Kılıçdaroğlu...Bıçak kemiğe dayandı mı?

Kılıçdaroğlu...Bıçak kemiğe dayandı mı?

Erdoğan'ın CHP ve liderine ilişkin kullandığı üslubun 'aşağılayıcı' özellikte olduğu belirtilirken, son zamanlarda sert çıkışlar yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu için ise "En azından bir Cumhurbaşkanı’na ilişkin böyle sert bir tarz geliştirecek bir mizaçta değildi. Demek artık bıçak kemiğe dayandı” değerlendirmesi yapıldı.

‘Yurt gazetesi yazarı Mustafa Ülkü Caner, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin açıklamalarında kullandığı üslup ve vücut dilinin, ağır olmanın yanı sıra aşağılayıcı özellikte olduğunu belirtirken, “CHP lideri Kılıçdaroğlu da son zamanlarda üslubunu sertleştirdi. Normalde Kılıçdaroğlu,  en azından bir Cumhurbaşkanı’na ilişkin böyle sert bir tarz geliştirecek bir mizaçta değildi. Demek artık bıçak kemiğe dayandı” yorumunu yaptı.

Caner, ‘Aşağılanan muhalefet’ başlığıyla bugün yazdığı yazıda, Erdoğan’ın hiçbir zaman yumuşak tarz kullanmadığını öne sürerken, CHP Lideri’nin de son zamanlarda üslubunu sertleştirdiğini kaydetti. Caner’in yazısının konuya ilişkin bölümü şöyle:

“Normalde Kılıçdaroğlu  en azından bir  Cumhurbaşkanı’na ilişkin böyle sert bir tarz geliştirecek bir mizaçta değildi. Ancak Kılıçdaroğlu, 16 Nisan Anayasa Referandumunu, fiili başkanlık sistemini “meşru” görmediğini defalarca açıkladı.

Demek ki artık bıçak kemiğe dayandı.

Ama O’nun söylediğinin içeriği kullandığı üslubun yanında çok daha ağır ve cevaplanamayan iddia ve ithamları kapsıyor.

İddialara genelde tık yok!

Veya yüzsüzlük ve pişkinlikle karşı iddialarla kara gürültü içinde sis perdesi altında kör döğüşü yaşatılıyor.

BANKA DEKONTLARI SAHTE Mİ GERÇEK Mİ?

Örneğin şu banka dekontları sahte mi, gerçek mi?

Bu 2 saatlik bir araştırmayla kesinlikle belli olur.

Nedense bu sis perdesi kaldırılacağına kuru gürültü ve laf kalabalığı ile daha da fazla çözümsüzlük karanlığı tercih ediliyor.

Söz düellosu medya üzerinden yürüyor.

Normal demokrasilerde siyasiler geçerler kameraların karşısına tartışırlar. Er meydanı gibidir çağımızda TV’ler. Ama ülkemizde her şey gibi bu da bir garip!

Meydanda, pardon stüdyoda rakibini bekleyen değil, kaçan makbul! Tabii “havuz ve tembihli medya” sayesinde... Bu devran hep böyle sürer mi?

Sürse bile, bu dünya sürdürenlere yar olur mu?”