Kılıçdaroğlu'ndan MHP’li vekile tam not

Kılıçdaroğlu'ndan MHP’li vekile tam not

MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın konuşması CHP liderinden tam not aldı. Konuşmasında ilk olarak 15 yıldır ülkeyi yöneten AKP’nin hâlâ 2002 mukayesesi yapmasını anlamlandıramadığını söyleyen Usta, bu kadar uzun bir sürenin yapısal sorunları çözmek için son derece yeterli bir süre olduğuna dikkat çekti.

2018 yılı bütçesinin Meclis Genel Kurulu’ndaki ilk gün görüşmelerinde liderler kürsüdeydi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Lozan’dan Kudüs’e, Ataşehir Belediyesi ile ilgili kendi mal varlığının Meclis’te araştırılması çağrısından Zarrab davasına pek çok konuda dikkat çeken açıklamaları oldu. Hükümet adına kürsüye çıkan Başbakan Binali Yıldırım da Süleyman Şah Türbesi’nin eski yerine taşınmasından Man Adası belgelerinin sahte olduğuna, Sarraf’la ilgili MİT yazısının bir rapor değil bilgi notu olduğundan görevden alınan belediye başkanlarının sayısına kadar dikkat çekici açıklamalar yaptı.

Yaklaşık 9 saat süren bütçe görüşmelerini başından sonuna takip eden tek lider MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi. Bahçeli neredeyse hiç Genel Kurul’dan ayrılmadı ama partisi adına konuşmayı MHP Grup Başkanvekilleri Erkan Akçay ve Erhan Usta’ya bıraktı.

MHP grubu adına yapılan konuşmalar yarattığı tartışmalara bakıldığında liderlerin konuşmasının gölgesinde kaldı ama gözlerden kaçmadı. AKP ile MHP arasında fiili bir ittifak yaşandığı iddialarına karşın hükümete dönük çıkışlarıyla dikkat çeken MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın konuşması CHP liderinden tam not aldı. Bütçe konuşması sonrası verilen arada kuliste gazetecilerle sohbet eden CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Erhan Usta iyi bir analiz, doğru bir analiz yaptı. Çok iyi tahlil etmiş. Ne yapılması gerektiğini de güzel anlattı” dedi. Kılıçdaroğlu’nun Usta’ya tek eleştirisi ise konuşmanın çok teknik olmasıydı. Kılıçdaroğlu, “Bu analiz çok güzel de kahvedeki vatandaş bunu nasıl anlayacak” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun dikkatini çeken Usta’nın konuşması yaklaşık 30 dakika sürdü. İlk olarak 15 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti’nin hâlâ 2002 mukayesesi yapmasını anlamlandıramadığını söyleyen Usta, bu kadar uzun bir sürenin yapısal sorunları çözmek için son derece yeterli bir süre olduğuna dikkat çekti, yaşanan tabloyu şöyle resmetti:

“Toplumun birçok kesiminde, çiftçilerimizde, çalışanlarımızda, sanayicilerimizde, KOBİ’lerimizin büyük bir borç yükü altında olduğunu biliyoruz ve bu borç, gelirin üzerinde artıyor. Kişi başı gelir düşmekte, enflasyon yükselmektedir, dolar kuru, daha doğrusu döviz kuru çok dalgalı, oynak, belirsiz ve sürekli yükselmektedir. Faizler yükselmektedir, cari açık hâlâ hatırı seviyededir, kamu açıkları özellikle -son iki yılda- tekrar bir artma eğilimine girmiş ve kamu maliyesi bozulmaktadır. Türkiye ikiz açık sarmalıyla karşı karşıya olma riski içerisindedir. Genel olarak ekonominin kırılganlığında bir artma olduğunu ifade edebiliriz. Rezervlerimizin -ifade edildiğinin aksine- kısa vadeli yükümlülüklerimizi karşılamaktan uzak olduğu tespitini yapmamız gerekmektedir. Dünyadaki en kırılgan ekonomiler liginin vazgeçilmez bir üyesi hâline geldik.”

Usta bu tespitlerinin ardından güncel ve yapısal sorunlara yönelik reform mahiyetinde 9 sorun ve çözüm önerisi sıraladı. Usta’nın dikkat çeken değerlendirmeleri şöyle oldu:

PİYASALARLA RESTLEŞMENİN ANLAMI YOK

İlk olarak yapılması gereken şey, Türkiye ekonomisine ilişkin güven bunalımını ortadan kaldırmak, belirsizlikleri azaltmak ve beklentileri olumluya çevirmektir. “Türkiye ekonomisi yönetiliyor mu?” diye bir soru sormak haklı bir soru gibi duruyor. Ekonomiye ilişkin kurumlar arasında ciddi bir koordinasyon eksikliği var. Devleti yönetenlerin daha dikkatli bir şekilde beyanatlarda bulunması lazım. İktisadın temel ilkelerinde ters söylemlerin sıkça tekrarlanması ve kamuoyunda tartışılması ciddi bir tedirginlik yaratmaktadır. Piyasalara elbette teslim olmayalım ancak piyasalarla restleşmenin de çok fazla anlamı yok. Sürekli olarak Türkiye’nin büyük risklerle karşı karşıya olduğunu vurgulamak da Türkiye’ye yatırım yapacak yatırımcılar açısından belirsizlik yaratmaktadır.

PROJELER OLUMSUZ VE KÖTÜ FİYATLANIYOR

İyi yönetim ilkelerini ülke yönetiminde hâkim kılmalıyız. Politikaların oluşturulması ve uygulanmasında katılımcılık, politikalardaki kötü uygulamaların kontrol edilmesi anlamında saydamlık konusu önemlidir. Kamu-özel iş birliği projeleriyle ilgili ciddi belirsizlik var ve bu belirsizlik piyasalarda çok olumsuz ve kötü fiyatlanıyor yani işin bize maliyetini artırıyor. Burada saydamlık olmadığı sürece işin bize maliyeti artıyor.

ADALET EKONOMİ İÇİN DE ÖNEMLİDİR

Ekonomiyi de yakından ilgilendirmektedir hukuk meselesi. “Adalet mülkün temelidir.” felsefesinden asla uzaklaşmamalıyız. Adalet sistemimizi güçlendirecek, hukukun üstünlüğünü her alanda hâkim kılacak tedbirleri almalıyız. Hızlı, adil işleyen bir yargı sistemi ve yargı bağımsızlığını tesis ederek yargı kararlarını tartışılır olmaktan çıkarmalıyız.

KURUMLAR LEGO DEĞİL

Kamu kurumlarını güçlendirmeliyiz, itibarlarını artırmalıyız. Merkez Bankası, TÜİK ve BBDK başta olmak üzere düzenleyici otoritelerin foksiyonel bağımsızlıkları korunmalıdır. Bunlarla ilgili piyasada ciddi endişeler var. Denetimsiz kamu yönetimi olmaz. Teftiş kurullarının morali, motivasyonu bozuldu, gereği gibi çalışmıyor. Sayıştay’ın uluslararası standartlarda bir dış denetim yaptığını söylemek zor. Kurumlarla sürekli oynamamamız lazım. Kurumlar lego değildir.

KANAL İSTANBUL UYARISI

Ekonomik güvenlik konusu üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir konu. Dış finansman bağımlılığımızı mutlak surette azaltmak durumundayız. Bunu azaltmadığımız sürece her türlü şoka, her türlü atağa karşı açık bir hâlde olduğumuzu unutmamamız gerekir. Finansman açığı azaltılmalı. Mesela Kanal İstanbul gibi. Şimdi, zaten bunların çok fazla sağlıklı etki analizleri de yapılmış değil. Ciddi dış finansman gerektiren projeler bu anlamda gözden geçirilmeli.

İNŞAAT ÜZERİNDEN BÜYÜME MODELİ TERK EDİLMELİ

Ekonominin genelinde kaynak tahsisinin çok verimli ve üretken alanlara gittiğini söyleyemeyiz. Hükûmetin, rant vergisiyle ilgili düzenlemeleri bir an evvel Meclis gündemine getirmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnşaat yatırımlarının GSMH içerisindeki payı 2009’da yüzde 11.9’dan 2016’da yüzde 16,3’e yükseldi. O kadar hızlı bir yükselme var, bunu hiçbir ekonomi kaldıramaz. İnşaat üzerinden büyüme modeli terk edilmelidir. Bu ülkeyi, nihayetinde bu ekonomiyi tıkayacaktır.

BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLÜR OLMASI ÖNEMLİ

Büyüme yüzde 11 oldu diye perşembe günü Merkez Bankası faiz artıracak. Şimdi, yaptığımız işe bir bakmamız lazım. Yani bir yandan büyümeyi artırmak için bir sürü maliyete katlanıyoruz, bu arada enflasyonumuzu artırıyoruz, kamu açıklarımızı artırıyoruz; sonradan da bu büyümeyi sınırlandırmak için faiz artışlarına gidilecektir. Dolayısıyla, bu büyümenin dengeli bir büyüme olması sürdürülebilirliği açısından önemlidir.

EĞİTİME AYRILAN BÜTÇEYLE DEĞİL SONUÇLA ÖVÜNÜLÜR

Teknoloji üretemeyen ve ticarileştiremeyen hiçbir ülke orta gelirden üst gelir grubuna çıkartılmamıştır. Bunun içinde ana sınıfından başlayarak eğitime önem vermemiz lazım. Sayın Bakanlar “Eğitime bu kadar bütçe ayırdık” diyor. Harcamayla övünmenin anlamı yok. Sonuçlarla övünebiliriz. PISA sonuçlarında OECD içerisinde sondan ikincilikten kurtulabilirsek o zaman diyelim ki: Ben eğitime para harcadım ve bu harcadığım paranın karşılığında da Türkiye’nin eğitim kalitesini artırdım. Eğitimin kalitesini artıracağız diye de tabii, iki yılda bir sınav sistemini değiştirmenin de çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Beyin göçüne engel olunması lazım.

ENFLASYONDAKİ YÜKSELİŞ ÖNEMSENMİYOR

Son 14 yılın en yüksek enflasyonuyla karşı karşıyayız. Enflasyondaki bu yükselişin önemsenmemesi beni endişelendiriyor. Enflasyon çok hızlı bozulur. Venezuela 2011-2012 yıllarında yüzde 26’yken şu anda yüzde 600 enflasyon yaşıyor. Nedenleri farklı olabilir ama enflasyon hiçbir göstergeye benzemez; eğer tedbir alınmazsa, küçümsenirse, önemsenmezse çok hızlı bozulabilir. Enflasyonla mücadele için para ve maliye politikasının bir miktar daha sıkılaştırılması kaçınılmaz hâle gelmiştir, onu da ifade etmem lazım.

TEŞVİK PROGRAMLARI VERİMSİZ

İşsizlik oranı çok yüksektir. Genç işsizlik oranı, yüzde 20,6’dır. İş gücü piyasalarının verimliliği alt bileşeninde Türkiye 137 ülke arasında 127’nci sırada. İstihdamla ilgili spesifik, bölgesel, cinsiyete dayalı, yaşa dayalı teşviklerin çok verimli olmadığı görülüyor. Vergi yüklerinin genel olarak azaltılması lazım. Kalıcı istihdam sağlamayan, verimliliği tartışılır ama maliyeti yüksek İŞ-KUR programları mutlaka gözden geçirilmeli.