ederken, mevcut durumun sancılarının ilerleyen yıllarda daha ağır olacağına dikkat çekti. Adnan Bulut,'Siyasal, sosyal, toplumsal ve hukuksal sonuçları ilerideki yıllarda çok daha ağır olacak. Yol yakınken bir çare düşünün. Sonra çok geç olacak.' diye uyardı. 

İşte Adnan Bulut'un kaleme aldığı o yazı...

4 yıl önce bir televizyon programında “Yakında Suriye mafyası oluşacak bu ülkede. Hiçbir kural, yasa tanımadan kadim Anadolu insanının parasını, canını alacaklar” dediğim için saldırıya uğramıştım. Ne ırkçılığım kaldı, ne zalimliğim.

Açın bugün haber bültenlerini, gazete sayfalarını tam da bu yaşananları kastetmiştim.

Savaştan kaçan sivil insanlara tabii ki dostluk eli uzatacaktık, aşımızı ekmeğimizi
paylaşacaktık.

Öyle de yaptık.

Bizi yönetenler ne yaptı?

Milyonlarca insanın plansız bir şekilde bu ülkenin dört bir yanına yayılmasına izin verdi.

Türkiye nüfusunun yüzde 10’u kadar mülteci var şu an ülkemizde.

Biz ülkemizin istila edilmesini sessizce izledik.

4 yıl önce cam silen, mendil satan, dilenen çocuklar büyüdü ve çeteleşti.

Artık gasp yapıyorlar, kapkaç yapıyorlar, gerektiğinde cinayet işliyorlar.

Çünkü milyonlarca insanı kontrolsüz bıraktı bizim devletimiz.

Herhangi bir ıslah politikası, iskân politikası uygulamadı.

Hangi devlet göz göre göre demografik, sosyal, kültürel yapısının değişmesine izin verir?

Hangi devlet kanla, şanla şerefle yüzyıllardır bayrağını dalgalandırdığı yurdunun sessiz şekilde nüfusunun neredeyse yüzde 10’una ulaşan mülteciler tarafından istila edilmesine izin verir?

Neden bir iskân politikası uygulanmaz?

Anadolu daha önce de toplu göç almıştı.

Kafkaslardan, Balkanlardan, Kırım’dan yüz binlerce soydaşımız geldi.

Gelenler için iskân politikası uygulandı.

Yer, yurt verildi, iş verildi, eğitim verildi.

Hepimiz kaynaştık, kardeş olduk.

Ya şimdi?

Anadolu’nun kadim ortak yaşam kültürüne yabancı milyonlarca insan ülkemizin dört bir yanına dağılmış durumda.

Gelenler, yerleşikleri zorlayarak kendilerine alan açmaya çalışıyor.

Yurttaşlarımız evini, ocağını terk edip göçmek zorunda kalıyor bazı bölgelerde.

İstanbul sur içi bizim gözbebeğimizdir.

Dünyanın belki de en nadide toprak parçasıdır sur içi.

Bugün sur içinde bizim yurttaşımıza rastlamak o denli zor hale geldi ki.

Bırakın Türkümüzü, Kürdümüzü, Arap kökenli yurttaşlarımız bile yılgınlık hatta korku içerisinde.

Yüzyıllar içinde ortaklaşa yarattığımız Anadolu birliktelik kültürü kuşatma altında.

Dilimiz, sanat yaşamımız, kültürümüz, sosyal yaşamımız ciddi bir tehdit yaşıyor.

Yüz bin değil, beş yüz bin değil, 1 milyon değil, yaklaşık 7 milyon (kayıtlı, kayıtsız) insan bizi kuşattı.

Savaşsız bir istilaya uğradık.

Siyasal, sosyal, toplumsal ve hukuksal sonuçları ilerideki yıllarda çok daha ağır olacak.

Bu kantar bu yükü tartmaz.

Bir ülkenin onda biri kadar bir göçmen kitlesini bu ülke kaldıramaz.

Hele ki bu insanları kontrolsüz, plansız ve eğitimsiz bırakırsan başımıza gelecekleri görmek için kehanete gerek kalmaz.

Yol yakınken bir çare düşünün.

Sonra çok geç olacak.