AİHM ‘hayati tehlike var’ diyen raporları esas almadı

AİHM ‘hayati tehlike var’ diyen raporları esas almadı

Ankara Tabip Odası, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Çağdaş Hukukçular, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tahliye taleplerine dair verdiği kararı değerlendirdikleri bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleşen toplantıda verilen karara tepki gösterilirken Nuriye ve Semih’in derhal tahliye edilmeleri gerektiği ifade edildi

AİHM NURİYE GÜLMEN VE SEMİH ÖZAKÇA’NIN TAHLİYE TALEBİNİ REDDETTİ!

Nuriye ve Semih’in açlık grevinin 147’nci gününde tahliye taleplerine dair AİHM’in olumsuz kararına Ankara Tabip Odası, İHD, TİHV ve Çağdaş Hukukçular Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleştirdikleri basın toplantısıyla tepki gösterdi. Nuriye ve Semih’in hayati tehlikeleri olduğu yönünde çokça hastane raporu varken AİHM’in bu bilimsel raporlara atıf yapmaması sorgulanırken açlık grevlerinin tıbbileştirilmesine itiraz yinelendi.

AİHM ‘hayati tehlike var’ diyen raporları esas almadı

Toplantıda ilk sözü TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı alarak Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin raporunda Nuriye ve Semih’in hayatlarını yalnız başlarına idame ettimeyeceklerinin belirtilmesine rağmen tek başlarına hastanede tutulduklarını belirtti. Bakkalcı, konuşmasında yaşananın hukuki ve tıbbi bir süreç olmadığını, vicdan meselesi olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

Dünyanın vicdanı olan Nuriye ve Semih açlık grevindeler. 3 sözcük: ‘İşimi geri istiyorum’. Bu sürecin içerisinde bir de hukuki denen bir süreç yaşanıyor. Bu masaya ‘Tıbbı kimse kötü kullanamaz’ demeye geldim. Kimse tıbbı araçsallaştıramaz.

AİHM, ‘Ben mahkeme olarak ciddi hasar riski olduğu durumlarda bu tedbiri veririm’ diyor. ‘Hayati tehlike yok’ diyorlar dünden beri. AİHM ‘Hayati tehlike var’ diyen 10 rapor dururken neden bu raporlara atıf yapmadı?

Bu mesele hukuki değil. Mesele Nuriye ve Semih’in yaşamıdır. 7 Temmuz’da BM derhal serbest bırakılmaları ve işe iade edilmeleri çağrısı yaptı.

Her halükarda bu ülkenin vicdanı var. Bu vicdan sonucunda Nuriye ve Semih aramızda olacaklar.

AİHM’in tavrı yeni değil

Bakkalcı’nın ardından İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan AİHM’in tavrını eleştirerek şunları söyledi:

AİHM’in tutumu yeni değil. TR’de sokağa çıkma yasaklarının ilanı sürecinde sivillerin yaşamının kurtarılması konusundaki başvurularda da bu tavrı gösterdi. Toplu katliamlar döneminde de AİHM görevini yerine getirmedi. KHK’lerle insanlar ihraç edilmeye başladığında AİHM Türkiye’de iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğinden bahsetti. İç hukuk yolu yokken de AİHM başvuruları kabul etmedi.

İş yükü kavramı insan haklarının önüne geçemez. 100 binden fazla insan medeni ölüme mahkum edildi. AİHM iş yükü ile geçiştiriyor. Nuriye ve Semih şahsında yürütülen bu mücadele 100 binler adına devam ediyor. AİHM’in bu noktaya gelmesi çok vahim.

TTB Merkez Konsey üyesi Selma Güngör, açlık grevinin tıbbi bir süreç olmadığını vurguladığı konuşmasında çözümün de tıbbi olmadığını ifade etti. Güngör, Nuriye ve Semih’in iradelerine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak kendi talepleri doğrultusunda muayene edilmelerinin gerekliliğini hatırlattı.

Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut ise Nuriye ve Semih tutuklanana kadar kendi talepleri doğrultusunda sağlık durumlarının üç hekim tarafından her gün takip edildiğini ancak tutukluluk koşullarında bunun mümkün olmadığını belirtti. Bulut son olarak cumhurbaşkanının, başbakanın, adalet bakanının yaşam hakkı kadar Nuriye ve Semih’in yaşam hakkının da hekimler için aynı derecede değerli olduğunu söyledi.

Basın toplantısında son olarak Çağdaş Hukukçular adına söz alan Av. Selçuk Kozağaçlı, Nuriye ve Semih’in tutukluluk sebebinin tamamen siyasi olduğunu belirtti ve Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin hazırladığı raporu eleştirdi. Nuriye ve Semih’in hayati tehlikede olduğunu belirten raporun karar kısmı şöyle:

Mevcut bulgulara göre hayati tehlike arz eder. Hayatını yalnız başına idame ettiremez. Ancak, mevcut bulgular tutukluluk halinin tehrini (erteleme) gerektirmez. Hastane statüsünde sağlık birimi olan ceza infaz kurumlarında veya resmi sağlık kuruluşlarının mahkumlara ayrılan bölümlerinde takip ve tedavi edilebilir.

“Bu hekimlik değil soytarılık”

Av. Kozağaçlı, hukuk sisteminde tutukluluk halinin ertelenmesinin mümkün olmadığını, ertelemenin hükümlüler için uygulandığını, tutukluluğun zaten bir tedbir olduğunu ve ertelenemeyeceğini belirterek “Tutukluluk tehri gibi bir müessese yoktur. Bu hekimlik değil soytarılıktır. Hakkında kesin hüküm verilmiş bir kimse hakkında yargıçların karar vermesi mümkün olmadığı için Adalet Bakanlığı’na bağlı Cumhuriyet Başsavcılığı bir dizi rapor alarak cezanın infazını erteleyebilir ya da durdurabilir. Tutukluluğun tehri gibi bir hukuk garabetini ortaya çıkarmak bu insanların canına kastetmektir” dedi.

“Bu kararı veren yargıç hesabını verecek”

Hükümete düşen görevin OHAL Komisyonu’nda ilk görüşülecek dosyanın Nuriye ve Semih’in dosyası olmasını sağlamak olduğunu belirten Kozağaçlı, kararı veren AİHM yargıcını da eleştirdi ve şunları söyledi:

Bu kararı veren yargıç Türkiye’deki baskı politikalarına duyduğu sempatinin hesabını verecektir. Bu hesabı Avrupa Komisyonu üyesi ülkelerin halklarına verecektir. Bunu her dilde her ülkede dile getireceğiz. Kirli ekonomik ilişkiler mahkemeye de mi sirayet etmiştir? AİHM’de de lobi mi yürümektedir? Hiçbir yargıç bu kararı imzalayıp yargıç dokunulmazlığından yararlanacağını düşünmemelidir. Bunun hesabını verecektir. Uluslararası yargıç ve avukat örgütleriyle birlikte bu hesabı soracağız.

Basın toplantısında Nuriye ve Semih’in sağlık durumlarına ilişkin raporların özetleri de dağıtıldı. Bu raporlardan 10’unda Nuriye ve Semih’in hayati tehlikesinin olduğu belirtilmesine rağmen AİHM kararında bu raporları esas almadı.