'Soy ağacı aslında bir kamuoyu yoklaması mı?'

'Soy ağacı aslında bir kamuoyu yoklaması mı?'

YURT yazarı Başak Kamacı Budak, bu konjonktürde gündeme gelen soy ağacı hizmetini, komplo teorileriyle değerlendirenlerden olmadığını belirtirken, yeni bir bakış açısı da getirdi. Budak, “Devlet Baba bize; “herkes soyunu sopunu bilsin ona göre pozisyonunu alsın” da demiş olabilir. Ya da bir tür kamuoyu yoklaması...” diye yazdı.

YURT yazarı Başak Kamacı Budak, E-devletin yeni hizmeti alt-üst soyağacı sorgulama işleminin, ülkede milyonların gündemini meşgul ettiğini belirterek, göçmen olduğunu öğrenip Avrupa Birliği ülkelerinden vatandaşlık almayı hayal edenler ve sosyal medyada ‘Ülkücü genç Ermeni çıktı’ haberleriyle avunanlara karşılık, siyasette millilik tartışmasının son hızla sürdüğünü belirti. Budak, böyle bir konjonktürde söz konusu hizmetin bir kamuoyu yoklaması olup olmadığını da sorguladı.

Budak, ‘Minaresiz cami’ başlığıyla yayınlanan yazısında, “Hepimiz milliyiz, ama soy ağaçlarımız biraz karışık, yani sanki biraz melez gibiyiz. Soyağacı edevlet hizmetinin, bu konjonktürde gündeme gelmesini komplo teorileriyle değerlendirenlerden değilim. Ama Devlet Baba bize; “herkes soyunu sopunu bilsin ona göre pozisyonunu alsın” da demiş olabilir. Ya da bir tür kamuoyu yoklaması...” dedi. Budak, şunları kaleme aldı:

‘BİR BEN MİYİM GÖÇEBE? ANADOLU’NUN RUHU GÖÇEBE’

Nasıl olduğumuzu anlatayım: Benim alt-üst soy ağacım incelendiğinde; baba tarafından Pravişte (Kavala), anne tarafından Manastır (Makedonya), Girit, Erzincan (Kemah) çıkıyor. Annemin ailesi 1800’lü yılların ikinci yarısından beri İzmirli, babamlar ise 1924 Nüfus Mübadelesi’nden beri Didimli.

Gelelim bizim caminin hikâyesine. Nüfus Mübadelesi sonrası Didim’e Yunanistan’ın Selanik bölgesinden gelen atalarımız, Apollon Tapınağı çevresinde yer alan ve Rumlardan kalan Yoran Köyü’ne yerleşirler. Mevcut evlerde yaşamaya başlarlar, tarlaları ekerler; kısacası yeni yaşamlarını kendinden öncekilerin yaşamı üstüne kurarlar.

Köyde bir kilise vardır. Aya Yani (Hz. Yahya) Kilisesi. 1830 yılında Didim’de yaşayan Rumlar tarafından inşa edilmiş ve Vaftizci Yahya’ya adanmış bir kilisedir.

Bizimkiler yeni cami yapmazlar. Mevcut kilisenin iç mekânını İslami kurallara uygun hale getirerek cami olarak kullanmaya devam ederler. Adı da artık Eskiköy (Hisar Bey) Camii olmuştur. Ama camiye minare eklemezler, kiliseyi olduğu gibi korurlar.

Didim’e ilk göç eden Mübadiller nasıl Rumlardan kalan evlerde ocaklarını tüttürmeye başladılarsa, Aya Yani Kilisesi’nde de namazlarını kılarlar.

Yıllardır Yoran Köyü’ndeki bu cami, Müslümanlara hizmet vermeye devam ediyor. Caminin önünden geçen yol, trafiğe kapalı olması nedeniyle, oluşan ulaşım sorununa rağmen, nüfusu bugün 80.000’i zorlayan Didim’de pek çok insan, en eski cami olması nedeniyle özellikle Cuma ve Bayram namazlarını burada kılmayı tercih ediyor.

SON DURAĞIMIZ DİDİM

Bu hikâyeyi neden mi anlattım? Didim göç almaya devam ediyor. Alt-üst soy kütüklerimizde hangi memleketler olursa olsun, çocuklarımızın alt soyunda Didim yazıyor ve yazacak.

Millilik de yerlilik de aslında toplumun birbirine rıza göstermesidir. Milli olan ortak olandır, yani ortak kültürdür.

Didim’in ilk Mübadilleri kendinden öncekine saygı gösterdiği gibi, kendinden sonra gelip Didim’e yerleşenlere de saygı göstermeyi bildi. Kucaklaşmayı, ortak değerlerde buluşmayı başardı.

O yüzden, alt-üst soy kütüklerimizi bilelim bilmesine de kökenlerimiz üzerinden, yaşadığımız kentte varlık göstermek yerine, Didim’in hamurunda olan hoşgörü ve kardeşlik kültürünü geliştirmeye hep birlikte emek harcayalım.

Evrensel olanın da milli olanın da esas odağının, insan ve insanca yaşama kültürü olduğunu birbirimize hatırlatalım.

Birbirimize şu soruyu sormayı akıl edip, birlikte ortak bir kent kültürünü yaratabildiğimizde, o zaman hepimiz Didimli olacağız:

“Kardeşim ben senden razıyım, sen de benden razı mısın?”