Fehmi Koru: ‘AK Parti'nin doğru saydığını yanlış buluyorum’

Fehmi Koru: ‘AK Parti'nin doğru saydığını yanlış buluyorum’

Türkiye için idealin, parlamenter sistem olduğunu savunan Gazeteci Koru, Türkiye'nin gelecekteki üç seçimden sonra dönüşü olmayan bir yola gireceğini ileri sürdü. Koru, “Destek verebileceğim misyona sahip çıkarak adaylığını açıklasa Abdullah Gül, buna elbette sevinirim” ifadesini kullandı.

Gazeteci Fehmi Koru, başkanlık sistemi tartışması ne zaman açılsa dili döndüğünce bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalıştığını belirterek, tıpkı 1 Mart teskeresi etrafındaki tartışmalarda olduğu gibi AKP’nin doğru saydığını yanlış bulduğunu ve bunu söylemekten yine çekinmediğini kaydetti. Koru, destek verebileceği misyona sahip çıkarak, Abdullah Gül’ün adaylığını açıklaması halinde buna sevineceğini yazdı.

Fehmi Koru, kişisel blokunda, ‘İlkeler önemli değilse neden yazar ki insan? Bir tarize cevabımdır…’ başlıklı yazısında, ne zaman konu açılsa hiç tereddüt etmeden Türkiye için idealin, parlamenter sistem olduğunu her ortamda savunduğunu belirterek, özetle şunları kaleme aldı:

“Yanlışı doğrusuyla Meclis bugüne kadar hep aynı umudun simgesi de oldu. Askeri müdahaleler onu devreden çıkardı, sivil hayata dönüldüğünü onun yeniden devreye girmesinden anladık.

Türkiye’nin yanlış bir yöne evrilmesini ve ABD’nin bölgedeki çıkarları istikametinde bir tavır alınmasını da, 1 Mart (2003) tezkeresini reddetmekle, yine TBMM sağladı.

‘BAŞKANLIK SİSTEMİNİN UYGUN OLMADIĞINI ANLAMAK İÇİN…’

Başkanlık sisteminin bize uygun olmadığını anlamak için kendi tarihimize bakmamız bile yeterlidir.

Sistemlerin belirli kişi/ler göz önünde tutularak değiştirilmek istenmesinin doğru olmadığına inanırım. Ehil bir kişi için uygun görülen yetkiler onun kadar ehil olmayan başka bir kişinin eline geçtiğinde yaşanacak sıkıntıları öngörmek o kadar zor olmadığı için…

Yine uzun tarihimizde bu endişemi haklı gösterecek sorumluluk mevkiinde kişiler hep olmuştur.

Doğru olan, sorumluluk mevkiinde bulunan kişileri dengeleyecek, onların icraatlarını denetleyecek, gerekli gördüğünde hesaba çekmeyi de bilecek bir sistemdir ve bunun en iyi kuvvetler ayrılığı ilkesiyle sağlanabileceği kanaatindeyim.

Bunların olduğu, olabildiği ortamların daha özgürlükçü olacağına da inanırım. Hiç değilse özgürlük taleplerinin daha kolay ve sonuç alabilecek biçimde ifade edilebileceğine… Yarım asırlık ‘gözlemci’ tecrübem, özellikle kendimi yakın hissettiğim kesim açısından, bu son noktanın hayati önemde olduğunu bana öğretmiştir.

‘BAHÇELİ’NİN TAVRINI HAYRA YORAMIYORUM’

Başkanlık sistemi tartışması ne zaman açılsa işte bu sebeplerle hep karşı çıktım; dilim döndüğünce bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım. Tam vazgeçildiği hissine kapılmaya başlamışken, vaktiyle bütün savletiyle buna karşı çıkmış olan MHP liderinin konuyu deşelemesi ve ardından hayata geçmesi için kendisini ortaya atması da beni rahatsız etti.

Kendisinin ‘hayati yanlış’ saydığı bir konuya bu denli sahip çıkmasını da hayra yormadım, yoramadım, halen de yoramıyorum.

‘TÜRKİYE O SEÇİMLERDEN SONRA DÖNÜŞÜ OLMAYAN YOLA GİRECEK’

Önümüzdeki üç seçim, bu yazı boyunca doğru olduğunu savunduğum ilkeler açısından bir dönüm noktası teşkil ediyor. Türkiye o seçimlerden sonra, şöyle veya böyle, dönüşü olmayan bir yola girecek.

‘Şöyle’ olursa daha güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme dönülmesi mümkün olabilecekken, ‘böyle’ olması durumunda sonuçlarını kestiremediğim yeni bir sistem bütün ağırlığıyla ülkede yürürlük kazanacak.

‘AK PARTİ’NİN DOĞRU SAYDIĞINI…’

Seçimler konusuna evet önem veriyorum ve ‘yanlış’ bulduğum yola değil, kendisini yenileme gayreti göstereceğini umduğum bildik yola insanların sahip çıkmasını istiyor ve bekliyorum.

AK Parti o doğruyu savunsun, ben de ona iştirak edeyim; bu daha iyi ve benim için daha kolay olurdu. Ancak tıpkı 1 Mart tezkeresi etrafındaki tartışmalarda olduğu gibi, AK Parti’nin doğru saydığını yanlış buluyor ve bunu söylemekten yine çekinmiyorum.

Benim doğrularım da yanlışlarım da bana aittir, bu böyle biline.

‘ABDULLAH GÜL ADAYLIĞINI AÇIKLASA SEVİNİRİM’

Destek verebileceğim misyona sahip çıkarak adaylığını açıklasa Abdullah Gül, buna elbette sevinirim; herhalde sevinecek tek kişi de ben olmam. İki güçlü adayla gidilecek seçim ülkem için de görüntü olarak muazzam yararlı olur. Savunageldiğim çizginin her kesimden oy alabileceğini sandığım en güçlü temsilcisi, açıklayageldiği görüşlerinden biliyoruz, Abdullah Gül bugün; ama daha güçlü bir başkası bulunursa, onu da desteklerim.

Eleştirenlere ve eleştireceklere tek bir sorum var: Siz bu defa neden yanımda değilsiniz?”