Hürriyet’in son okur temsilcisi Bildirici, sansüre uğrayan yazılarını paylaştı

Hürriyet’in son okur temsilcisi Bildirici, sansüre uğrayan yazılarını paylaştı

İktidarın sesi haline gelmeye başlayan Demirören Holding bünyesindeki Hürriyet’in son okur temsilcisi Faruk Bildirici, sansüre uğrayan son üç yazısını paylaştı.

Demirören Holding bünyesine geçtikten sonra birçok isimle yollarını ayıran ve son günlerde skandal haberleriyle gündeme gelen Hürriyet gazetesinin son okur temsilcisi Faruk Bildirici, sansüre uğrayarak yayımlanmayan son üç köşe yazısını kendi internet sitesinden açıkladı. 

39 yıllık gazeteci olan Bildirici’nin 1992’den bu yana farklı görevler üstlendiği ve son olarak okur temsilciliği yaptığı Hürriyet gazetesindeki işine 3 Mart’ta son verilmişti.

Bildirici’nin kendi sitesinde yayınladığı söz konusu yazılar şöyle:

BM ödülü değildi

Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel ile yapılan söyleşi, “Küresel Eğitime Katkı Ödülü’nü alan ilk TÜRK” başlığını taşıyordu. Ayşe Arman söyleşinin sunuş bölümünde “Bence en müthişi 2014’te Birleşmiş Milletler’den aldığı ‘Küresel Eğitime Katkı Ödülü’. Dünyada bu dalda ödül alan ilk Türk” yazmıştı.

Eğitimci olduğunu belirten İsmail Can Öztürk adlı okur, Arman ve bana gönderdiği e-postada ödül konusunda bilgi yanlışı olduğunu savundu:

“Enver Beye ödülü veren BM değil, UNCA diye bir dernek. BM’de çalışan gazeteciler derneği. O gece ödülü o zamanki BM Genel Sekreteri’nin elinden aldığı için BM’den ödül verilmiş gibi yapıyorlar.”

Okurun bu itirazı üzerine internette kısa bir tarama yaptım. Gerçekten de Yücel’e verilen ödül konusunda ciddi bir kafa karışıklığı vardı. Bazı haberlerde BM, bazı haberlerde de UNCA’nın (United Nations CorrespondentsAssociation/ BM Muhabirleri Derneği) ödül verdiği belirtiliyordu. Hürriyet yazarı Selçuk Şirin de 16 Aralık 2014 tarihli yazısında “Birleşmiş Milletler Global Eğitime Katkı Ödülü Türkiye’ye hayırlı olsun!” diye yazmıştı.

Ama Bahçeşehir’den yapılan açıklamalarda ve Enver Yücel’in kişisel web sayfasında “BM ödülü” denilmiyor. “Enver Yücel, UNCA Ödülleri’nde ‘Küresel Eğitime Katkı Ödülü’ aldı. Dünyada bu dalda ödül alan ilk Türk olan Enver Yücel, ödülünü Ban Ki-moon’un elinden aldı” bilgisi veriliyor.

UNCA’ya da sordum. Ödül Koordinatörü MelanieRandisi, “Enver Yücel, 2014 UNCA Ödülleri’nde Küresel Eğitim Ödülü’ne layık görüldü” yanıtı verdi.

Görüldüğü gibi, Enver Yücel, BM’den değil, orada faaliyet gösteren gazetecilerden ödül almış. İkisi çok farklı. Nihayetinde UNCA, BM’ye akredite gazetecilerin kurduğu bir dernek. TBMM’de çalışan gazetecileri bünyesinde toplayan Parlamento Muhabirleri Derneği gibi…(12 Kasım 2018)

Haberde kaynak yazılmazsa

“Dava dosyasında yeni görüntüler” haberi, oyuncu Ahmet Kural’ın, sanatçı Sıla’yı dövdüğü iddiasıyla ilgiliydi. Kanal D’den aynen Hürriyet’e aktarılan haberde, “..dava dosyasına giren yeni görüntülerde, darp raporundan 18 saat sonra Sıla’nın vücudunda darp izlerinin olmadığı görülüyor” deniliyordu.

Esra Artuç adlı okur, “Sizce bu haber doğru mu? Yoksa Ahmet Kural’ın tarafını mı tutuyorsunuz?” diye itiraz etti. 1 Aralık’ta çıkan haberi inceledim.

Öncelikle haberde kaynak belirtilmemesi dikkatimi çekti. “Dava dosyasına giren yeni görüntüler” deniyordu ama Kural’ın avukatı mı bulmuştu bu görüntüleri, savcılık mı, yoksa Kanal D mi? O belli değildi. Bu bilgiyi Ahmet Kural’ın avukatı Sibel Aydın’ın açıklamasında buldum; “Görüntülerden, yayınlanmasının ardından haberdar olduk, haber kanalından talep ettik. Bu görüntüyü yargı makamlarına ancak 3 Aralık pazartesi günü sunabileceğiz.”

Demek ki, haberdeki “görüntülerin dosyaya girdiği” ifadesi yanlıştı, yayından iki gün sonra dosyaya girecekti. Kaynağın haberde belirtilmemesi büyük eksiklik ve bilgi karartma. Haberin ikinci önemli eksiği de taraflardan birinin savcılığa sunacağı yeni bir kanıt hakkında karşı tarafın yani Sıla ve avukatının görüşünün alınmaması. Nitekim Sıla ve avukatı bu görüntülerle ilgili “Tahrif edilmiş” ve “O sırada ağıt yakıyordum” açıklaması yaptı. Bu açıklamaların gazetede yayımlanarak “cevap hakkı” tanınması, haberdeki eksiğin giderilmesi gerekirdi, o da olmadı.

Bilgi eksikliğiyle kalmıyor, haberde “darp izlerinin olmadığı görülüyor” denilerek yargıda bulunuluyordu. Gazeteci olarak kendimizi polisin, yargının yerine koymaya hakkımız da yok, yetkimiz de. Hele de bir kadına şiddet vakasında…(10 Aralık 2018)

Ton balığı tavsiyesi

Hürriyet’in sağlık yazarı Prof.Dr. Osman Müftüoğlu, ton balığı konservesi üreten bir firmanın ekran yüzü oldu. Televizyonlarda ve dijital mecralarda yayımlanan reklamda Müftüoğlu, “Mutfağınızdaki en büyük eksik balık. Çünkü balık çok güçlü bir protein deposu ve omega 3 kaynağıdır. Mutfağınızdan balığı sakın eksik etmeyin” tavsiyesiyle yer alıyor. En sonunda da “Evet balık sağlıktır” diye noktalıyor reklamı.

Gazete yazarlarının reklamlarda oynamasının gazetecilik açısından sakıncalarına ve Prof.Dr.Müftüoğlu’nun yer aldığı reklamlarla ilgili görüşlerimi daha önce yazdığım için yeniden o noktaya dönmeyeceğim. Gazetecilik güvenilirliğinin reklamlarda kullanılması evrensel gazetecilik kuralları ve bizim Yayın İlkelerimiz açısından yanlıştır.

Prof.Dr. Müftüoğlu’nun Hürriyet’te haftanın beş günü yazan bir sağlık yazarı olmasının yanısıra bir hekim olduğunu da hatırlatmak isterim. Tıp etiği, bir hekimin sağlığı reklam aracı olarak kullanmasını ne kadar onaylıyor, o benim konumun dışı.

Ama bir Hürriyet yazarı olarak sağlıkla ilgili tavsiyelerinin doğruluğu konusunda şüphe yaratmamasını ve reklamlarda yazdıklarına aykırı görüşler ifade etmemesini beklemek Hürriyet okurlarının hakkı.

Reklamlarda ton balığı konservesini herkese öneren ve mutfaklardan eksik edilmemesini isteyen Müftüoğlu’nun, Hürriyet’te de “ton balığı” hakkında yazıları yayımlanmıştı. “Ağır metal tehdidi” başlığıyla 30 Mayıs 2015 tarihinde Hürriyet’te yayımlanan yazısında aynen şöyle diyordu:

“..Dahası araştırmalara bakılırsa okyanuslarda bile artık kabul edilebilecek miktarın üzerinde cıva kirlenmesi var. Dolayısıyla buralarda büyüyüp yetişen balıklarda da cıva tehdidi olabiliyor. Özellikle ömrü uzun olan büyük balıklarda (kılıç balığı, ton balığı, köpek balığı) bu risk çok yüksek.”

13 Ocak 2016 tarihli “Balıkta cıva tehlikesi var mı?” başlıklı yazısında da “daha fazla cıva barındırabilecekleri” düşüncesiyle “dip balıklarını, büyük ve iri balıkları” yemediğini bu balıklardan uzak durduğunu ifade etmişti. Sanırım daha fazla alıntı yapmama gerek yok. Görüldüğü gibi, Müftüoğlu, gazetedeki yazılarında balıklar arasında ayrım yapmış ve ton balığı ile ilgili tavsiyeleri olumsuz. Halbuki reklamda böyle bir ayrım yapmıyor. Zaten o reklamda da sakıncalara değinmesi beklenemezdi…(10 Aralık 2018)