Alev Coşkun'dan, Akın Atalay'a çok sert sözler

Alev Coşkun'dan, Akın Atalay'a çok sert sözler

Cumhuriyet Davası’nın 3. duruşmasında Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın '23 Mayıs 2015 tarihli gazete kupürü ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne gönderilen isimsiz ihbar metninin ekindeki kupürün aynı olduğu' iddiasına Alev Coşkun yazılı bir bası açıklaması yaparak cevap verdi.

Cumhuriyet Vakfı eski Başkanvekili Alev Coşkun, "Akın Atalay, yargılandıkları ceza davası ile hiç ilgisi olmayan, usulsüz yaptıkları Cumhuriyet Vakfı’ndaki seçimlere yönelik açtığımız davayı yitirmesi karşısında çaresiz kaldığı için bir algı operasyonu yürütüyor. İmzasız mektubu benim verdiğime dair “emareler” varmış. Akın Atalay, konunun Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bir buçuk yıl incelendiğini, bütün müfettiş raporlarının ve verilen hukuki mütaalaların incelendiğini ve sonunda, bu seçimlerin hukuken batıl  sayıldığını gösteren gerekçeli karar verildiğini bilmiyor mu?" ifadelerini kullandı.

Yazdığı yazıların ortada olduğunu belirten Coşkun "bu çamur bize yapışmaz. Akın Atalay henüz doğmamışken, Alev Coşkun, bu zihniyetin ağa babaları ile mücadele ediyordu" dedi.

"Alev Coşkun gençlik lideri olarak  25 yaşında, 1961 Anayasasını hazırlayan Kurucu Meclisin en genç üyesi  seçildi.
Alev Coşkun’un geçmişi bellidir. Yazdığı yazılar ve kitaplar bellidir. Alev Coşkun; Atatürkçü, aydınlanma devrimlerinin ve laik Cumhuriyet ilkelerinin savunucusudur. Dönen dönmüştür. Alev Coşkun yolundan dönmeden mücadelesine devam etmektedir." diyen Coşkun'u açıklamasının tamamı şu şekilde:

25 Eylül 2017 tarihli duruşmada her konuyu geniş bir biçimde açıkladım. Asıl kırılma noktasının 2.Nisan.2013'te yapılan Vakıf Yönetim Kurulu seçimleri olduğunu,bu seçimde yasalara, vakıf resmi senedine ve yerleşmiş Yargıtay kararlarına aykırı hareket edildiğini deliller vererek anlattım.O tarihten itibaren arkadaşlarımla birlikte,açık imzalarımızı koyarak hukuk mücadelesi verdiğimizi, bu seçimlerin iptali için arkadaşlarımla birlikte  Asliye Hukuk mahkemesinde iptal davası açtığımızı belirttim.
Böylesi  açık bir  mücadelede   bizim açımızdan  imzasız dilekçe vermek için hiç bir sebep ve gerekçe  yoktur, olamaz da.
Akın Atalay, yargılandıkları ceza davası ile hiç ilgisi olmayan, usulsüz yaptıkları Cumhuriyet Vakfı’ndaki seçimlere yönelik açtığımız davayı yitirmesi karşısında çaresiz kaldığı için bir algı operasyonu yürütüyor. İmzasız mektubu benim verdiğime dair “emareler” varmış. Akın Atalay, konunun Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bir buçuk yıl incelendiğini, bütün müfettiş raporlarının ve verilen hukuki mütaalaların incelendiğini ve sonunda, bu seçimlerin hukuken batıl  sayıldığını gösteren gerekçeli karar verildiğini bilmiyor mu?
Biliyor, bunun için gündemi değiştirmeye çalışıyor.
Ancak bu çamur bize yapışmaz. Akın Atalay henüz doğmamışken, Alev Coşkun, bu zihniyetin ağa babaları ile mücadele ediyordu.1960'da kurulan Tahkikat Komisyonu tarafından aranıyordu. Alev Coşkun gençlik lideri olarak  25 yaşında, 1961 Anayasasını hazırlayan Kurucu Meclisin en genç üyesi  seçildi.
Alev Coşkun’un geçmişi bellidir. Yazdığı yazılar ve kitaplar bellidir. Alev Coşkun; Atatürkçü, aydınlanma devrimlerinin ve laik Cumhuriyet ilkelerinin savunucusudur. Dönen dönmüştür. Alev Coşkun yolundan dönmeden mücadelesine devam etmektedir.
Burada, Akın Atalay’a bir soru sormak istiyorum:14.Aralaık.2014 tarihinde  atılan bir tweet var. Şöyle diyor ; “Hırant öldüğünde Ermeniydik… bugün Cemaatçi, yarın gerekirse AKP yalakası oluruz.”. Bu tweet, Akın Atalay’ın imzasını taşımaktadır.
İroni yaptığını sanırken açıkça diyor ki, "Bugün cemaatçiyiz. Yarın AKP Yalakası oluruz”.
Atalay, ancak bunu bilir. Bunu kendi imzasıyla söylüyor.
Ayrıca, Cumhuriyet okurları ve kimi yazarlarının Cumhuriyetçi direnci üzerine Cumhuriyet gazetesinden gönderilen Nuray Mert'in t24 haber sitesine yaptığı açıklama ortadadır:
“Beni Cumhuriyet'e davet eden Akın Atalay'dı. Cumhuriyet'in Kemalist çizgisini bildiğim için davet karşısında çok titiz davrandım ancak Akın Atalay, gazetenin dar vizyonunu genişletmek için böyle bir davette bulunduğunu söyledi.”
Buradan şu anlaşılıyor ki, Akın Atalay, Cumhuriyet’in geçmişteki köklü Kemalist ve Cumhuriyetçi çizgisini “dar vizyon” olarak görmektedir.
Kendisini, Cumhuriyet gazetesinde hiç görülmemiş ve vakıf senedinde de yer almamış bir makama, “İcra Kurulu” Başkanlığı’na getiren Akın Atalay ve onun Genel  Yayın Müdürlüğü’ne atadığı, “Mustafa” filmi ile Atatürk düşmanlığı tescillenmiş, Almanya’ya sığınmış, oradan Cumhuriyet ile ilgili davaya ilişkin saçma sapan yorumlar yapan Can Dündar, ikisi birlikte;23-24 Mayıs 2105 tarihleri arasında Cumhuriyet gazetesinin yaklaşık 90 yıl boyunca hiç aşağıya indirilmeyen logosunun üstüne Fethullah Gülen’in fotoğrafı ile birlikte verdiği vaazları koymalarının karşılığında bir pazarlık yapıp yapmadıklarını açıklamak zorundadır.
Anlaşılıyor ki, bütün işler 15 Mayıs-30 Mayıs 2015 tarihler arasında dönüyor. Bir müfettiş tarafından batıl olarak kabul edilen seçim, başka bir müfettiş tarafından doğru kabul ediliyor. Bu müfettiş, 15 Temmuz darbesinden sonra soruşturma  geçiriyor ve kızağa alınıyor.
Akın Atalay ve gazetenin başına getirdiği Can Dündar; o pazarlığın, yargılandıkları dava ile hiç ilgisi olmayan vakıf davası ile ilgili olarak, FETÖ nedeniyle soruşturmaya uğramış bir Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişinin lehlerine rapor hazırlaması karşılığı olup olmadığını açıklamalıdırlar.
Atatürkçülüğü ve Cumhuriyet gazetesinin yaklaşık yüzyıllık uygar yüzünü “dar vizyon” diye niteleyenler, bizleri ucuz, uyduruk, asılsız savlarla suçlamadan önce,  Atatürk’ün adını verdiği Cumhuriyet gazetesinde yürüttükleri Cumhuriyet karşıtı operasyon konusunda kendilerini aklamak zorundadırlar.
Akın Atalay, her şeyden önce 80 bin tirajla aldığı Cumhuriyet gazetesini 30 binlere düşürdüğünün hesabını vermek zorundadır. Akın Atalay,. Cumhuriyet Vakfı’nın ve gazeteyi yayınlayan şirketin bütün mal varlıklarını satmıştır. Şirketi borca batık bir duruma getirmiştir. Gazetenin Ankara da Çankaya  da bulunan 6 katlı çok değerli ve müstakil binasını ucuza elden çıkarmıştır. Bu da yetmemiş, Nadir Nadi'nin 40 yıl oturduğu  ve eşi Berin Nadi tarafından Cumhuriyet Vakfı’na bağışlanan çok değerli apartman katını da satmıştır.
İnsanların onuruna çamur atmaya kalkan Akın Atalay, önce bunların hesabını vermek zorundadır.