Kılıçdaroğlu, Anadolu medyasının karşısına çıktı: 'Fiilen paralel devlet var'

Kılıçdaroğlu, Anadolu medyasının karşısına çıktı: 'Fiilen paralel devlet var'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anadolu Medyası Buluşması kapsamında düzenlenen çalıştaya katıldı. Kılıçdaroğlu, bugün medya sahiplerinin atama yoluyla patron olduklarını belirtirken, Türkiye'de şu an fiilen paralel devletin olduğunu kaydetti. Tutuklu CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’na selam gönderilerek başlatılan çalıştay, Anadolu medyasının sorunlarını ve çözüm yollarını masaya yatıracak.

Cihan GÜNER- Barış CAN/ YURT

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anadolu Medyası Buluşması kapsamında düzenlenen çalıştaya katıldı. Kılıçdaroğlu, "Bugün medya sahipleri atama yoluyla medya patronu oluyor. Sen bunu altı ay yapacaksın, bütün giderlerini karşılayacaksın deniyor" diye konuştu. Bugün iki yürütme organının, iki ayrı başbakanlığın bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de şuan fiilen paralel devlet var." dedi.

Tutuklu CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’na selam gönderilerek başlatılan çalıştayda, Anadolu medyasının sorunları ve çözüm yolları masaya yatırılıyor.

Yaklaşık 500 gazetecinin katılımıyla Marmaris’te organize edilen Anadolu Medya Buluşması başladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan ve milletvekilleri Atilla Sertel ve Mustafa Balbay’ın başarılı organizasyonuyla gerçekleştirilen çalıştaya, Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ev sahipliği yapıyor.

Açılış konuşmasını gerçekleştiren ev sahibi Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar, “Marmaris’in üç yıllık su rezervi var. Alt yapı sorunu yok. Çöp toplama merkezleri on beş yıldır kuruldu. Koylara tek gram atik atılmıyor. Kişi başına düşen yeşil alan şehir merkezlerinde dokuz metre. 12 ilçeden daha fazla su parası ödüyoruz. Marmaris çağdaş bir kenttir. Bu başarı sadece Ali Acar’ın değildir. 200 kişilik temizlik görevlimizindir. Zabıta ve park bahçelerdeki 800 emekci arkadaşımızın başarısıdır. 14 yıldır görevdeyim. Ama bu başarımın sebebi şahsım değil 800 emekci kardeşimindir. Ben sadece vizyon ve cesaretimle önderlik ettim. Marka kent yarattik” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan ile Milletvekili Atilla Sertel’e teşekkür eden Başkan Acar, “Belediyeye ait Avm’yi yıkarak 19 mayıs alanı olarak altı yıl önce hizmete sunduk. Asfalt yapılmayan bir cm koy yolu kalmayacak bu sene sonunda” diye konuştu.

Gazeteci kökenli milletvekilleri Mustafa Balbay, Atilla Sertel, Metin Işık, Utku Çakırözer, Eren Erdem, gazetecilerin arasında yerlerini aldı.

Atila Sertel ise konuşmasına ,meslektaşı Enis Berberoğlu'nun haksız ve hukuksuz şekilde esir tutulduğunu belirterek başladı. Tuncay Özkan'ın Basından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olduktan sonra yaptıklarını anlatan Sertel, Anadolu Medya buluşmasının seçim yatırımı için yapıldığı suçlamalarına yanıt verdi. Sertel, "Bu akla hayale gelmez bir iftiradır, biz bu organizasyonu çok önceden planlamistik ve de duyurmuştuk" dedi.

Sertel baskıcı, zulüm eden bir iktidarı bu cennet vatanın hak etmediğini söyledi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, CHP'nin özgür medyanın garantisi olduğunu, kendilerini ve  cesur gazetecileri kimsenin korkutamayacağını, hapislerin de yıldırmadığını ve bundan sonra da yıldıramayacağını söyledi.

Çalıştayda RTÜK üyesi İsmet Demirdöğen, para cezaları ile iktidarın başına şekil vermeye çalıştığını, internetten yayın yapan televizyonların da RTÜK'e bağlanması ile sansürün başladığını söyledi.

KILIÇDAROĞLU KÜRSÜDE

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Anadolu Medyası Buluşması konuşma yapmak üzere kürsüye çıktı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:

"Ben burada gazeteci dostlarıma şunu açık yüreklilikle ifade etmek isterim. Bu konuşmayı bir siyasi partinin mensubu olarak yapmayacağım. Bu konuşmayı sade bir vatandaş olarak yapacağım.
 
Çalıştayın 2. günündeyiz. 400'den fazla kişiyle birlikteyiz. Bizim için çok önemli bir çalıştay. Açılışta sadece gazetecilik yaptıkları için bedel ödeyen gazetecilerin fotoğraflarını gördük. Hayatım boyunca lehte veye alehte haber yazan hiçbir arkadaşımı suçlamadım. Demokrasi bu şekilde işler çünkü. Eğer bir ülkede demokrasi yoksa gazetecilikte de sorun vardır.Gazeteci halk adına sorgulama yapar. Çağdaş devletlerde basın 4. kuvvettir. Basın halkın kulağı gözü sesidir. Biz hala medya 4. güç olarak anayasamıza yazdırmadık. Talep ettim ama kabul edilmedi. Ne diyor anayasa 66. maddesi 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' 1921 anayasasından beri var bu madde. 

12 Eylül darbe hukukun getirdiği şöyle bir sorun var, eğer parlemento bir fikir sunulmuşsa iktidar kanadının vekilleri eleştirmiyorlar. Vekiller bir daha beni aday göstermezler diye korkarak konuşamıyor.

Bir başka sorun yargı organı, anayasanın 138. maddesi, 'Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Hiçbir organ bakam makam yargı yetkisinin klullanılmasında fikir beyan edemez.' asıl önemli madde budur. Bu madde benim içinde çok önemli, gazeteciler için daha da önemli. Çünkü benim dokunmazlığım var ama sizin yok. Her an yazdıklarınız için mahkeme karşısına çıkabilirsiniz. Bakın bir örnek veriyim: Deniz Yücel. İddinamesi 1 gecede hazırlandı,tutuklandı. Hangi yargıdan hangi bağımsızlıktan söz ediyoruz. Dolayısıyla gazetecilerin kendilerine otosansür uyguladığı bir dönem yaşıyoruz. Başka bir örnek vereyim size: 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Darbeciler yargılansın mı? Elbette ki yargılansın. 33 eve anayasal düzeni kasten değiştirmeye 7 kez müebbet verildi. Komutan talimat verir erler uymak zorundadır. Uymazsanız zaten suç işlemiş olursunuz. Sonra dönüp bana diyeceksiniz ki adalet var. Bu erlerden son sözü, 'Aylardır içerdeyim. Babam buraya gelmek için telefonunu satmış. Fakir bir aileyiz. Neden burada olduğumu anlamıyorum Sadece askere gitmiştim'

Erler neden biz yargılanıyoruz diye soruyorlar. Oğlu şehit olan bir anne bu erler için ağlıyor. Adalet var diyorlar hangi adalet? Bunu hangi vicdan kaldırır.Bana kimse bu ülkede adalet,can mal güvenliği var demesin. Bülent Ecevit 60 yıl önce o da bir gazeteciydi. Hapse girdi,silahlı saldırıya uğradı, hürriyetsizlik acı fakat haksızlık ondan da acı der. Biz bugün iki acıyı birlikte yaşıyoruz. Ecevit 60 yıl önce söylemiş bunları.

Yürütme, acaba Türkiye'de yürütme organı sağlıklı bir şekilde çalışıyor mu? Tek başına iktidar olmuş bir iktidar düşünün muhalefet partisi yok. Ama bu başbakan bir gün davet ediliyor saraya. Eline istifa dilekçesi veriyorlar. Bu darbe değil de nedir? Peki kaçınız demokraside bu böyle olmaz! Demokrasiye katletmektir bu diye yazabildi. 

Sayın Yıldırım soru üzerine bedelli askerlikle ilgili olumsuz bakmıyoruz dedi. Ama aynı partiye mensup sözcü çıkıp o Yıldırım şahsi görüşüdür, bizi ilgilendimez diyor. Siyasette böyle komik bir durum olamaz. Yıldırım'ın istifa etmesi gerekiyor fakat etmiyor. Neden halkın iradesiyle gelmedi oraya. Arada bir konuşuyorum maaşımı alıyorum ohh, keyfi yerinde çünkü.

'Devlet basın ve haber olmaz hürriyetlerini sağlacaktır' yani basının önündeki bütün engelleri devlet kaldırmalıdır. Anayasa bu haldeyken anayasa kuralları açıkça ihlal ediliyor. Ve siz güç kaybediyorsunuz. Medyanın güç kaybetmesi demokrasinin güç kaybetmesidir. Kanalların tıkanması demektir.

Az önce söyledim. Medya halk adına gücü denetler. Gücü övmez. Bunu en iyisi siz tanımlarsınız zaten. Kurallara aykırı bir şey haberdir. Şimdi gazeteciler haber yapamıyorlar. Olay görülüyor. Tanık olunuyor ama haber yapılamıyor.

Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı Abdullah Gül'e gidiyor. Bu haberi kontrol etmek gerekiyordu. Biz kontrol ettik. Bir internet sitesinin haber müdürü bu haberi koydu kısa bir süre sonra haberi siteden kaldırdı. Ama görevinden oldu. Bu iktidar kimsenin haberi olmadan böyle bir olay gerçekleşiyorsa bu dünyanın  her yerinde haberdir. Peki bedeli kim ödüyor gazeteciler ödüyor.

'ADAMLARINIZI GÜL'E GÖNDERİYORSANIZ...'

Eğer siz adamlarınızı Abdullah Gül'e gönderiyorsanız, kendi iktidarınızı perçinlemek istiyorsunuz, kendi güçünüzü elinizde tutmak istiyorsunuz. Hala bir açıklama gelmedi. Genel Kurmay Başkanı kalktı "Suriye konuştuk" dedi. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı yok mu?

Ben 20 Temmuz darbesi dediğim için kızıyorlar bana. Ben inanarak söylüyorum bunu. 15 Temmuz darbesini eleştirenlerden biriyim. Ben İstanbul'dayken o gece Meclis'e vekillerini gönderen ilk Genel Başkanım ben. Peki 20 Temmuz'a ne ihtiyacımız vardı? 800 gazetecinin pasaportuna el konuldu. Sarı basın kartı iptal edildi. 173 Medya kuruluşu kapatıldı. 150 gazeteci hapiste. 54 gazetecin mal varlığına el konuldu. Ne mal varlığı olacak sanki gazetecinin. Yani sivil ölüme terk etti. Buna adalet denmez.

Ve yine sokaktaki bir vatandaş olarak gözlüyorum. Medya üzerinde inanılmaz bir baskı var. Mali cezalar var tehdit var hapis cezası var. RTÜK üzerinden cezalar var. Eğer övüyorsanız 24 saat hiç bir sorun yok ama eleştiriyorsunuz o zaman ceza ödüyorsunuz. Sendikalar var neden var kapatın sendikaları ki istediklerinizi dilediğiniz gibi yapın. Bugün medyada geldiğimiz nokta şudur. Bugün medya güçleri atama yoluyla medya sahibi oluyor. Kendi güçleriyle değil atamayla yapılıyor.

Çok kanal var gibi görülüyor ama hepsi aynı. İsmi farklı ama içerik hep aynı. Eleştiri yok medya kuruluşlarında. 5 temel sorunumuz var demokrasi, eğitim: Hiçbir anne bana çocuğunun hangi okula gideceğini bilmiyor. Kendi çocuklarını denek olarak kullanan tek ülkeyiz. Dış politikayı zaten biliyorsunuz. Komşusu olmayan bir ülkeyiz. Gerginlik giderek artıyor. Bu hepimizi rahatsız ediyor. Ve ekonomi, Türkiye ekonomisi şuanda tefecilere emenat edilmiş durumda. Son 15 yılda Londrada bir grup tefeciye ödedikleri para 150 milyar dolar.

Şuanda hükümet en yüksek durumda borçlanmış durumda. Faizi düşüreceğiz dediler komite kurduk dediler. Tam tersine faiz yükseldi. Bunları düşünmek zorundayız. Önümüzde seçimler var. Gazetecilerden özel bir isteğim var. Hangi inançtan görüşten olursanız olun gelin demokrasi etrafında birleşelim.

Miraç Kandili'nde atılan bopmbaları yetersiz görmek bu ülkenin tarihine kültürüne ihanettir. Bu doğrudur dememeliyiz. Tükiye Irak Suriye bir araya gelmeli ve kendi sorunu çözebilmeli. Komuşumuz komuşumuzdur inancı gürüşü başımızın üstüne. Ben onun külüne muhtaçsam iyi geçinmek zıorundayım. kimlik üzerinden siyaset doğru değildir. 

Bir siyasal iktidar düşünün yargı üzerinde egemen, bütün bürokrasiye egemen, medya üzerinde egemen, parlemantoda da egemen meclisten karar beklemeden istediği yapıyor. Sorum şu bütün bu şeylere sahip iktidar neden seçim istiyor. Yönetemiyorlar.