AKP ve MHP 'konuşmadı', 30 anlaşma jet hızıyla geçti

AKP ve MHP 'konuşmadı', 30 anlaşma jet hızıyla geçti

CHP ve HDP'nin Meclis'i terk etmesinin ardından AKP ve MHP kanadından tek bir milletvekili tasarı üzerinde konuşmadı.

TBMM Genel Kurulu'nda 30 uluslararası anlaşmanın görüşmesi öncesinde AKP grubu, her parti için teklifin tümü üzerindeki konuşmaların 5, maddelerdeki konuşmaların ise 3 dakikayla sınırlandırılması için önerge verdi.

Önergenin AKP'nin oylarıyla kabul edilmesinin ardından CHP ve HDP, TBMM'yi terk etti. İki parti grubunun katılmadığı görüşmelerde AKP ve MHP kanadından tek bir milletvekili tasarı üzerinde konuşmadı.  Böylelikle, 30 uluslararası anlaşma tasarısı 2.5 saat olmadan kabul edilerek yasalaştı.

T24’ten Hülya Karabağlı’nın haberine göre, Genel Kurul’da konuşma sürelerini kısıtlayan tartışmalar tutanaklara şöyle yansıdı:

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bütün gruplara eşit dağıtıldığında bütün grupların eşit kullanmasına bir itirazımız yok ama bir fazlalık varsa, bir grup kullanmıyorsa o da size haktır diye bir şey yok. İlk sözü alan alır, üzerinde de konuşmasını yapar; bunda garip bir şey yok.

Çok basit bir şey yapıyorsunuz: Elimizde bir İç Tüzük var, bu İç Tüzük'e uymak zorundayız. 60'ıncı ve 81'inci madde "Danışma Kurulu tavsiye edip Meclis aksi bir karar almadıkça söz yirmi dakikadır, yirmi dakikayla sınırlıdır." diyor. Aksi karar, sınırı kaldırma, üst sınırı kaldırma yönünde olabiliyor. Yapıyor muyuz bunu? Evet, yapıyoruz. Ne zaman yapıyoruz? Bütçe görüşmelerinde, önemli görüşmelerde yapıyoruz. Peki, aşağı indirebilir miyiz? Öyle olsaydı "Söz yirmi dakikadır, aksi karar almadıkça yirmi dakikadır." derdi, "Yirmi dakikayla sınırlıdır." demezdi. Ama parlamenterler, hatta hâkimler karar verirken bir çelişki yaşarsak nereye bakıyoruz? Tutanağa. Bu madde ne zaman eklenmiş? 13 Şubat 1973 Salı günü. Bakın, elimde o Meclisin tutanakları var ve Demokrat Partili bir sayın milletvekili -Allah gani gani rahmet eylesin- 300 maddelik -o zaman temel kanun falan yok, sizin yaptığınız bu hızlı görüşmeler- kanun gelse yirmi dakika kâfi gelmez diye önerge veriyor. Anayasa Komisyonu Başkanı Cevdet Akçalı, "Haklı." diyor, önergeye katılıyor. Biri, itiraz ediyor -bugün Başkana arz ettim- "Ya bu yetki söz süresini azaltma yönünde kullanılırsa…" diyor, diyorlar ki: "Hayır, artırma yönünde kullanılabilir. O yüzden biz bunu 'üst sınır' diye yazdık, sınırı kaldırma yetkisi var, aşağı indirme yetkisi yok." Yani eğer metin açık değilse tutanağa gidiyoruz ya, ben doğmadan iki yıl önce bu işi, bu yüce çatı altında konuşmuşlar ve bunu netleştirmişler. Sayın Başkan, sizin için bunun kıymetli bir belge olduğunu düşünüyorum.

Peki, bunu işleme alırsanız ne olur? Siz diyorsunuz ki sabahki konuşmada: "Ben Anayasa Mahkemesi değilim. Anayasa Mahkemesine gidersiniz." Peki, böyle bir şey yapılmış mı? Bu kadarına kimse cesaret etmemiş, İç Tüzük'ü grup önerisiyle değiştirme çılgınlığına kimse tevessül etmemiş ama İç Tüzük'ü değiştirerek yapmış. Kim yapmış? Üçlü Koalisyon Hükûmeti, Sayın Ecevit'in başkanlığında, İç Tüzük'ü değiştirip uluslararası anlaşmaların süresini yirmiden aşağıya, ona indirmiş, beşe indirmiş. Anayasa Mahkemesine gidilmiş. Kim gitmiş? Tanıdıklarınız gitmiş. Ne karar verilmiş? Anayasa Mahkemesi -bu kadar uzun kararında- demiş ki: "'Maddeler üzerinde siyasi parti grupları, hükûmet ve komisyona beşer dakika süreyle söz verilir.' denilerek bunlarla ilgili on dakika olan konuşma süresinin beş dakikaya indirildiği anlaşılıyor. Konunun yeterince müzakere edilmesi, anlaşılması -falan filan- uygun değil." deyip bozmuş.

Bakın, İç Tüzük değişikliği yapsanız dahi Anayasa Mahkemesinin geçmişte olumsuz yönde kararı var. Siz, İç Tüzük değişikliği yapmak yerine grup önerisi getiriyorsunuz ve getirdiğiniz grup önerisiyle İç Tüzük'ün değiştirmeye çalışıyorsunuz. Bu, Anayasa'ya aykırı kanun yapmak, kanuna aykırı yönetmelik çıkarmak kadar temel bir hukuk normuna aykırıdır ve yapıldığında bir tek niyet var. Sayın Başkana bugün sordum: Yirmi dakikayı beş dakikaya indiriyor ya, tut "Sıfır dakikaya indirdim." dedi, direkt oylamaya… "Olmaz öyle şey efendim, kabul etmem; o zaman, getirmem o önergeyi." dedi. Yahu!, yirmiyi beşe indirtirsen beşi hiçe indirtecekleri zaman nasıl itiraz edeceksin? Yirmiden beşe inmek ne kadar hukuksuzsa hiçe inmek de o kadar hukuksuzdur. Burada yapılmaya çalışılan meseleyle, bir padişahın tatil etme yetkisinin olduğu tek adam rejimlerinin göstermelik meclisine dönüştürürsünüz burayı.

Meclisler, kendiliğinden toplanma ilkesiyle ve kapılarının halka açılma ilkesiyle demokrasi meclisi olurlar. Aksi durum, meşrutiyet meclisidir; aksi durum, göstermelik meclistir. Bu Meclisi, bugün, bir göstermelik meclise, tek adamın açıp kapattığı, istediği zaman konuşturup istediği zaman susturduğu bir meclise dönüştürmeyin. Eğer dönüşmesine izin verirseniz bu, İç Tüzük, Anayasa, demokrasi ve siyasi ahlak ihlalidir. Buna direnmeye devam edeceğiz. Bu tutumunuzu kınıyoruz, reddediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; iki gündür bu Meclisi çalıştırmayan Adalet ve Kalkınma Partisidir, öncelikle bunu bilginize sunmak isterim. Neden? Çünkü uluslararası sözleşmelerle ilgili sözleşmenin genelinde yirmi dakika, maddelerinde onar dakika konuşma süresi vardır ama bu süreleri kısıtlamak istemektedirler yani televizyon yayınları, gazeteler, başka tekeller, yaptıkları o çoğunlukçu tahakküm ve dil, öfke dili, öfke siyaseti bütün bunlar yetmiyor, şimdi Mecliste konuşma sürelerini de azaltmak, kısmak istiyorlar. Asıl niyet aslında, bir süre sonra buranın kapısını kapatmak, hep beraber gitmektir çünkü demokratik siyasetin işlediği bir Meclis hâli kalmamıştır artık.

Biz vekilleri tutuklu olan bir partiyiz, 10 vekilimiz tutuklu ve grup başkan vekillerimiz sadece sözleri nedeniyle -en son- burada "padişah bozuntusu" diyen, bu söz nedeniyle grup başkan vekilliği düşürülen arkadaşlarımız var. Buna rağmen, bu Mecliste buna rağmen biz olgun bir siyaset yürütmeye çalışıyoruz, gayet olgunlukla davranıyoruz, demokratik siyaseti yürütmek istiyoruz; bunun için bu Meclisteyiz diyoruz. Dün 3 kez bunun için söz aldım, 3 kez. Havada kavga kokusu hissediyorum, bunu yapmayın dedim sadece sözleri azaltmak için. Ama ne oldu? Dün, evet burada herkes söz alarak, gerçekten demokratik bir işleyişle birtakım ifadeler görüşler sunuldu, herkes görüşlerini sundu. Ama ne oldu? Sonuç, öyle istediğiniz gibi olmadı ya, işte o istediğiniz gibi olmamak aslında çoğunluk şımarıklığı değil, çoğunluk hırsı; doyulmuyor artık, doyulmuyor. Yani, öyle bir hırs ki, bizim dediğimiz olmazsa bu kapıdan çıkarız o zaman öbür kapıdan gireriz, İsmail Bey'i, Sayın Başkanı oraya oturturuz, o gelir ve önergeyi 1 kez daha getiririz. İşte bugün yapılan budur. Ha, bu da yetmez, bu da yetmez. Ne diyeceksiniz? Hani buraya kayyum atandı ya, ama onun yanında sözlerinize de kayyum atamamız gerekiyor… Önergenizi de veremezsiniz, tecrit diyemezsiniz, savaş diyemezsiniz. Ne diyeceğiz? Barış da diyemiyoruz, barış diyenleri de cezaevine atıyorsunuz, savaş diyenleri de cezaevine atıyorsunuz, tecrit de demeyeceğiz.

Hakikaten sözlere de kayyum atamak isteyen bir anlayışınız var; biz bunu protesto ediyoruz. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Bu sözleri kısıtlamak demek sonra tamamını bitirmek demektir. Kusura bakmayın.

Meclis açıldığı zaman bir şey söyledim size kadınlarla ilgili konuşurken, dedim ki: Belki "Yeni anayasada laiklik olmasın." sözü de aynı zamanda kadınları rahatsız etmiş olabilir, bunları hatırlamış olabilirler, dinî bir kuralla yönetilmek isteniyor bu ülke diye acaba o yüzden mi bu yapılıyor diye düşünebilirler. Siz de dediniz ki: "Düşüncedir bu, yeni bir anayasa yapılıyor, ben bu düşüncemi söyleyemeyecek miyim?" Evet, ben de size dedim ki: Sizin düşüncenizi söyleme hürriyetinizi sonuna kadar savunurum. Nerede sizinki?

Hukukçusunuz, oraya oturmuşsunuz "Siz 'savaş' demeyeceksiniz." diyorsunuz. Ne hakla, ne hakla?

BAŞKAN - Hanımefendi nitelemeniz yanlış, yanlış. Şimdi, bu yanlışlık görüşü bana ait, siz "Yanlış değil." diyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - "Laiklik olmasın." demeniz de bana göre yanlış Sayın Başkan. "Laiklik olmasın anayasada" demeniz de bana göre yanlış ama ben size diyorum ki sizin düşüncenizdir, savunabilirsiniz. Siz neden ben "savaş" dediğimde "Sizin düşüncenizdir." diyemiyorsunuz? İşte çoğunluk tahakkümü, hırsı budur!