Alevi kanaat önderinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık Bosna mektubu

Alevi kanaat önderinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık Bosna mektubu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa’da yaşayan 10 bin gurbetçi ile 20 Mayıs’ta Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’da buluşacak. Aleviler’in kanaat önderlerinden ve aynı zamanda eğitim, kültür ve sanat emekçisi olan Necati Şahin, Bosna-Hersek ziyareti ve mitingi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık bir mektup kaleme aldı

Sayın Cumhurbaşkanımıza Bosna ziyareti öncesi arzuhalimdir;

Srebrenista/Srebrenica1995

Analar, kendilerini oğulların üstüne attılar.

Oğullarını tekrar ana rahimlerine almak istiyorlardı sanki...

Sırp Kasabı Miladiç emir verdi.

Diğer Kasaplar Anaları jilet ile kazır gibi çektiler kopardılar oğullarından...

Sırp Kasabı emrindeki Sırp kasaplarına emir verdi...

“Srebrenista’da hiç bir Boşnak erkek, erkek çocuk kalmayacak… Toplayın, toplayın ki Boşnak soyu kursun...”

Sırp kasapların bir bölüğü topladı “mazlum ve mahzun” 8.372 erkek Boşnak’ı...

Analar, Bacılar çığlık çığlığa...

Boşnak kadınları ağıda durdu erlerinin, oğullarının, kardaşlarının ardından...

Sırp Kasaplarının bir başka bölüğü “tecavüzcü bölüğüydü”...

İğrenççe çullandılar sevdiklerinin ardında ağıda duran mazlum ve mahzun Boşnak Analara... Bacılara…

Tecavüzcü Sırp kasapları sırıtarak havlıyordu “Bu topraklarda tek soy kalacak. O da Sırp soyu olacak”...

Ve en büyük ihaneti kendi soyları Sırplara, kendi ülkeleri Sırbistan’a yaptılar böylece.

Ülkelerine, soylarına hiç bir zaman unutulmayacak kara bir miras bıraktılar böylece...

Soysuz Sırp kasapları Miloviç-Karaciç- Miladiç üçlüsünün emri ile Birleşmiş Milletlerin Hollandalı askerlerinin gözleri önünde 8.372 Boşnak erkek sırayı dizilerek yola çıkarıldı.

Aynı Nazi uygulaması gibi...

Meçhul cehennem yolculuğu Bosna ormanlarında son buldu...

Sırp Kasabı emir verdi. Sırp kasapları kurşun yağdırdı...

Boşnak erkeklere...

Tam beş gün beş gece ölüm kustular...

Bosna’nın yemyeşil ormanlarını cehenneme çevirdiler...

8.372 mazlum ve mahzun Boşnak erkeğin bedeni tek tek düştü bereketli Bosna toprağına...

Ağaçlar tanık oldu. Utandı.

Kımıldamaz oldu yaprakları...

Kuşlar tanık oldu. Utandı...

Cıvıltıları ağıda dönüştü...

Güneş tanık oldu. Utandı...

Ağaçların ardına saklandı...

Börtü böcek, gülü çemen tanık oldu.

Utandı doğa adına. Ya sen ey insanlık ya sen?

Doğa, Yunusça dile geldi: “Ölürse ten ölür CAN ölesi değil...” 8. 372 Boşnak Can Hak ile Hak olurken cennette, Sırp kasabı ve kasapları geride, cehennemde kaldı...

Ve Sırp Kasabı Miladiç “11 Temmuz gününü Sırplara “Türklerden intikam Alma Günü” olarak Sırp Soyuna armağan ettiğini ilan ediyordu.

Kendi komşularını, mazlum ve mahzun 8.372 esir Boşnak’ı kurşuna dizerek Osmanlı’dan intikam almış oluyordu(!) cani ve caniler!

Aslında, Sırp soyuna kara bir leke bıraktılar...

İnsanlığa hizmet etmiş Sırplıların kemiklerini sızlattılar...

Yıllarca çok kültürlü o güzelim coğrafyayı, Yugoslavya olarak bir arada kardeşçe tutan Sırp lider Tito’nun kemiklerini de sızlattılar...

Edison’un ile birlikte insanlığa aydınlık getiren Sırp bilimci Tesla’nın ruhunu kararttılar...

Boşnak ve Sırp hakları arasındaki kardeşliğin sembolü olan “Drina Köprüsü” romanını yazarak Nobel ödülü alan Sırp yazar Ivo Abdric’ın kalemine de ihanet ettiler...

***

Yıl 2014 Hollanda…

19 yıl sonra...

Almanya doğumlu bir genç, Veysel Atasever dolaşıyor bir yaz günü Dedemsvaard sokaklarını.

Yanlışlıkla biri ile çarpışıyor. Dönüp “pardon” diyor. Adam da “pardon” diyor.

Veysel adamın kolunda “SREBRENİCA” yazılı dövmeyi görüyor.

Annesi Bosnalı Boşnak olan Veysel yaklaşıyor adama.

Dövmeyi soruyor.

Adam: “Srebrenista katliamında BM askeri olarak oradaydım.

Vahşete tanık oldum.

Önlemedik. Özür olarak, unutulmasın, unutmayayım utanayım, utandırayım diye koluma SREBRENİCA yazısını kazıttım...”

Genç Veysel şaşkın...

Yaz sıcağında “donuyor” adeta Hollanda sokaklarında…

Hemen koşuyor adamın ardından...

4 gün boyunca buluşuyor, konuşuyor eski Birleşmiş Milletler mavi bereli Hollandalı asker ile.

Ailesi ile kavga etmiş, protesto için askere yazılmış. Bosna’ya gönderilmiş.

O vahşete tanık olmuş. Hayatı değişmiş...

Gitmez olaymış keşke...

Küçük yaştan beri sinema ile ilgili Veysel’in beynindeki fırtına tufana dönüşüyor:

“Bu katliamın filmini ben, annesi Boşnak olan ben çekmeliyim. Boşnak Annelerin soylu gözyaşlarını filme damlatmalıyım...”

Atlar, gider Veysel Bosna’ya. Önce binlerce canın yan yana yattığı Srebrenista mezarlığına.

Mezarlıkta bir ana, sarılmış bir mezara...

Belli ki sarılmış 8.372 Mezara...

Veysel saygıyla elini öper...

8.372 Bosnalı ananın elini öper sanki...

ANA, Srebrenista soykırımında tüm ailesi Sırp kasaplarınca yok edilen Hatice Ana’dır.

Bosna’nın sembolü Hatice Mehmedoviç Ana...

Veysel’i evine götürür...

On gün misafir eder evinde...

Veysel âşık olur Hatice Ana’nın analığına ve anasının anayurduna...

Veysel Saray Bosna’ya yerleşir.

Bir yıl yaşar Saray Bosna’da...

Bir yıl boyunca Hatice Ana anlatır. O dinler. Bosnalılar anlatır O yazar.

Bosna Coğrafyası anlatır.

O hüzünlenir...

Yazar senaryosunu: Son yüzyılda Avrupa’nın göbeğindeki Srebrenica soykırımını...

Adını da “Son Cağ - Last Epoche” koyar...

Yıl 2015 Ankara 20 yıl sonra...

Davutoğlu, Srebrenista katliamının 20 yılında Saray Bosna’da tanıdığı Veysel’i davet eder Türkiye’ye.

Davutoğlu “derin stratejilerin ve trajedilerin” uzmanı ya...

Film konusunda da uzman ya! Türkiye “cahili” olan Veysel umutla, gururla Türkiye’ye gelir...

Ülkemizdeki mekanizmaların nasıl acımasızca, nasıl duygusuzca işletildiğinde bihaber Veysel Ankara’ya yerleşir.

Veysel mutlu... Veysel umutlu...

Kültür Bakanlığı filmini finanse edecek ya...

Aylarca yaşar Ankara’da.

Ardından üç yıl gider gelir, gelir gider Ankara’ya...

Ne mi oldu?

Şimdi Veysel’e kulak verelim:

***

Yıl 2018 Almanya...

Veysel ile buluştum Köln’de…

“Bir daha Türkiye’ye gelmem” diyor...

Yaşadıklarını otomatik gibi anlatıyor.

Daha film çekilmeden Kültür Bakanlığı’nın destek için çıkardığı paradan kimin pay almak istediğini, hangi bürokratın ne kadar rüşvet talep ettiğini, kime rol verilmesinin nasıl dayatıldığını, filmin içeriğine nasıl müdahale ettiklerini, tüm bunlara direndiği, ret ettiği için nasıl tehdit edildiğini, nasıl kovulduğunu heyecanla öfkeyle anlattı... Anlattı...

Bir hayal kırıklığı bu kadar mı olur dedirten türden anlattı... Anlattı...

“Dediklerini kabul etseydim, filmi AKP’nin reklam filmi gibi çekseydim, Ben, 8.372 Boşnak Can’ın huzuruna, dayılarımın manevi huzuruna nasıl giderdim ki...” dedi Veysel, genç dinamik heyecanlı ve bilenmiş.

“Bu filmi mutlaka çekeceğim” diyor... Sırp Kasabının emri ile Sırp Kasaplarının öldürdüğü 8.372 Boşnak’ın anısına çekeceğim...

SREBRENICA soykırım filmini... Sırplar ile yapılan “ET” anlaşmasına kurban etmeyeceğim” dedi son olarak da...

***

Yıl 2018 TBMM Arkadaşı ve danışmanı olmak ile onur duyduğum CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan bu filmin akıbeti ile ilgili soru önergesi veriyor. Öncesinde araştırıyoruz...

Bakıyoruz ki, o günlerde Hollanda Parlamentosu “1915”ı “soykırım” olarak kabul ederken, AKP’li yetkili-yetkisiz herkes açıklama yapıyor: “Eyy Hollanda Srebrenista soykırımında senin de parmağın vardı”...

Biz araştırmaya devam ediyoruz...

TBMM’de tutanaklara bakıyoruz. 2016 yılında Kocaeli Milletvekili Saffet Sancak ve arkadaşlarının TBMM’ne “Srebrenista katliamının “Soykırım ve Anma günü” olarak kabul edilmesi için verdikleri kanun teklifini buluyoruz...

Saffet Sancak ile konuşuyor, bürosundan bilgi alıyoruz: AKP hükümeti o dönemde kanun teklifini gündeme bile getirmemiş, Murat Bakan’ın bu dönemdeki soru önergesine cevap vermedikleri gibi… Hayret... Birleşmiş Milletler tarafından “soykırım” olarak kabul edilen Srebrenica katliamı, TBMM tarafından kabul edilmesi şöyle dursun, AKP tarafından gündeme bile getirilmemiş... Oysa Hollanda Parlamentosu da Srebrenista katliamını yıllar önce “soykırım” olarak kabul etmiş.

Şimdi haklı olarak soruyor Veysel : “Bir yandan Bosna halkına mavi boncuk dağıtırken diğer yandan Sırplı kasapların kestiği “eti” halkınıza yedirmek için Boşnak anaların rızasını aldınız mı?” “Sahi, şimdiki Sırp Başbakanı, Sayın Erdoğan’ı kendisine örnek aldığını neden her ortamda söyleme gereği duyuyor ?”

“Srebrenista katliamının soykırım olarak kabulüne en şiddetli karşı çıkanların Sırbistan ve Rusya olduğunu biliyor muydunuz?”

Bir soru bizden “Milli ve Yerli Cepheye”... Bosna’daki tecavüz vahşetini Dünya gündemine taşıyan kadınların başında kimin olduğunu biliyor muydunuz?” Biz söyleyeyim Size: “Ölümüne yakın günlerde, o zamanki ortağınız FETÖ çetesinin alıp, hapse koymak istediği Prof. Dr. TÜRKAN SAYLAN!” Ve devam ediyoruz: “Birleşmiş Milletler Srebrenista katliamını soykırım olarak kabul ediyorsa, TBMM neden hala kabul etmediğini AKP milletvekilleri ya izah edecekler ya da 11 Temmuz anmasında çıkıp yine ahkâm kesmeyecekler...”

***

AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan'a da samimi çağrımızdır:

20 Mayıs 2018 tarihinde yapacağınız Saraybosna ziyaretinizi seçim şovunu çevirmeyiniz ...

Önceleri "döviz makinesi" şimdi de "oy deposu" olarak görülen Avrupa'daki insanlarımızı Saray Bosna'daki mitinginize yığmayınız...

Bosna'yı ve mazlum Boşnak halkını Avrupa'dan soyutlamayınız ...

Ağır bedeller ödeyerek bir yönetim kuran Bosna iç siyasetini alt-üst etmeyiniz...

Mutlaka Miting yapmak istiyorsanız, buyurun gidin Sırbistan'da , Belgrad'da yapın Mitinginizi...

Söz, Avrupa'da yaşayan bir "göçmen" olarak ben de katılacağım...

Son olarak Srebrenista soykırımı anısına Ozan dilinden sesleniyoruz Size:

" Eğer yok ise bağın bahçen; Çıkıp başkasının bağında figan eyleme;

Eğer yapmadıysan bir yapı;

Çıkıp yapılanı da viran eyleme...

8.372

Boşnak Can'ın anısına saygıyla....