AKP’nin cezalandırdığı bir kent: Adana

AKP’nin cezalandırdığı bir kent: Adana

AKP, tıpkı yerel seçimlerde kaybettiği diğer iller gibi Adana’yı da cezalandırma yolunu seçiyor. Konuyu, bölgeyi en iyi tanıyan ve çeşitli alanlarda kent çalışmaları bulunan avukat, CHP Milletvekili Aday Adayı Oya Tekin ile konuştuk.

RÖPORTAJ: YURT İNTERNET

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Cumhur İttifakı ile tam destek verdiği AKP Hükümeti MHP'li belediyeleri cezalandırmaya devam ediyor. Bu belediyelerden biri de Adana Büyükşehir Belediyesi son dönemde işsizlikten çarpık yapılaşmaya, kent kimliğinin yok edilmesinden Suriyeli sığınmacılara kadar bir dizi sorunla gündeme geliyor. AKP, tıpkı yerel seçimlerde kaybettiği diğer iller gibi Adana’yı da cezalandırma yolunu seçiyor.

Biz de konuyu, bölgeyi en iyi tanıyan ve çeşitli alanlarda kent çalışmaları bulunan avukat, CHP Milletvekili Aday Adayı Oya Tekin ile konuştuk.

Adana, işsizlik sıralamasında yıllardır en ön sıralarda. Oysa geçmişte bolluğu ve refahı ile bilinen bir kentti. Nasıl bu noktaya geldi?

Adana, Türkiye'de en fazla işsizlik oranına sahip kentlerin başında geliyor. Oysa bu kent geçmişte çok geniş iş alanıydı, mevsimlik işçiler yazları çevre illerden Çukurova’ya pamuk toplamaya gelirlerdi. Gençler, Güney Sanayi, Özbuçak, Bossa, Mensa, Aksantaş gibi pamuk işleme, tekstil ve iplik fabrikalarında çalışırdı. Yalnızca pamuk da değil; mısır, yer fıstığı, tahıl, susam, zeytin, turunçgiller, nohut, soya fasulyesi gibi çeşitli meyve ve sebzeleri ile, geçmişte bereketli bir kent olarak öne çıkardı Adana. Ne ki, iktidara gelen hükümetlerin uyguladığı tarım ve sanayi politikalarının sonucu bugünkü durumuna geriledi. Dahası, Adana, işsizliğe bağlı olarak, batık alacaklar listesinde bireysel krediler, kredi kartı ve ihtiyaç kredilerinde de ne yazık ki ilk sırada yer alıyor. Bu demek oluyor ki bu kent ekonomik anlamda her geçen gün yeni açmazlarla karşı karşıya kalıyor.

Ve bu açmazlar pek çok alanda olduğu gibi çarpık kentleşme olarak da karşımıza çıkıyor, değil mi?

Evet, Adana’nın temel sorunlarından biri de çarpık kentleşme. Adana'nın güneyi ve kuzeyi, gerek şehircilik açısından, gerek sosyoekonmik açıdan çok farklı dokulara sahip. Güney Adana, düzensiz ve çarpık binalarla öne çıkarken, kuzey ise çok katlı, sosyal donatı alanı yetersiz, düzensiz, sağlıksız betonlaşmanın olduğu bir bölge. Tabii Adana’da giderek artan göç sorunu da, çarpık kentleşmeyi olumsuz yönde etkileyen bir faktör.  Çarpık kentleşmeyle mücadelenin en iyi yolu, imar kanununa olan hassasiyeti geliştirecek politikalar. Örneğin imar kanununa göre binaların alt katları olması gerekli iken, alt katların otopark yapılmayıp oraların farklı şekilde değerlendirilmesi.

Adana, her zaman yoğun göç alan bir kentti. Ancak son dönemde Suriyeliler’in göçüyle birlikte yoğunluk bir hayli arttı. Peki bu göç olgusu, Adana’yı nasıl etkiliyor?

Adana'da 150-200 bin civarında Suriyeli yaşıyor. Yapılan araştırma sonuçlarına göre, kentin en çok Suriyeli yaşayan ilçesi olan Seyhan'daki sığınmacıların yüzde 85'i çatışmalardan doğrudan etkilenmiş. En az yüzde 5'i aile veya yakın akrabalardan birini savaşta kaybetmiş, her 5 kişiden 4'ü savaşa bağlı olarak Suriye'de kalan konutlarının kullanılamaz, tarlalarına girilemez hale geldiğini belirtiyor. Bu tablo, Suriyeli kayıp bir kuşak ile bizi karşı karşıya bırakıyor. Böyle bir kuşak, yalnızca Suriyeliler’in kendisini değil, Adana ve insanı da son derece olumsuz şekilde etkileyecek.

Adana’nın öne çıkan bir diğer önemli sorunu da hava kirliliği. Bu alanda neler yaşanıyor?

Bu konuda çok önemli veriler var. Çevre Mühendisleri Odası Adana Şubesi’nin hazırladığı rapora göre, Adana sadece geçen yıl hava kirliliğinin 88 kez yasal limitlerini aştı. Son dönemde de, partikül madde toleranslı yasal limit değeri miktarını sıkça aştığı ortaya çıktı. Uzmanların belirttiğine göre, partikül madde kirliliği çok önemli sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Zira partikül maddelerin içeriği ve yapısı, bu kirliliğin akciğer kanseri ile birçok kanser türüne neden olduğunu gösteriyor. Bir başka değişle, Adana’daki partikül maddeye bağlı hava kirliliği, insan sağlığını son derece olumsuz etkiliyor. Özellikle kış aylarında yaşanan bu hava kirliliğinin azaltmak için; katı yakıtların kullanımının azaltılıp, doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması için çalışmalar yapılması gerektiği konunun uzmanlarının sıklıkla dikkat çektiği bir konu. Yakıt kazanlarının periyodik bakımlarının ve araç egzoz emisyonlarının rutin aralıklarla yapılması, ısı izolasyonları ile enerji tasarrufu sağlayarak hava kirliliğinin azaltılması, sanayide enerjinin geri kazanılmasına önem verilmesi ve emisyon kaynağı olan tesislerde gerekli çevresel yatırımların gerçekleştirilmesinin, sürdürebilir olarak sağlanması gerekmektedir.

 Ulaşım da Adana’da sıkıntılı bir konu. Yıllar yılı metro beklendi ama açılan bu metro ne kadar işlevsel ayrı mesele…

Türkiye’nin birçok kentinde olduğu gibi Adana’daki ulaşım yatırımları ve uygulamalarına bakıldığında, birbiriyle çelişen tutarsız politikaların yer aldığı ortada. Bir yandan kent merkezine otomobillerin girişini kolaylaştıran katlı kavşak ve köprüler ön plana çıkarken, diğer yandan raylı sistem kentte yeni sorunlara yol açıyor. Otobüs yolları, çok daha ucuza ek kapasiteler sağlayabilir oysa ama göz ardı ediliyor. Bir de ne yazık ki, kullanılabilir yollar otoparklara dönüştürülüyor. Caddeler, yaya kaldırımları, merkezi iş alanı olan veya hızla merkezi iş alanına dönüşen bölgelerdeki yollardan söz ediyorum. Bakın, yapılan çalışmalar gösteriyor ki, 125 otomobilin taşıdığı insanı; bir tramvay dizisi veya 3 otobüs rahatlıkla taşıyabilir. Otomobil taşıdığı yolcuya göre otobüsten 125 kat daha fazla hava kirliliği yaratıyor. Otomobil, kilometrede taşıdığı yolcu başına otobüsten 5 kat daha fazla enerji tüketiyor. Dolayısıyla uluslararası kabul görmüş önlemler, ulaşım sorunu katlanarak artan Adana için de geçerlidir.

Bir de bizler Adana’yı haber bültenlerinde yıllarca adliye vakaları ile gördük. Özellikle kadına şiddet konusunda, kentin Türkiye gerçeğinden bağımsız olmadığını biliyoruz. Siz de bu alanda çalışan bir isimsiniz. Kadına şiddeti önleme adına ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Ailede, toplumda, işyerinde, siyasette, eğitimde, medyada ve hukukta kadına şiddet kültürü var ne yazık ki. Daha en baştan, doğumla birlikte geliyor toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Şiddeti ortaya çıkaran temel etmenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu düşünüyorum. Bir yandan toplumsal cinsiyet eğitimlerinin eğitim müfredatımıza girmesi için çaba harcarken, diğer taraftan Cumhuriyet Halk Partisi olarak ulaşabildiğimiz her alanda bu eğitimleri veriyoruz. Son aylarda okullarla irtibata geçip birçok okulda toplumsal cinsiyet, taciz, tecavüz, istismar ve şiddet eğitimleri verdik. Ayrıca çalıştığım sivil toplum örgütleri ile de bu tür eğitimler verilmesine  bizzat eğitim vererek yardımcı oluyorum.

Diğer taraftan, kadın sığınma evlerini de çok önemsiyoruz. Ülkemizde sayıları çok yetersiz hatta göstermelik sayıda.  Birçok belediye yasal düzenleme olmasına rağmen açmıyor sığınma evlerini. Yerel yönetimlere bu evlerin açılması konusunda ısrarcı olmamız gerekiyor. Biz bu ısrarımızı ve takipçisi olduğumuzu gerek siyasi partilerdeki gerekse sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalarımızla  yapıyoruz.