CHP'li Erol, Kılıçdaroğlu'ndan yeni PM istedi

CHP'li Erol, Kılıçdaroğlu'ndan yeni PM istedi

 CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, Halk TV’de katıldığı canlı yayında, 3-4 Şubat'ta gerçekleşecek Büyük Kurultay öncesi açıklamalarda bulundu. CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan yeni bir Parti Meclisi oluşturmasını isteyen Erol, 'bu kadrolarla iktidar olunmaz' eleştirisinde bulundu. Kılıçdaroğlu'nun yanında olduğunu belirten Erol, 'CHP'de genel başkanlık sorunu olmadığının altını çizdi.

 CHP Tunceli Milletvekili Gürsel Erol, Halk TV’de katıldığı canlı yayında, kendisinin ‘Kurultay Manifestosu’nu açıkladı. Delegelere çağrıda bulunarak, partinin vitrininde köklü değişiklik yapılmasını isteyen Erol, devşirme aday olmamalı uyarısında bulundu. Dava adamlarına ihtiyacın olduğunu belirten Erol MYK üyelerinin milletvekili olmaması gerektiğini iddia etti. 2019 seçimlerini 'seferberlik dönemi'ne benzeten Erol, CHP'nin nasıl oylarının yükselteceğini anlatarak 'herkes kendi ilinden aday olsun' önerisini dile getirdi. Erol, CHP'de genel başkanlık sorunu olmadığını da belirterek 'Kılıçdaroğlu'nun yanındayım' dedi. İşte Erol'un konuşmasından satı başları:

'25 YAŞINDA İL BAŞKANI OLDUM'

 Ben siyaseti etik değerler üzerinden ve ahlakî kurallar üzerinden yapan birisiyim. Bugüne kadar CHP’nin 95 yıllık tarihinin, 34 yılının canlı şahidiyim. İlk partiyle olan ilişkim 1984 yılında babamın Elazığ Merkez İlçe Başkanlığı döneminde başlamıştır. Daha sonra Gençlik Kolları Kurucu Genel Başkanlığı görevini yaptım. 25 yaşında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve Türk siyasi tarihinin en genç il başkanlığı görevini yaptım.

'GENEL BAŞKANIMIZIN YANINDAYIM'

 Ben Tunceli milletvekiliyim, CHP’nin son 34 yılının canlı tarihiyim, en genç il başkanlığı yapmışım, kurucu Gençlik Kolları Genel Başkanlığı üstlenmişim. Benim için siyasetin kurallarından daha çok, siyasetteki ahlakî kurallar daha çok önemlidir. Her şartta ve koşulda ben bir defa şunu açıkça ifade etmek isterim ki, Genel Başkanımızın İli milletvekili olarak, -yani Tunceli milletvekili olarak-, Sayın Genel Başkanımızın ahlakî ve vicdanî olarak sürekli yanındayım. Ve bu anlamda da hiç kimsenin biraz sonra yapacağım konuşmalarla ilgili farklı yorumlar, değerlendirmeler yapmasını istemem. Çünkü; her şey siyaset değildir, siyasetin dışında da bir yaşam olduğunu, bu yaşamın kuralları olduğu, bu yaşamda da dayanışma, dostluklar, ilişkiler olduğu ve insanlar bazı kararlar verirken siyasetin dışında bu ilişkileri de gözeterek kararlar vermeli diye düşünüyorum ve ben şu anda o noktadayım.

'SİSTEM DEĞİŞTİ BU İYİ ALGILANMALI'

 Şimdi bizim 16 Nisan Referandum sonuçlarını parti olarak iyi algılamamız lâzım; yani Türkiye’de bir sistem değişikliği var ve yeni bir sistemle Türkiye yeniden hem siyasi bir yapılanma, hem bürokratik bir yapılanmaya gidecek. Aslında CHP’nin, CHP tarihini incelediğiniz zaman geçmişte sistem değişikliklerinde ve baskıcı rejim dönemlerinde CHP Kurultay’ı toplayarak muhalefet partisi olduğu halde, iktidar olmadığı halde ülkenin içinde bulunduğu sorunları tartışarak kendisini sistemdeki aksaklıkların çözümüyle ilgili revize edip, entegre etmiştir süreci; bu çok önemli bir projedir.

'MİLLETVEKİLLERİ BAKAN OLAMAYACAK'

 Şimdi 16 Nisan’ı bizim biraz doğru algılamamız ve bu 16 Nisan sürecine yönelikte doğru bir çıkış yapmamız lâzım! Bu çıkışı iki temelde yapmamız lâzım, bunlardan birincisi; örgütlerimizde, yani Genel Merkez yapılanmamızın yeni sisteme göre entegre edilmesi. Nedir bu? Bugünkü yasalara göre artık Türkiye’de Bakan olmak istiyorsanız milletvekili olmamanız lâzım; yani artık Bakanlar, milletvekilleri içinden seçilmeyecek, tam tersine milletvekili olmayanlardan Bakanlar seçilecek.

'İKTİDAR İDDİASI ORTAYA KONULMALI'

 Bir partinin varoluş ve kuruluş nedeni iktidar olmaktır, muhalefette kalmak değildir. Biz iddiamızı ortaya koymak zorundayız. Bir dönem milletvekilliği, iki dönem, üç dönem, dört dönem, beş dönem milletvekilliği arasında hiçbir fark yoktur. Milletvekilliğini sosyal statü ve sosyal güvence olarak görürseniz sürekli seçilmek istersiniz. Ama benim gibi milletvekilliği siyasette yetişen bir kadro anlayışı ve iktidar olmanın bir arayışı olarak görürseniz bir dönem yaparsınız ve artık iddianızı Bakanlık üzerine yoğunlaştırırsınız.

'BAKAN İDDİAMI ORTAYA KOYMALIYIM'

Ben milletvekilliğini layıkıyla yaptığım düşüncesindeyim. Şimdi ben Bakan olmalıyım, Bakanlık iddiamı ortaya koymalıyım ve aynı zamanda da milletvekilliğini bırakıp örgüt görevlerine ve farklı görevlere yöneldiğim zaman yerime de yeni gelecek arkadaşlar açıp il başkanlığı, ilçe başkanlığı arkadaşlarımıza açıp onların da bu görevlere gelmesine benim yol açmam lâzım! Aksi takdirde, yalnızca ben merkezci siyasetle yerimizi korumak için siyaset yaparsak sonuç alamayız, şimdi onları anlatacağım. Bakan olmanız için milletvekili olmamanız lâzım! Bakanlar artık Meclis’in dışından Cumhurbaşkanının tercihiyle atanacak kişiler olacak.

'MYK ASLINDA ‘GÖLGE KABİNEDİR' 

Peki, ben şimdi soruyorum bir partinin merkez yürütme kurulunun görevi nedir, hükümetteki karşılığı nedir? Yani, hükümetin kabinesi varsa, siyasi partinin, yani ana muhalefet partisinin de bir MYK’sı var; Merkez Yürütme Kurulu aslında gölge bakanlar kuruludur.

'MYK ÜYELERİ VEKİL OLMAMALI'

Sizin gölge bakanlar kurulu olarak nitelendirdiğiniz ve tanımladığınız kişilerin kesinlikle milletvekili adayı olmaması lâzım. O arkadaşlarımızın iddiasını taşımaları lâzım. Merkez Yürütme Kurulu üyeleri kesinlikle ve kesinlikle milletvekili adayı ve belediye başkan adayı olmamalıdır, dava adamı olmalıdır ve iddiaları da Bakanlığa yönelik olmalıdır.

'DAVA ADAMLARINA İHTİYAÇ VAR'

Türkiye’de 1980 sonrası en büyük kayıplarımızdan bizim birisi “dava adamını” kaybettik. Koltuk adamlığı ve koltuk adamı olmaya endekslilik hedefine yönelik seçim ve seçimine yönelik siyasi kararlar dava adamlığını bitirdi. Yeniden “dava adamlarına” bu partinin ihtiyacı var.

HERKES HADDİNİ BİLECEK

Ben kimsenin kapısını bekleyerek, birilerinin eteğinin altına sığınarak milletvekili olmadım. Deminki konuşmamda söyledim; ben seçilen bir milletvekili değilim, örgütüyle seçim kazanmış bir milletvekiliyim. Biz seçilmişler, Cumhuriyet Halk Partisindeki seçilmişler, yani milletvekilleri, belediye başkanları, yeteneklerimiz bizi seçtirmiş olabilir. Ama şunu hiçbir zaman unutmamalıyız: Biz bu partiye emek veren, bu parti için bedel ödeyen, milyonların emeğinin üzerinde oturduğumuzu hiçbirimiz unutmamalıyız. Onun için haddimizi bileceğiz, hiçbirimizin adı Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal kimliğinin önünde değildir, hiçbirimizin emeği Cumhuriyet Halk Partililerin emeğinden çok fazla değildir.

'SEFERBERLİK DÖNEMİDİR'

 2019 seçimleri partimiz için bir “seferberlik” dönemidir. Eğer biz gerçekten AKP Hükümetlerinden kurtulmak istiyorsak o zaman hepimizin elini taşın altına koyarak siyasi sorumluluklar üstleneceğiz. Bakın siyasi görevler değil, siyasi misyonlar üstleneceğiz. Nedir bunlar? Örnek veriyorum; bir dönem milletvekilliği yaptık, iki dönem milletvekilliği yaptık, bizi gönderin 1980 sonrası seçilemediğimiz illerde milletvekili adayı yapın. Mesela, ben Elazığ’dan il başkanlığı yaptım, adaylık görevi yaptım Elazığ’da, beni gönderin Elazığ’a, ben Ankara, İstanbul, İzmir milletvekilliği istemiyorum.

'PARTİNİN OYU ARTAR'

Elazığ’da milletvekilliği seçiminde şu anda aldığımız oy oranımız 22 bin, milletvekili çıkarmak için 50 bin oya ihtiyacımız var. 50 bin oy alabilir miyim? Çok zor; ama ben o 22 bin oyu 30-35 bin yaparım, yani en azından yüzde 50 üstüne korum. Yüzde 50 her ilde oylarınızı artırdığınızı düşünürseniz bu partinin oyu yüzde 30’ların üstüne çıkar. Orada görev adamlarına ihtiyaç var.

'HERKES KENDİ İLİNDEN ADAY OLSUN'

Ben nasıl Elazığ’ı istiyorsam, beni gönderin hatta Hakkari’ye, hatta Şırnak’a, ben parti görevi istiyorum. Koltuk adamlarıyla, dava adamlarını bu Kurultay ayrıştırmalı. Yani, Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de milletvekilliği yapmak kolay. Yaptınız kardeşim, bir dönemde dönün memleketinize, herkes kendi iline. Bitlis’te yıllardır milletvekili çıkaramıyoruz, Diyarbakır’dan çıkaramıyoruz, Urfa’dan çıkaramıyoruz. Herkes kendi iline gitsin, milletvekili olarak gidelim oralarda da partimizi temsil edelim. Orada da seçilmenin ve oylarımızı yükseltmenin mücadelesini verelim; Ankara, İstanbul, İzmir siyasete geçiş yeri olmuş, olamaz böyle bir şey. Oldunuz bir dönem, iki dönem, olduğunuz yeter. Dönün bu sefer sizi milletvekili yapan, bu partinin tarihine vicdanınız gereği vefa borcunuzu ödeyin.

'KONTENJAN BÖYLE KULLANILIR'

Bakın 1977 seçimlerinde Bülent Ecevit seçimlerinde İzmir İl Başkanını çağır der ki, “Sayın Başkan, git örgütünü ikna et İzmir’den bir tane kontenjan kullanacağım” der. İl Başkanı direnir, “Sayın Genel Başkanım direnemem, örgütümü bu konuda ikna edemem” der ve Ecevit bu konuda çok ısrarcı davranır, “bunu mutlaka ikna etmelisin, çünkü milletvekili yapacağım arkadaşımı Bakan yapacağım” der, bir kişi. Düşünebiliyor musunuz, İzmir’de sadece bir tane kontenjan kullanacak. En son şunu söyler İl Başkanı, “Efendim, ismini söylerseniz belki ismi söyleyerek örgütü ikna edebilirim” der ve Bülent Ecevit, Ahmet Taner Kışlalı’nın ismini verir ve Ahmet Taner Kışlalı, İzmir’de 1977 seçimlerinde tek kontenjandan milletvekili olur ve 1978 kabinesinde Kültür Bakanlığı yapar, kontenjanı da böyle kullanır.

'ÖN SEÇİMDEN VAZGEÇİLMEMELİ' 

Biz partinin içinden yetişen insanlar, Gençlik Kollarından İl Başkanlığına gelen insanlar olarak ben 34 yılda 1 defa milletvekili olma şansı yakaladım, o da önseçimle, olmasaydı yine şansım yoktu. Bir defa demek ki, bu partinin önseçim kurallarından vazgeçmemesi lâzım.

'KOLAY GELEN KOLAY GİDER'

İki; ama biz hayatımızı verdiğimiz halde, CHP siyasetine ve CHP’nin kurumsal kimliğine sahip çıkmaktan kaynaklı bedel ödediğimiz halde bu partide kolay gelenler, kolay bir şey olanlar ve kolay gidenler var. Bunları sorgulamak zorundayız. Bu Kurultay’da bunu Türkiye’nin 81 ilinden gelen delegelerimiz sorgulamak zorunda.Kolay geldiler, kolay bir şeyler oldular ve kolay gittiler. Kim bunlar, bunları kim getirdi, referansları kim, hangi gerekçeyle yapıldılar? Bunu sorgulamak zorundayım.

'GENEL BAŞKANLIK SORUNU YOKTUR'

 Ama tabii sonuçta şu var: Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu Kurultay’da oy kullanacak bütün Kurultay delegelerine sesleniyorum. Tunceli Milletvekili olarak, kurucu Gençlik Kolları Genel Başkanı olarak, eski bir İl Başkanı olarak sesleniyorum; partimizde Genel Başkanlık ve liderlik sorunu yoktur, şu anda Genel Başkanlık ve liderlik sorununu aşmak doğru değildir. Ama partimizde bir yönetim sorunu var mıdır?

'CHP’NİN TÜRKİYE’Yİ YÖNETMESİ LAZIM'

Evet, partimizde bir yönetim sorunu vardır; çünkü partimizdeki yöneticilerimizin Türkiye’de iktidar olma iddiası taşıdığına inanmıyorum. Genel Merkezi yönetmek bana yetmiyor, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’yi yönetmesi lâzım! Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’deki insanlara, işsizlere, öğrencilere, gençlere, esnafa, iş adamlarına, herkese yeni bir umut olması lâzım; tarihimizde bu var. Gelecekle ilgili yeni iddiaları, yeni umutları ortaya komalıyız. Parti yönetmek değil, Türkiye’yi yönetmenin mücadelesini vermemiz lâzım.

'YENİ BİR PM OLUŞMALI'

Ben burada bütün delegelere sesleniyorum; arkadaşlar, Kurultaya geldiğiniz gün elinizi vicdanınıza koyarak bu partinin, yeni parti meclisinin oluşması için size göre doğru neyse orada yer alın. Bakın, bu bizim belki de 2019 seçimlerinde son dönemecimiz, duygusal davranmayın. Yani, siyasi ahlakınız, siyasi önyargılarınız, partiye olan vefa borcunuz, partiye olan bağlılığınız neyse o doğrultuda hareket edin.

'BU KADRO İKTİDAR GETİRMEZ'

 Ben bugünkü mevcut kadronun Türkiye’nin 2019 seçimlere taşıyacağı iddiası ve beklentisi içinde değilim. Onun için zaten iddiam şudur ki: Partide bir liderlik sorunu yoktur, bir yönetim sorunu vardır. Yönetim; genel başkanını yönlendiren ve bilgilendiren ve doğru strateji üzerinde siyaset yapmaya yönlendiren bir olgudur. Yani, siz yalnızca genel başkanın talimatlarını, emirlerini yerine getirmek için orada görev almazsınız. Siz tam tersine orada bir çalışma arkadaşı olarak davranırsınız, partinin politikalarını daha geniş kitlelere yayılması için doğruları söylersiniz, doğruları anlatırsınız. Ama bunu yapabilmeniz içinde CHP kültüründen gelmeniz lâzım.

'GÖLGE KABİNE KURULSUN' 

1991 Genel Seçimlerini hatırlamıyor musunuz? Erdal Bey, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin Genel Başkanı “Gölge Kabine” ile çıktı hatırlayın o fotoğrafları, afişleri. Arkasında Onur Kumbaracıbaşı, Fikri Sağlar, Abdülkadir Ateş, Türkan Akyol, Mehmet Moğultay… Şimdi aynısını yapacağız. Şimdi şurada yetki sende Kurultay delegesine sesleniyorum, “yetki sende kardeşim, hiç mazeret arama bundan sonra” diyorum. Önümüzdeki süreç partimiz ve partililerimiz için seferberlik dönemidir, özveri dönemidir bunu yerine getireceğiz. Vefa ödeme dönemidir, ismen konuşacağım artık iyice anlaşılsın diye.

'O İSİMLER ADAY GÖSTERİLSİN'

Nedir bu? Milletvekili çıkaramadığımız, 40 yıldır çıkaramadığımız illerde partimiz bize yetki versin. Mesela örnek, ben İzmir’de yaşıyorum, 12 yıldır yerleşik olarak İzmir’deyim, ondan öncede Ankara, ben Tunceli’ye gittim milletvekili adayı oldum. Milletvekili oldum. Peki kardeşim Tekin Bingöl, sen 2 dönemdir Çankaya milletvekilisin, bir dönemde Bitlis’e git, ne var? Sezgin Tanrıkulu sen 2 dönemdir İstanbul milletvekilisin, bir dönemde Diyarbakır’a git ne var? Erdoğan Toprak, sen de git 2 dönemdir İstanbul milletvekilisin, bir dönemde Düzce’den ol, ne var? Beni de gönderin, nereye gönderirseniz gönderin. Elazığ’a gönderin, Hakkari’ye gönderin, Şırnak’a gönderin, parti böyle büyür. Yoksa ben yerimi nasıl koruyacağım, bir daha milletvekili nasıl olacağım, 2 tane belediye başkanını nasıl belirlerim, 3 belediye meclis üyesini nasıl yazarım? Bunları yapacaksak arkadaşlar hepimize geçmiş olsun, partiyi kapatın gidin hepimize geçmiş olsun.

'BU BAKIŞLA UMUT OLAMAYIZ'

 Bak, ben CHP’nin parti meclisi üyesi milletvekiliyim, boş konuşmuyorum. Bu işin gidişatı, sonu son değil. Bu mantıkla, bu zihniyetle, bu bakış açısıyla siyaset üretemeyiz, topluma umut olamayız. Kendimizi kapatmışız Genel Merkeze, oradaki odaları makam odası olarak kullanıyoruz, kafamızı dışarı çıkarmıyoruz. Yok böyle bir siyaset kardeşim, yok böyle bir siyaset. Biz artık Anadolu’dan gelen, Anadolu’da partinin kahrını çeken, partinin her türlü emeğini vererek orada eziyetini çeken insanlar bu işe el koyun.

'LİSTE TALEBİM YOK' 

Benim hiçbir listeden talebim yok, hiçbir listenin beni almasını istemiyorum. Beni örgütüm isterse zaten seçer; ama bu liste oyunlarını, ayak oyunlarını bırakın artık ve hesap sorun artık. Partide 2 tane belediye meclis üyesini belirlesen ne olur ya? Türkiye’yi yönetmek varken, bir binayı yönetmenin hırsına kapılıp da neyin hedefini yapıyoruz biz? Biz hepimiz babayız ya, çoluğumuz çocuğumuz var, ülke nereye gidiyor, nerelerden döndü bu ülke ve nereye gidiyor? Daha neyin olmasını bekliyoruz biz bu ülkede, daha ne olmasını bekliyoruz? Biz 2019’da bunu gerçekleştirdik, gerçekleştirdik, gerçekleştiremediysek yazıklar olsun. Ama bugünkü yönetim anlayışıyla asla gerçekleştiremeyiz.

'DEVŞİRME ADAYLAR OLMAMALI'

 Bu Genel Başkanın hataları değil, Genel Başkanı yanlış yönlendirenlerin hataları, onlardan hesap soracağız, onlar hâlâ yanında Genel Başkanın. Gerekirse zamanı gelince isim isim açıklarız. Bu parti kendi değerlerine, kendi kadrolarına dönmek zorunda; dışarıdan gelen devşirme mantığı arayışını bırakmalı kardeşim. Bunu başarabilirsek biz sonuç alırız, başaramazsak valla hepimiz CHP’nin bir dönem milletvekili olduk, kimisi iyi anılır, kimisi kötü anılır. Ama yazık bu partiye, bu partiye emek veren insanların emeğine yazık.

'LİDERLİK SORUNU YOKTUR'

Bak bütün samimiyetimle söylüyorum; partimizde Genel Başkanlık ve liderlik sorunu yoktur, ama bu partide bir yönetim sorunu vardır. Bunları tartışacağız, parti politikalarını tartışacağız, konuşacağız. Tartışmadan, konuşmadan biz çözüm üretebilir miyiz, çözüm bulabilir miyiz? Birbirimizi kandırmayalım, her şey çok iyi gidiyor. Yaptığımız anketlerde kaç aldığımız ortada, nereye gidiyor, açıklamaya gerek var mı, bunu bilmiyorlar mı, önünüze gelmiyor mu?

'AKTİF PASİF ÜYE GETİRİLMELİ'

Çarşaf liste konusunda taviz verilmemesi lâzım, blok liste olursa bu benim dediğim biraz zor olur. Ama çarşaf liste olursa delegenin iradesidir, girer istediği kişiye oyunu verir ve çıkar ve doğrusu da odur. Önseçim bu partinin bir vazgeçilmez unsurudur, ama bu şekilde bir önseçim yöntemi de doğru değildir. Kesinlikle partiye önseçim yönteminin daha da kurallarının biraz daha değişmesi lâzım; aktif üye, pasif üye tanımının getirilmesi lâzım. Yani, yalnızca üye olan herkesin seçme hakkı olmamalı, partinin etkinliklerine katılan, faaliyetlerine katılanların seçme hakkının ayrıcalıklı bir şekilde olması lâzım. Ama önseçim partinin vazgeçilmezi olmalı, kesinlikle önseçim bu partiyi ayakta tutan örgütlerin dinamik beklentisi.