Mehmet Ağar ve Celal Adan bile Adnan Oktar şikayetinden vazgeçmiş

Mehmet Ağar ve Celal Adan bile Adnan Oktar şikayetinden vazgeçmiş

1999 yılında Adnan Oktar operasyonunu ilk başlatan DGM Başsavcısı Erdal Gökçen, soruşturma görevini DGM Savcısı Ahmet Gürses'e vermişti. Gürses o süreçte neler yaşadığını, Adnan Oktar grubunun neler yaptığı anlattı

Ahmet Gürses, Adnan Oktar'a yapılan yıllar önceki operasyonun perde arkasını Sözcü'den Saygı Öztürk'e anlattı. Gürses, bakanlıklara kendileriyle ilgili onlarca şikayet yağdını, haklarında çok sayıda dava açıldığını açıkladı. 

İŞTE SAYGI ÖZTÜRK'ÜN BUGÜNKÜ YAZISI:

Kamuoyunda “Adnan Hoca” olarak bilinen Adnan Oktar grubuyla ilgili olarak iki yıldır gizli olarak yürütülen soruşturma sonucu önemli suç kanıtlarına ulaşılmıştı. Bütün kanıtlar elde edildikten sonra operasyon başladı. Yani, sanıktan delile değil, delilden sanığa ulaşıldı.

Adnan Oktar grubuyla ilgili 1999 yılının kasım ayında operasyon başlatıldığında dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcısı Erdal Gökçen'di. Gökçen, soruşturma görevini DGM Savcısı Ahmet Gürses'e vermişti.

TAZMİNAT DAVASI YAĞDI

Adnan Oktar ile birlikte 34 kişi DGM tarafından tutuklanmıştı. Oktar soruşturmasını ilk başlatan dönemin DGM Savcısı Ahmet Gürses'i dinliyorum:

“Soruşturmayı engellemek için baskıya başladılar. Tazminat davaları yağmaya başladı. Tuzla'dan Çatalca'ya kadar hemen her ilçeden tam 29 tazminat davası açıldı. Dava açanlar ise daha çok kadınlardı. Örgüt yapısı içinde bunlara, ‘cariye' denildiğini iddianamemde yazmıştım. Kendilerinin, iddianamede belirtildiği gibi olmadıklarını, bu tanımlamayla hakaret ettiğimi öne sürüp 5 ile 10 bin liralık dava açtılar.

Amaç belliydi. Yıldırmak istiyorlardı. Aynı şekilde, kendilerinden şikayetçi olan manken Ebru Şimşek'e de davalar açıyorlardı. Avukat tuttum ve bütün bu davalarla uğraştım. Sonuçta, benimle ilgili açtıkları davaların hiçbirini kazanamadılar. 5-6 yıl süren bu davalar beni maddi ve manevi yönden hayli yıprattı.

Davayı 2000 yılının ocak ayında açmıştım. 6 ay sonra dava başlamıştı. İnsanları kendi tahakkümlü altına alıp özellikle bayanları kullanıyor. Ekonomik anlamda da sömürdüklerini iddianamemde belirtmiştim. O dönem bunlara dönük suçlamalar arasında casusluk, ajanlık konuları yoktu.

Adnan Oktar ve diğer şüphelilerle ilgili arama kararlarını ben almıştım. Hakkımda açtıkları tazminat davaları devam ederken, Adalet Bakanlığı'na da yüzlerce şikayet yağdırıyorlardı. Bakanlık, yaptığı incelemeden sonra soruşturma açmaya gerek görmedi. Çünkü soruşturma yapılacak konu yoktu. Özellikle Babuna kardeşler, yaklaşık 100 kadar milletvekilini dolaşıp bizi şikayet etti. Bunları biliyorum. Ancak, açıkçası hiçbir milletvekili bizi arayıp bu konuda bir şey sormadı.”

SIRA BAŞSAVCIDA

DGM Başsavcısı Erdal Gökçen'in ayrılmasından sonra 30 Ağustos 2000 tarihinde yerine bir çok kritik soruşturmayı yürüten DGM Savcısı Aykut Cengiz Engin atanmıştı. Oktar grubu şikayette onun peşini de bırakmıyordu. Cezalandırılmaları için Engin'in mahkemeye baskı kurduğunu öne sürüyor, Adalet Bakanlığı'na şikayet dilekçeleri gönderiyorlardı.

O dönem Adnan Oktar grubunun devlet kurumlarına yaklaşımı da farklıydı. Atatürk posterleri, takvimleri, Atatürk albümleri bastırıyorlardı. Bunları Genelkurmay'a, Yargıtay'a gönderiyor, Atatürkçü oldukları için kendilerine haksızlık yapıldığını dilekçelerinde belirtiyorlardı.

Adnan Oktar cezaevindeydi. Şişli'den, Cerrahpaşa'dan ve Adli Tıp Kurumu'ndan “Ceza-i ehliyeti” olmadığına ilişkin rapor aldı. Yaklaşık 7 aylık tutukluluktan sonra, 1 No.lu DGM tarafından Oktar serbest bırakıldı. DGM Yasası'nda yapılan değişiklikle, Oktar'ın yargılandığı 313. madde, DGM'nin görev alanından çıkarıldı ve dosya İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Sonra, bu dosya mahkeme mahkeme dolaştırıldı.

“KOMÜNİST” DİYORLARDI

Bir dönem kendilerini Atatürkçü olarak tanıtanlar, hakimler ve savcılar hakkındaki şikayetlerinde “sağcı” diyorlardı. AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte şikayet konusu da değişti. “Sağcı” dedikleri hakim ve savcıların bu kez “Komünist” diye şikayet edildiğine tanık olundu.

O dönemin önemli tanıklarından birisi, “O şikayetlere dayanamayan bir kadın hakim amansız hastalığa yakalandı ve hayatını kaybetti. Açıkçası kimse bunlara bulaşmak istemiyordu. Eski İçişleri ve Adalet Bakanı Mehmet Ağar, milletvekili Celal Adan bile sonunda bunlarla ilgili şikayetinden vazgeçti” diyor.

Şu bir gerçek ki, tüm şikayetlere, üzerlerinde kurulan baskılara rağmen yargı üzerine düşeni yaptı. Ama, o insanları da
perişan ettiler. Hakimler, savcılar hakkında yüzlerce şikayet, soruşturmalar, kovuşturmalar kolay değil… Yargı mensupları iftiralara karşı korunmalı…