‘Suçlu kim, AB mi Türkiye mi?’

‘Suçlu kim, AB mi Türkiye mi?’

CHP Avrupa Birliği Temsilcisi ve YURT yazarı Kader Sevinç, 2005’ten bugüne adım adım Avrupa Birliği’ne uyum politikalarının terk edildiğini, bugün gelinen nokta itibariyle Türkiye demokrasisinin ayaklar altında olduğunu kaydetti.

Barış CAN / YURT

Türkiye’nin AB sürecinde geri kaldığını ve zamanının dar olduğunu bildiren Sevinç, ‘Şeffaf ve katılımcı’ dokunuşların önemine dikkat çekti. Sevinç, “Vatandaş cep telefonuna indireceği Diplomat 4.0 uygulaması ile gerçek zamanlı olarak kurulun çalışmalarını takip edebilecek, soru sorabilecektir. Böylece AB’ye üyelik konusu halkla buluşturulacaktır” dedi. 

Kader Sevinç, deyim yerindeyse bir koltuğa çok karpuz sığdırmış insanlardan.  Uluslararası siyasetçi, sosyal girişimci ve şair olan Kader Sevinç, Brüksel’de Avrupalı sosyal demokrat partilerin şemsiye partisi PES’in başkanlık divanı üyeliğini yürütürken,  CHP Avrupa Birliği Temsilcisi ve Washington’daki Johns Hopkins Üniversitesi/SAIS’in akademi üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor. 
Portföyünde daha birçok başarı bulunduran, YURT Gazetesi’nde ‘Brükselname’ adlı köşesi de bulunan Kader Sevinç, AB politikalarıyla ilgili çok önemli değerlendirmeler ve önerilerde bulundu. 

2005’ten bugüne adım adım Avrupa Birliği’ne uyum politikalarının terk edildiğini, büyükelçilikler ve diplomatlar etkisizleştirilirken, FETÖ ve benzerlerinin Avrupalıların karşısına muhatap olarak çıkarıldığını bildiren Sevinç, “Bugün gelinen nokta itibariyle Türkiye demokrasisi ayaklar altındadır ve Türkiye’nin dış politikadaki iletişim ağı çökmüştür” dedi.
İşte Kader Sevinç’in tespit ve önerileri:

‘İLETİŞİM GÜÇLENDİKÇE SİNECEKLER’

AB ülkelerinde Türkiye karşıtı politikacılar daha önce olduğu gibi bugün de vardır. Bunlar Türkiye dışında başka ülkelere de doğrudan karşıdırlar.
Bu gruplar, Türkiye’nin demokrasisi ve Avrupa ile iletişimi güçlendikçe geri çekilecek, sinecektir. 

Türkiye’yi yönetenlerin AB ile ilgili ikiyüzlülüklerini açığa çıkarmak için vurgulanması gereken nokta; AB tarafından teşvik edilmesine rağmen açılmayan 3 başlıktır. 

Birincisi, Kamu İhale Kanunu’nu ilgilendiren Kamu Alımları başlığı. İkincisi, Devlet Yardımları Kanunu’nu içeren Rekabet Politikası başlığı. Üçüncüsü, sendikal haklar, iş kanunu gibi bir çok konuyu kapsayan Sosyal Politika ve İstihdam başlığı.

YURTTAŞ AB’Yİ İSTİYOR MU?

IKV tarafından bu yıl Ocak ayında açıklanan kapsamlı araştırmaya göre AB üyelik hedefine olan desteğin %78,9 düzeyinde olduğunu görüyoruz. Gerçekleşeceğine olan güven sorulunca bu rakam hızla düşüyor. 

NEDEN AB?

500 milyona yakın vatandaşı ve 18 trilyon doları bulan gayrisafi milli hâsılası ile Avrupa Birliği, dünyanın en büyük ekonomisi konumunda. Tüm eksik, gediklerine rağmen bu nesnel bir gerçeklik.

NASIL MÜZAKERE ETMELİYİZ?

AB Başmüzakerecimiz ve AB Bakanımız iç ve dış siyasette sertlikten, partizanlıktan uzak, her siyasi parti, sivil toplum kuruluşu vb. kurumlar ile temas edebilen bir profilde olmalı.

Türkiye 2005-2018 arası 35 müzakere başlığının yarısını bile açamadı. Bir önceki başmüzakerecimizin yolsuzluk iddiaları ile siyaset dışında kaldığını ve AB Bakanlığı’nın ataletini de ekleyecek olursak ortada büyük bir başarısızlık ve itibarsızlık var.

HIRVAT MODELİ; TÜRKİYE NE YAPAMADI?

Hırvatistan Mart 2005’te yaptığı anayasa değişikliği ile AB için “ulusal komite” kurdu. Siyasetçi, bürokrat, sivil toplum temsilcisi, akademisyen vb. hayatın her alanında insan bu komiteye katıldı. Hırvatistan AB Başmüzakerecisi de bu komiteye dahil edildi. AB süreci ile ilgili tüm bilgi ve belgeler bu komiteden geçirildi. Bu yolla Hırvatistan AB sürecini partilerüstü bir süreç haline getirdi. Hırvatistan Avrupa Birliği’ne 28. üye olarak katılırken Türkiye otoriter ve keyfi bir yönetim idaresinde acı çekmeye devam ediyor.

CEP TELEFONLARINA DİPLOMASİ 4.0 

Türkiye AB sürecinde geri kalmıştır, zamanı dardır. Yapılması gereken sürece şeffaf, katılımcı ve inovatif dokunuşlar yapmaktır. 
Vatandaş cep telefonuna indireceği bir uygulama ile gerçek zamanlı olarak kurulun çalışmalarını ve yasama sürecindeki reformları takip edebilecek, soru sorabilecek ve katkı sağlayabilecek.

Böylece AB’ye üyelik konusu teknik, halktan kopuk bir mesele olmaktan çıkarılıp halkla buluşturulacak. Toplumsal katılım ve yüksek teknolojiyle buluşan Diplomasi 4.0, cep telefonlarımız, binalarımız ve kentlerimiz gibi akıllı bir dış politikaya hayat verecek.

Bazı ülkeler “mobil diplomat” denilen uygulamaya bile başladı. Yerine göre atanan bu diplomatlar ellerinde çantaları, dizüstü bilgisayarları, akıllı telefonlarıyla dünyayı dolaşıyor, ülkelerinin çıkarlarını koruyorlar. Türkiye’nin de bu dinamizme kavuşması şart.