Gazeteci Adnan Bulut: ‘AKP’nin gideceği adres ANAP’ın yanı’

Gazeteci Adnan Bulut: ‘AKP’nin gideceği adres ANAP’ın yanı’

YURT yazar ailesine katılan Adnan Bulut, ‘Onurunu koruduğum kalemimi bundan böyle bu köşede kullanacağım’ sözleriyle ‘Merhaba’ dedi. Bulut, YURT’taki ilk yazısında, ANAP’ın son dönemiyle AKP’nin bugünkü durumunu kıyasladı. Bulut, ‘Bugün AKP çok daha fazla güç sarhoşu. Medyanın yüzde 98’ini kontrol ediyor, çok büyük paraları, çok büyük olanakları var. Ama bu baskı AKP’yi farklı bir adrese götürmez” sözlerini dile getirdi.

YURT yazar ailesine katılan Gazeteci Adnan Bulut, ‘Onurunu koruduğum, adalet ve vicdanını korumaya söz verdiğim kalemimi bundan böyle bu köşede kullanacağım’ sözleriyle okurlara ‘Merhaba’ dedi. İlk yazısında, ANAP’ın son dönemiyle AKP’nin bugünkü durumunu kıyaslayan Bulut, AKP’nin gideceği adresin ANAP’ın yanı olduğunu kaydetti.

Bulut, ‘ANAP gibi’ başlıklı yazısında, 12 Eylül darbesinin gölgesinde seçimlere gidilen 1983 yılında, Turgut Özal’lı ANAP’ın küresel destekle seçimi kazandığını, 1991 yılına kadar da ülkeyi büyük bir pervasızlıkla yönettiğini belirtti. Bulut, şunları kaleme aldı:

“Ulusal ve uluslararası sermayeyi, bankacılık, finans, sigorta sektörlerini, medyayı, iş dünyasını kontrol ediyordu.

Özal ailesi büyük bir safahat içerisinde yaşıyor, yakın çevreleriyle günlerini gün ediyorlardı.

‘BİRİKEN TEPKİYİ GÖREMEDİLER’

Toplumun geniş katmanlarında biriken tepkiyi göremediler.

Büyük iktidar gücünün verdiği yükseklik sarhoşluğu gözlerini perdelemişti.

Özal cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu.

Mesut Yılmaz genel başkanlığında 1991 seçimlerine gidilirken ülkenin kentlerini dolaşan yabancı biri seçime bir tek partinin girdiğini sanabilirdi.

Tüm meydanlar, tüm binalar, tüm direkler, tüm köprüler ANAP kampanya afişleri ile doluydu.

Diğer partilerin ne paraları, ne kullanabilecekleri iktidar ve belediye olanakları vardı. Seçimde ANAP’ın oyu yüzde 45’lerden yüzde 21’e düştü.

Çıkar grupları hızla ANAP’tan uzaklaştı.

Çöküş hızlandı ve 2002 seçimlerinde bir dönemin burnundan kıl aldırmayan ANAP yüzde 5 oy aldı. Dev genel merkez binası hayalet filmlerinin çekildiği bir korku filmi platosuna dönmüştü.

NEDEN ANLATTIM?

Bugün AKP çok daha fazla güç sarhoşu.

Medyanın yüzde 98’ini kontrol ediyor, çok büyük paraları, çok büyük olanakları var.

Bu paraların kaynaklarını başka yazılara konu yapacağız elbette.

Muhalefet birkaç olanaksızlık içindeki TV kanalı ve az tirajlı birkaç gazete ile ses duyurmaya çalışıyor.

TV kanallarına parti müfettişleri atanmış durumda.

Erdoğan’ın çocuk parkı açılışını, eşinin, oğlunun sosyal etkinliklerini bile canlı yayınlayan kanallar diğer cumhurbaşkanı adaylarının on binlerle yaptığı mitingleri görmüyor.

Görmemekle kalmıyor, bültenlerde muhalif adaya ses açmadan bantın üzerine spikere haber metni okutup geçiyor.

Ne liderin vurgulu konuşması, ne de alandan yükselen coşku yansıtılmıyor.

Bunun adı da gazetecilik, yayıncılık olmuş.

‘AKP’Yİ FARKLI BİR ADRESE GÖTÜRMEZ’

Bu baskı ve zulüm AKP’yi farklı bir adrese götürmez.

Gidilecek yer ANAP’ın yanıdır.

Bırakın bu ülkede özgürce gazetecilik yapılsın.

Bırakın mesleğin onuru korunsun.

Eve ekmek götürme derdindeki emekçi gazeteciler meslekleri ve çalıştıkları kurum sorulunca söylemekten utanmasın.

‘BU KALEMİ TESLİM ETMEM’

Rahmetli Simavi “mecbur kalırsan kalemini kır sakın satma” demişti.

Benim kalemimi 2008’de Ergenekon’dan gözaltına alarak kırmaya kalktılar.

O vakit AKP-Fetö ortaklığının zulmünü en çok artırdığı günlerdi.

6 yıl yargıladılar, 7,5 yıl ceza verdiler, yine de kalemimi teslim alamadılar.

Sosyal medyada yazdım, dernek toplantılarını gittim, muhalif TV kanallarında isyanımı haykırdım.

Susmam, susturamazsınız, bu kalemi size teslim etmem dedim.

Onurunu koruduğum, adalet ve vicdanını korumaya söz verdiğim kalemimi bundan böyle bu köşede kullanacağım.

Merhaba…”