Hüsnü Mahalli Türkiye'nin olası Afrin operasyonun perde arkasını ve sonrasını yazdı

Hüsnü Mahalli Türkiye'nin olası Afrin operasyonun perde arkasını ve sonrasını yazdı

Ortadoğu Uzmanı, aratırmacı-yazar, gazeteci Hüsnü Mahalli YURT Gazetesi'ndeki köşesinde Türkiye'nin olası Afrin operasyonunu yazdı.

Hüsnü Mahalli'nin YURT Gazetesi'nde 'Ya sonrası?' başlığı ile yayınlanan yazısını tamamı şu şekilde:

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere devletin tüm yetkilileri günlerce Afrin’den söz ediyor. Medyanın uzman ve azmanları ise hamasetin en üst basamağını da aşarak savaş çığırtkanlığı yapıyor.
Hiç kimse de bir şey bilmiyor.
Sağduyulu ve sakin düşünen yok.
Düşünen varsa da korkudan konuşamıyor. Yani insanlar Türkiye’nin ne işi var Afrin’de diye soramıyor. Afrin Suriye kasabasıdır ve nüfusun büyük bölümü Kürt kökenli.
Ankara’ya göre orada PYD’liler yani PKK’lılar var.
Yaklaşık olarak 10 bin kadar militan.
Yani Ayn El-Arab ( Kobani) ve çevresinde bulunan PYD’liler kadar.
‘Afrin’e girerim’ diyen Türkiye o zaman Kobani’ye de girmeli.
Öncesinde de Menbiç’e.
Hatta Kobani’den Irak sınırına kadar uzanan 600 kilometrelik Suriye topraklarına dalmalı ve orada bulunan 100 bin kadar YPG ve SDG militanını ortadan kaldırmalı.
Gerekirse de oradan devam edip Musul ve Kerkük’e uzanmalı.
Ama yapamaz çünkü orada ABD ordusu var. Afrin’de YPG’lilerin hiç kimsesi yok.
‘Rusya destek veriyor’ diyenler gerçeği anlatmıyor.
Peki diyelim Türk ordusu Afrin’e girdi ve PYD’liler direndi.
Binlerce ölü, bir o kadar yaralı olacak.
Şehir yıkılacak ve insanlar perişan olacak.
Bu ne işe yarayacak? Hiç.
Çünkü varsa risk Afrin’de değil doğuda.
Kürt ordusu kurmaya çalışan ‘dost ve müttefik’ ABD’de.
Kürt- Türk düşmanlığı için uğraşıyor.
Fazlası da var ve olacak!
Türkiye ise bu riski asla tek başına bertaraf edemez.
İki komşu Suriye ve Irak ile işbirliği yapmadan bu iş asla olmaz.
Kaldı ki bu bölgede ve Afrin’de Türkiye’nin fiili müdahalesi büyük bir sorun yaratır.
Diyelim Türk ordusu yanına ÖSO ve müttefiki grupları alarak Afrin’e yönelik operasyon başlattı ve karşısında Suriye, Rusya ve İran güçlerini buldu.
Ne yapacak?
Benzer şekilde Rusya’nın onayıyla Ağustos 2016’de Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan 100 kilometrelik sınır bölgesini kontrol eden Türk ordusu ne zamana kadar orada kalacak?
IŞİD yok edildiğine göre Türk ordusu neden oralarda duruyor?
Arap medyasına göre Türkiye o bölgelerde kalmaya niyetli.
Yoksa ‘Misak-Milli sınırları’ hikâyesi mi?
Rusya destekli Suriye devleti ‘hadi çıkın artık’ derse Ankara ne yapacak?
Üstelik Ankara’nın tüm olumsuz ve tehlikeli politikalarına karşın Suriye devleti Türkiye’ye karşı düşmanca hiç bir davranışta bulunmadı.
Üstelik 2011’de batılı ülkeler, Körfez ülkeleri ve Türkiye Suriye’ye müdahale etmeden önce bu ülkede PYD yoktu.
Ankara 2011-2015 döneminde PYD’yi Suriye yönetimine karşı ayaklandırmak için Salih Müslim’i birçok kez misafir etmiş ve birçok vaatte bulunmuştu.
Peşmerge’nin Kobani’ye girişi dâhil. 
Dönelim Afrin’e. Putin ve Ruhani ile birlikte Astana ve Soçi’de önemli anlaşmalara imza atan ve Afrin’i sıcak gündeme taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan her nedense İdlib’ten söz etmiyor.
Ya da İdlib’i Nusra ve müttefiği terör örgütlerden temizlemeye çalışan Suriye ordusuna kızıyor.
Şam kadar Moskova ve Tahran buna tepki gösteriyor.
Rusya izin vermezse Türkiye’nin Suriye’de operasyon yapması imkânsız değilse çok zor.
Afrin Türkiye için risk ise İdlib ve çevresi Suriye ve Rusya için yüz katı daha fazla risk.
Afrin ve İdlib yan yana iki şehir. Afrin’e yönelik TSK operasyonu İdlib’teki Nusra ve müttefiki grupları rahatlatır.
İdlib ve çevresinde 80-90 bin Nusracı terörist var ve bunlar arasında çok sayıda Çeçen, Uygur, Özbek ve benzeri bölgelerden gelen terörist var.
Üstelik aklınıza gelen her türlü ağır silahları var.
Dron ve kimyasal silahlar dâhil.
Ayrıca Cerablus’tan Azez’e kadar uzanan bölgede Türk ordusu ile işbirliği yapan on binlerce ‘ılımlı’ terörist zaman zaman Nusra’ya destek veriyor. Ortak ideolojik nedenlerle.
Şimdi diyelim ki Suriye devleti idlib’i ne pahasına olursa olsun kurtarmaya çalıştı ve bu iş çok büyüdü.
Bu durumda Türkiye kimden yana tavır alacak?
Nusra ve müttefiklerinden mi yoksa Ankara’nın yeni dostu Rusya’nın desteklediği Esad’tan yana mı?
Türkiye’ye 20 kilometre uzaklıkta İdlib’ten kaçmak zorunda kalabilecek on binlerce yabancı terörist nereye gidecek?
Nusra ve müttefikleri ton farkıyla AKP’nin ideolojik ve psikoloji müttefiki ama Afrin ve Kuzey Suriye’deki PYD Suriye ve Türkiye’nin sorunu.
Her şey çok çelişkili ve karmaşık.
AKP Haziran 2015’e kadar PYD, HDP ve dolayısıyla PKK ile çok iyi geçiniyordu.
Kürt- Türk dostluk ve kardeşliği için.Şimdi aralarına ‘Kara kedi’ çılgın Trump girdi.
Özetle son 7 yılda olduğu gibi Türkiye şimdi de hata yapıyor.
Hamasetle bir yere varılamayacağını şimdiki durum anlatıyor.
Ankara’nın Afrin-PYD ve İdlib- Nusra hesaplarının hiç biri doğru değil ve tutmayacak.
Bu hesapların riski hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük.
El-Bab’ta IŞİD’e karşı operasyonda 70 şehit veren Türk ordusu elbette kısa sürede Afrin’i kontrol altına alır ama iş bununla kalmıyor.
Örneğin Afrin ve İdlib’ten dolayı Suriye, İran ve Rusya Türkiye’ye karşı düşman kesilirse ne olur?
Örneğin PYD’den dolayı ABD Türkiye ile kavgaya tutuşursa ne olur?
Neler neler olmaz!
Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır pusuda bekliyor.
Esad’ı destekleyen ve Irak’ta çok güçlü konumda olan İran sessizce izliyor.
İsrail ise olup bitenlerin belki de tek karlı ülkesi.
Küçük detayları anlatmaya kalkışsam iki makale daha yazmam gerekir.
Çoğunu da zaten yazamam.
Hamasi söylemler savaşa girmek ve zaferle çıkmak için yeterli değil.
Yakın tarihimizde bunun çok örnekleri var.
Sakin düşünüp doğru karar almalı.
Bin yıl da geçse Suriye, Irak ve İran Türkiye’nin komşusu kalacak.
Ne olursa olsun Kürtler hep bu coğrafyada yaşayacak.
Suriye’ye bir şey olursa Türkiye’ye çok daha fazlası olur.
7 yıldır biz neyi konuşuyoruz.
‘Arap Baharı’nın perişan ettiği Suriye ve tüm coğrafyayı.
Ölüm, yıkım, acı ve gözyaşı.
Herkes için: Türkler, Araplar, Kürtler, Persler, Şiiler, Sünniler, Aleviler, Ezidiler ve diğerleri Yetmediyse 70 yıl daha konuşuruz.
Tıpkı 1948’de kurulan İsrail’i 70 yıldır konuştuğumuz gibi.
Hem de İsrail rahatlatmak için.
Belki de coğrafyamızın kaderi ya da genetik sorunu.Kin, nefret, düşmanlık ve kanla besleniyor.Sonrasını düşünen yoksa bahane ve gerekçe bulmak çok kolay.
Öyle olmasaydı bugün biz Afrin’i konuşuyor olmayacaktık.