AYM'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki tahliye kararı Resmi Gazete'de

AYM'nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkındaki tahliye kararı Resmi Gazete'de

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu'nun, tutuklu yazarlar Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verdiği "tahliye" kararları, bugün (19 Ocak 2017) Resmi Gazete'de yayımlandı.

İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi Mehmet Altan; İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi de Şahin Alpay hakkında AYM’nin 11 Ocak Perşembe günü “hak ihlali” gerekçesiyle verdiği tahliye kararlarını "Resmi Gazete'de yayımlanmadığı" gerekçesiyle uygulamamışlardı. 

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu'nun, tutuklu yazarlar Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verdiği "tahliye" kararları, bugün (19 Ocak 2017) Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte gözler, İstanbul’daki 13’üncü ve 26’ncı ağır ceza mahkemelerine çevrildi. 
Ne olmuştu?

Anayasa Mahkemesi'nin Şahin Alpay, Mehmet Altan ve Turhan Günay hakkındaki "ihlal" kararları, 11 Ocak'ta gerekçeli olarak kurumun internet sitesinde açıklanmış; karşı oy yazılarının tamamlanması için Resmi Gazete’de yayımlanmamıştı. 

Buna rağmen İstanbul'daki ağır ceza mahkemeleri, AYM'nin tahliye kararlarını "Resmi Gazete'de yayımlanmadığı" gerekçesiyle uygulamamıştı. Anayasa Mahkemesi ile ağır ceza mahkemelerinin karşı karşıya gelmesi, kamuoyunda tepkilere yol açmıştı. Söz konusu kriz için, "Türkiye hukuk tarihinde ilk" yorumları yapılmıştı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, "Anayasa Mahkemesi, yasa ve anayasanın belirlediği sınırları aşıyor" demişti. Başbakan Binali Yıldırım ise, Anayasa Mahkemesi'nin dosyanın içeriğini bilmediğini savunmuştu. 

ANAYASA MAHKEMESİ: YAZI VE KONUŞMA TUTUKLAMAYA DELİL OLMAZ

Anayasa Mahkemesi'nin Resmi Gazete'nin bugünkü nüshasında yayımlanan ihlal kararlarının gerekçesinde, başvurucuların suç işlediğine dair 'kuvvetli' belirtinin yeterince ortaya konulamadığı belirtildi. Yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konmadan yapılan tutuklamanın, ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği belirtildi.

Altan kararında, kamu makamlarının değerlendirmelerinden ve çoğunluğun görüşünden farklı görüşlerin, bu görüşü ifade edenin amacından hareketle bir suça konu edilebilmesi için bu amacın somut olgularla ortaya konulması gerektiği vurgulandı. Gerekçede, buna karşılık başvurucu Altan’ın “Türbülans” başlıklı yazıyı yazarken "FETÖ/PDY"nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin kanaat oluşmasını sağlayacak nitelikteki olguların da soruşturma makamlarınca gösterilemediği belirtildi.

Alpay’a ilişkin kararında ise başvurucunun tutuklanmasına gerekçe olarak gösterilen yazıların “Din Savaşıymış”, “Erdoğan ile Batı Arasında”, “Evet Suç da Ceza da Şahsidir”, “Bu Millet Bidon Kafalı Değildir”, “Çıkar Yol Erdoğan’sız Hükümet” ve “Cumhurbaşkanı Seyirci Kalamaz” başlıklı yazılar olduğu anımsatıldı. Soruşturma makamlarının, suçlamaya konu yazıların "FETÖ/PDY"nin amaçları doğrultusunda yazıldığı iddia edildi ancak bunun somut olgularla açıklandığı belirtildi.
"İfade ve basın özgürlüğü ihlal edildi"

Gerekçelerde, şu ortak değerlendirmeler yapıldı:

“Somut olayda ‘suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin suça konu edilen yazıların içeriğinden bağımsız olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yanında ifade ve basın özgürlüklerine yönelik de bir müdahale oluşturduğu anlaşılmaktadır. Tutuklamanın hukukiliğine ilişkin olarak yukarıda yapılan tespitler dikkate alındığında ve isnat edilen suçlamalara dayanak olarak gösterilen temel olguların başvuruya konu yazılar olduğu gözetildiğinde hukukilik şartını sağlamayan tutuklama gibi ağır bir tedbir, ifade ve basın özgürlükleri bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir müdahale olarak kabul edilemez.

Öte yandan, suça konu yazıların yayımlandığı ve konuşmaların yapıldığı dönemde, kamuoyunun bir kesiminin dile getirdiklerine benzer görüşleri başvurucunun yazılarında ve konuşmalarında ifade etmesi nedeniyle hakkında tutuklama tedbirine başvurularak ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edilmesinin hangi ‘zorlayıcı toplumsal ihtiyaç’tan kaynaklandığı ve demokratik toplum düzeninde neden gerekli olduğu somut olayın özelliklerinden ve tutuklama kararının gerekçelerinden anlaşılamamaktadır. Son olarak yazılar ve konuşmalar dışında somut olgu ortaya konulmadan başvurucunun tutuklanmış olmasının ifade ve basın özgürlüklerine yönelik caydırıcı bir etki doğurabileceği de açıktır. Bu itibarla ifade ve basın özgürlüklerinin de ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.”