Nagehan Alçı, o dosyayı açtı: ‘Birileri kıvılcım çakarsa ateş patlamak üzere’

Nagehan Alçı, o dosyayı açtı: ‘Birileri kıvılcım çakarsa ateş patlamak üzere’

Medya sektöründeki erkek tahakkümünü ve kadınların nasıl boyunduruk altında olduklarını sektörün içindeki kadınların bildiğini, durumun ‘felaket’ olduğunu belirten Habertürk yazarı Alçı, “Talat Bulut hadisesi ile ilgili ‘duyarlılık kasan’ kimi anlı şanlı köşe yazarları kendi geçmişleriyle yüzleşmeye hazır mı? Bunlar da ortaya çıkacak” dedi. Alçı; Hande Ataizi, Beren Saat, Ayşe Özyılmazel’in başına gelenlerden de örnekler verdi ve ‘Ateş patlamak üzere’ ifadesini kullandı.

Habertürk yazarı Nagehan Alçı, Hollywood’un yönetmen, yazar ve oyuncularının, sinema sektörü başta olmak üzere kadınlara karşı cinsel tacizle mücadele etmek için başlattıkları Time’s Up kampanyasını örnek göstererek, “Türkiye için de artık Time’s Up kampanyasının başlaması gerektiğine  inanıyorum. Zaten medya sektöründeki erkek tahakkümünü ve kadınların nasıl boyunduruk altında olduklarını sektörün içinde olan kadınların hepsi biliyor. Durum felaket” dedi.

Alçı, ‘Talat Bulut dosyası bir kadın savcıya verilmeli’ başlıklı yazısında, Bulut için bir erkek savcı tarafından verilen takipsizlik kararı sonrasında bu konuda yazmak istediğini kaydetti.

BAZI ERKEK GAZETECİLER…

‘Talat Bulut hadisesi ile ilgili gençlerin tabiriyle ‘duyarlılık kasan’  ve kadınların yanında gibi gözüken kimi anlı şanlı köşe yazarları kendi geçmişleriyle yüzleşmeye hazır mı acaba? Asistanlarına ve kendilerine bağlı çalışan kadın gazetecilere nasıl davrandılar?’ sorularını yönelten Alçı, yakında bunların da ortaya çıkacağını, bu yüzden bazı erkek gazetecilerin ortak menfaatleri gereği Talat Bulut’u koruduklarını savundu.

Alçı, şunları yazdı:

“Gerçeklerle hesaplaşmaya Türk medyasının ve özellikle Türk erkek aydınının hala hazır olduğuna inanmıyorum. Fakat her sektördeki kadınların patlamaya hazır yanardağ gibi olduğuna da yürekten inanıyorum.

BU İŞE KARIŞMAYACAKLAR

Time’s Up ile ilgili yazılarımda da belirtmiştim: Bu meselede Türkiye kadınlarının  hangi siyasi görüşte olursa olsun birleşmesi lazım. Ülkenin mevcut saçma kutuplaşmasını kadınlar olarak en azından bu meselede aşmak zorundayız. Ya hakkımızı söke söke alacağız ya da bu erkek tahakkümü düzeni artarak devam edecek.

Kadın mücadelesinin yakın dönem tarihini bilen bir yazar olarak söylüyorum : Erkeklerin bu işe kesinlikle karışmaması lazım. ‘Kadınları özgürleştiren erkekler’ diye bir olgu olamaz. Bu oksimorondan başka bir şey değil. Modern dünya tarihine bakın, kadınlar haklarını kendileri söke söke almadıkça ve mücadele etmedikçe gerçek bir ilerleme sağlanmıyor. Erkeklerin, ‘ilericilik’ olsun diye kadın haklarını savunmasının  altı çoğu zaman boş oluyor. Cinsiyetler arası menfaat çatışması gerçeği ortada duruyor.

Batı ülkelerinde de taciz ve tecavüz olaylarıyla ilgili adaletli kararlar, bu davaların kadın savcılara ve hakimlere verilmesiyle başladı. Yine bir kadın mücadelesi neticesinde o ülkelerde, kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz vakalarının kadın savcılara ve hakimlere verilmesi teamül halini aldı. Çünkü hangi görüşte olursa olsun kadın hukukçular bu konuda gerçek bir hassasiyet içinde oluyor.  Mesela Talat Bulut’la ilgili taciz iddiasının bulunduğu dosya, onca şahit varken, bir kadın savcıya verilse, takipsizlik alır mıydı?

BULUT’UN BAĞNAZ AÇIKLAMALARI

Ayrıca senelerdir ilerici ve çağdaş geçinen Talat Bulut’un taciz iddiaları ile ilgili açıklamalarını hepimiz gördük. Cengiz Semercioğlu ve Seren Serengil’in programında, Bulut, taciz ettiği iddia edilen genç kız için ‘Bu kız nasıl evlenecek ileride ve kocasının yüzüne nasıl bakacak’ gibi sözler söyledi. Yani adı ‘Taciz edilmiş ve ellenmiş kadın’ olarak geçen biriyle erkekler evlenmezmiş ve o kadın da ‘evde kalmış kız’ olurmuş. Bu konuda cesurca mücadele eden o genç kadına bakış açısına bakar mısınız? Bağnazlık sadece din ile alakalı bir konu değildir.  Gördüğünüz gibi laik görünümlü bağnazlık da bol ülkemizde.

FATİH AKSOY’A BİR SORU

Bence sevgili Özay Şendir’e konuşan yapımcı Fatih Aksoy, olayın nasıl, ne yaparak olduğu gibi fantezilerden ziyade  özrü kabahatinden büyük bu berbat açıklamalara bakmalıydı. Zira bu açıklamalar aslında bir zihniyeti ortaya döküyor. 

Aksoy’un söylediği bazı şeyler çok makul ve mantıklı ama diğer yandan kendisine şunu sormak isterim: Eğer bir oyuncusu, ‘Kadınların ağzını burnunu kırarak dövmek lazım’ dese, bu kişinin bu eylemi yapıp yapmadığına dair savcılık soruşturmasını mı bekler yoksa bu beyan üzerine gereğini mi yapar? Üstelik benim bildiğim kadarıyla, o dizide başta Şevval Şam olmak üzere bütün kadınlar Talat Bulut aleyhine konuştu. ‘Devam’ kararı alınınca da set çalışanları isyan etti. Bunlar nasıl şimdi aynı  ortamda çalışacaklar?

Bir de Fatih Aksoy şurada yanılıyor: Hukuki süreç henüz bitmedi. Bu takipsizlğe itiraz yapılacak ve eğer ilgili mahkeme uygun görmezse  karar bozulacak, yeniden başka bir savcı konuyu  soruşturacak. Böyle bir durumda bu dosya kesinlikle bir kadın savcıya verilmeli.

HANDE ATAİZİ, BEREN SAAT VE AYŞE ÖZYILMAZEL

Aslında Talat Bulut ortalama erkek-egemen zihniyeti yansıtıyor. Mesela Hande Ataizi, Ömer Kavur’un filmini çekerken, Bulut’un kendisine çırılçıplak gölde yüzme teklif ettiğini söyledikten sonra  sosyal medyadaki iğrenç erkek tepkilerini hatırlayın. Ataizi zaten hafifmeşrep kadınmış da, filmlere, dergilere çırılçıplak soyunmuş ve birçok erkekle her haltı yemiş de, o yüzden gölde çırılçıplak yüzelim teklifi gibi bir taciz de normalmiş vs…

Aslında Türkiye’deki yönetmenlerin ve yapımcıların da Ataizi gibi kadınlara bakış açısı genel olarak budur. Hiç kimse birbirini kandırmasın. Sinema-dizi sektöründeki tüm kadınlar siyasi görüşleri ne olursa olsun birleşip bu erkek tahakkümü zihniyetiyle beraber omuz omuza savaşmadıkça hiçbirşey değişmez.

Aynı şekilde Beren Saat’in Fransız medyasına verdiği söyleşinin de bu ülkede hakkı verilmedi. Saat açık açık bir yapımcının kendisine tacizini ve cinsel zorlamasını isim vermeden anlattı. O yapımcının kim olduğu doğru düzgün araştırılmadı. Yine bir erkek oyuncunun bir partide Saat’i tuvalette sıkıştırdığını dudağından öpmeye zorladığını söyledi. O erkek oyuncunun da kim olduğu ortaya çıkmadı. Sanırım Beren Saat de söylese bile birşey değişmeyeceğini düşünüyor.

YA MEDYADAKİ TACİZLER?

İğneyi kendimize yani gazetecilik ve televizyonculuk ile uğraşan kadınlara da batıralım…Kaç kadın gazeteci, yaşadığı tacizi Beren Saat gibi dürüstçe anlatıyor? Gazetecilik sektöründe bölüm şefi ya da daha üst makamlardaki erkekler tarafından tacize uğrayan gazeteci kadın yok mu? Üstelik köşe yazarları bir ülkenin aydın sınıfından sayılır. Bir toplumda aydın kadınlar bile bu cesareti gösteremeyecekse kim gösterecek?

Mesela Ayşe Özyılmazel bir yazısında, kendisine röportajları yaparken mini etek giymesini dayatan bir şefinden bahsetmişti. Kimdi o şef?  Şayet açıklamazsa da Özyılmazel’i bu konuda eleştirmem. Muhtemelen o da Beren Saat gibi düşünerek söylemiyordur. Ama eğer birileri kıvılcımı çakacak olursa, Türkiye’de kadın devrimi yönünde büyük bir ateş patlamak üzere. Bunu biliyorum.”