Ahmet Hakan: İsa'ya da yaranamadım Musa'ya da

Ahmet Hakan: İsa'ya da yaranamadım Musa'ya da

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan anma Çanakkale Zaferi'nin anma töreninde Mustafa Kemal Atatürk'ün adının hiç geçmemesinin ardından salonu terk edern Albay Öner İrevül'ü köşesine taşımaya devam ediyor.

Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan dünkü yazısında Çanakkale Deniz Zaferi'nin anma etkinliğinde yapılan duada Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adının anılmaması üzerine tepki göstererek salonu terk eden Albay Önder İrevül'ü konu almıştı. 

Hakan, salonu terk ederek tepki gösteren İrevül'e yönelik şunları söylemişiti:

"Bozulmakta, rahatsız olmakta, hatta tepki göstermekte sonsuz haklısınız. Fakat sayın albayım! Dua eden hoca efendinin üzerine yürüyerek bozuk çalmak ve toplantı salonunu terk etmek yerine... Dua eden hoca efendiye dönüp... 'Hocam, bir dakika! Çok güzel dua ettiniz. Allah razı olsun! Fakat Çanakkale’deki zaferde Atatürk’ün de önemli bir rolü var. Keşke duada onun da adını ansaydınız. Ama iş bitmiş sayılmaz. Gelin, duaya devam edin ve bir Fatiha da Atatürk’ün ruhuna gönderin' deseydiniz... Hem “üniformalı zart zurt” diye yorumlanacak bir davranış içine girmemiş olurdunuz..."

Ahmet Hakan bugünkü köşe yazısında ise yaptığı bu yorum üzerine gelen tepkileri kaleme aldı. "Ne İsa’ya yaranabildim, ne Musa’ya yaranabildim." diyen Hakan, "İsa... 'Sen o kahraman albaya kurban ol!' diye laf soktu. Musa... 'Tafracı albaya hak veriyorsun ha!' diye parmak salladı." diye yazdı.

Hakan'ın yazısının ilgili bölümü şu şekilde:

İSA’YA DA YARANAMADIM MUSA’YA DA YARANAMADIM

ÇANAKKALE şehitleri anmasında edilen duada Atatürk’ün adının anılmamasına tepki gösteren ‘albay’la ilgili olarak...

Şu iki şeyi söyledim:

BİR: Albay, tepki göstermekte başından sonuna kadar haklıdır.

İKİ: Keşke Albay, tepkisini daha üsluplu bir şekilde gösterseydi.

Peki ne oldu?

Ne olacak?

Ne İsa’ya yaranabildim, ne Musa’ya yaranabildim.

İsa... “Sen o kahraman albaya kurban ol!” diye laf soktu.

Musa... “Tafracı albaya hak veriyorsun ha!” diye parmak salladı.

Oysa... Oysa...

“Ver ayağının altını öpeyim benim aslan albayım! Nasıl da haddini bildirdin o hocaya” falan deseydim... İsa’ya yaranacaktım.

“Ne diye höt zöt yapıyorsun a be tafracı albay! Yoksa 28 Şubat sürecini mi özledin” falan deseydim... Musa’ya yaranacaktım.

Peki üzgün müyüm? Peki pişman mıyım? Peki “Yahu bari birinden birine yaransaydık be” mi diyorum?

Hayır, hayır!

Asla!

Çok tuhaf biçimde...

İki tarafa da yaranamamak nedeniyle delicesine mutluyum!

Hani bahar geldiğinde manasız bir yaşama sevinciyle dopdolu oluruz ya...

İşte öyle bir şey!

Yazının tamamı için tıklayınız