Türk sinemasının beyefendi aktörü Ediz Hun: YEŞiLÇAM EFSANEDiR

Türk sinemasının beyefendi aktörü Ediz Hun: YEŞiLÇAM EFSANEDiR

Ediz Hun… Türk sinemasının romantik, yakışıklı jönü; sanatçı dediğin düşünür, üretir ve paylaşır. Ülkesini yükseltir. İşte tam olarak öyle biri… “Sanat ve bilim bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçarlar ve özgür olurlar…” diyor.

Gamze Medeni - YURT Gazetesi

 

Bunca yıldır büyük bir cömertlikle yeteneğini sunuyor ülkesine, sanata, bilime, çevreye duyarlı olmanın yürek ferahlığıyla… 'Sanata ve bilime ağırlık vermek devlet politikası olmalıdır. Sanatı ve bilimi ne kadar yüceltirsek o derece ilerleriz’ nasihatinde bulunuyor. 


BAŞLARKEN; 


Oynadığı karakterlere öyle bir ruh üflüyor, öyle bir can katıyordu ki, gözümüzü ondan alamıyorduk. Sahneye, ekrana, beyazperdeye çıktığı an mıhlıyordu bizi yerimize… Sözgelimi onun sevgiliye koşmasında ve sarılmasında başka bir şey vardı. Ediz Hun’la birlikte biz de koşardık, biz de sarılırdık sanki. Olanca mütevazılığıyla bana bakıyor. Başlıyor anlatmaya Yeşilçam’ı, Türk sinemasının son dönemini, yaşadığımız dönemi ve daha bir sürü şeyi. Bu röportajda sadece sanatçı Ediz Hun’la konuşmadım. İşte karşınızda çevreye duyarlı, uzman biyolog, eski milletvekili, öğretim üyesi Ediz Hun…


Etrafımdaki insanlara sizinle röportaj yapacağımı paylaştığımda, herkes büyük bir heyecanla röportajı beklediğini söyledi. Siz uzun yıllardır, insanların yoğun ilgisiyle karşılaşıyorsunuz. Yıllardır böylesine kalıcı olma hali nasıl bir duygu? 


Umumiyetle sevenlerim çok fazla biliyorum, eksik olmasınlar. Beni netice itibariyle seven de olur sevmeyen de olur, beğenen de olur beğenmeyen de olur bunların hepsini normal karşılarım. Zevkler farklı olabilir ama bir şey farksız olmalı; o da saygı. Ben herkese muhabbetle yaklaşmayı hedeflemiş biriyim. Evrensel boyutta insanın değerli bir varlık olduğunu düşündüğüm için karşımdakine daima sevgi ve saygıyla yaklaşırım. Beni de bu yüzden seviyor olmalılar. 

 

Yeşilçam’ın da romantik jönüydünüz…

 

Romantik jön dediğiniz aşk filmleri çeken aktör. Ben profesyonel bir oyuncuyum ve aktör dediğiniz her türlü rolün üstesinden gelmeli. Gerek rejisörler gerek seyirci beni bu rolle görmek istedi. Romantik jön kavramı üzerime daha çok yakıştırıldı. Romantik olabilmek için karşındaki cinse aşkını en iyi anlatacak bir fiziğe sahip olmalısınız. 


Yeşilçam öldü, canlanmasına imkân yok mu?


Yeşilçam sadece sinema mıydı? Yeşilçam bana göre bir efsanedir. Disiplinin, hoşgörünün, sevginin, dakik olmanın, önemini bana aktaran çok önemli bir ‘EKOL’dur’.

 


Bana Yeşilçam’ı nasıl anlatırsınız?

 

1963 yılında Ses mecmuasının açtığı yarışmayla başladım ve Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit'in de rol aldığı  'Genç Kızlar' adlı filmle sinemaya girdim. Yeşilçam’ın efsane olması, aktörlerin ve aktrislerin birbirlerine olan muhabbetlerinden kaynaklanıyor bir anlamda. Çok sık bir arada olamıyor, görüşemiyoruz fakat birbirimize olan saygımız baki… Çok güzel çekimler yapıyorduk. Bir filmin seslendirilmesi, müziği, dublajı derken çekimler 1 ayda bitiyordu. Benden 25 yaş büyük insanların Kenan Pars, Aliye Rona, Avni Dilligil gibi çok önemli aktör ve aktrislerin hatalarımı yüzüme vurmadan moral vermiş olmalarını hiçbir zaman unutmuyorum. Setlerde sahnemin gelmesini beklerken sabrı öğrendim. Ben bugün disiplinli ve zamanı aksatmayan biriysem bunu Yeşilçam’a borçluyum.

 

Yaptığınız bütün işler hepsi birbirinden güzeldi. En heyecanlandığınız film hangisiydi? 


Hepsi beni o kadar etkilemiş olmalı ki tek bir film söyleyemiyorum. Özellikle Acımak isimli dizi, Ülkü Erakalın’ın çektiği Paydos beni çok heyecanlandırır. Keza Orhan Aksoy’un Samanyolu, Hıçkırık filmleri de öyle… 


Türk sinemasının son dönemini nasıl değerlendirirsiniz? 


Ne çok iyi ne de çok kötü şeklinde bir değerlendirme yanlış olur. Fakat eski tılsım yok artık. Günümüzde sinemanın 'o seyircisi' de kalmadı ne yazık ki. Türk sinemasının ve efsane dediğim Yeşilçam’ın ve şimdiki çekilen filmlerin yurt dışına açılamayışı son derece üzücü. Bir film hem kaliteli olmalı, hem de para kazandırabilmeli ki daha iyisine zemin hazırlanabilmiş olsun. Bizim filmlerimiz umumiyetle şehirli yaşamlarını aksettiren filmler. Siz köy filmi çekerseniz ancak kendi ülkenizde seyrettirebilirsiniz. Sinemalar büyük şehirlerde para kazanır. Kenti, kent insanını anlatacaksınız. Biz kent hikâyeleri anlatıyorduk, şimdilerde artık bu yok. 


Televizyon dizilerindeki oyunculuğu Yeşilçam starı olarak nasıl buluyorsunuz? 


Dizi seyretmiyorum, o yüzden bilmiyorum. Fakat benim rol aldığım dizilerdeki oyuncular gayet başarılıydı. Mesela son çalıştığım ‘Hayat Yolunda’ dizisindeki oyuncular bizleri bile geçmişler. Pırıl pırıl, çalışan, işe zamanında gelen oyunculardı.

 

Aynı şeyi yönetmenlik ve senaryo için de sorsam? 


İyi yönetmenler var, bunun yanında kötü yönetmenler de var. 90 dakikalık bir dizi 4 günde çekiliyor o diziden ne bekleyebilirsiniz ki. Senaryo noktasında da sıkıntılarımız var elbette.


Film, dizi teklifi alıyor musunuz? 


Film teklifi var. Senaryosu tam manasıyla oluşmadı. Aralık’ta çekimlere başlayacağız. Çok orijinal bir konu şu anda çok fazla bilgi veremiyorum.

 

Antalya Film Festivali’nin son birkaç yıldır yaşadığı dönüşüm hakkında düşünceleriniz neler? 


Antalya Film Festivali enternasyonal platformda da kendini göstermeye başladı o bakımdan çok takdir ediyorum. Uluslararası ve Türk filmlerinden önemli yapımlar çıkıyor. Bir diğer özelliği de diğer şehirlerimizde de bu tarz festivallerin yapılmasına zemin hazırlıyor. Adana, Malatya, İzmir, Marmaris, Erzurum’da yapılmaya başlandı. Antalya Film Festivali buna öncülük etmiştir. Sanata yapılan yatırım kutsaldır.


TARIK AKAN İYİ BİR SANATÇI VE EĞİTİMCİYDİ


Tarık Akan’ı sizden dinlemek isterim?


Çok takdir ettiğim bir sanatçıydı. Çekingen mizaçlı, çok fazla kendini ön plana çıkartmaktan hoşlanmayan, kendini bilen efendi bir insandı. Çok değişik rollerde oynama başarısı göstermiştir. İyi bir sanatçı olmasının yanında bir başka özelliği vardı ki takdire şayandı; eğitimciydi. O okulda Atatürkçü zihniyetini en iyi şekilde öğretmiş olan bu insanı unutmamız lazım. Cenazesine kalabalıktan girilemedi. Çok sevilen, çok sayılan bir insandı.


SİYASETÇİLERE MESAJIM VAR!


Gündeme de takılır mı kafanız. Yaşadığımız dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Toplum başka bir şekilde yetişiyor ve bundan endişe duyuyorum. Hiç olumlu haber duyamıyoruz. Sanat ve bilimsel hiçbir etkinliği göremiyoruz. Türkiye bu konulara ağırlık vermezse yarın bir gün zor durumda kalabilir. Umarım bu dönem bir geçiş dönemidir. Siyasetçilere de bir mesajım var; (dinlemezler beni ama ben yine de söyleyeyim) Gülüyor... Lütfen birbirinize karşı saygılı olun, ağır ithamlarda, eleştirilerde bulunmayın, bu gerçekten kırıcı oluyor. Birbirinizi eleştirmekle oylarınız düşer. Birbirinizle iyi geçinirseniz halk o zaman size daha çok oy verecektir.


KADINA ŞİDDET UYGULAYANLARI CEMİYET İÇİNE SOKMAMAK GEREK


Siz tam bir İstanbul beyefendisisiniz. Kadın ruhundan da pekâlâ anlıyorsunuz bunu destekleyen cümlelerinizi okudum. Ülkemizde kadına verilen değer ortada. Taciz, tecavüz, şiddet, giyimine kuşamına karışmak. Ne hissettiriyor bu tablo size?

 

Kadın şefkat bekleyen bir yapıya sahip. Her şeyden önce anne, faziletkâr. Son derece soğukkanlı yardımsever ve bir evladın yetişmesi için en önemli meziyetlerle yaratılmış bir varlık. Kadına yönelik şiddete en ağır cezanın verilmesini düşünüyorum. Bu insanları cemiyetin içine sokmamak gerek. Kadına yönelik şiddet ne demek? Bu konuya asla müsemaham yok.


KENTSEL DEĞİŞİM DEĞİL RANTSAL DEĞİŞİM VAR


Türkiye’de pek çok büyük altyapı yatırımı yapılıyor. Bu yatırımlara karşı çıkanlar ve toptan savunanlar var. Sizce bu yatırımların yapılabilmesi mümkün müdür?

 

Mümkündür elbette. Ülkenin kalkınması noktasında önem arz eder. Elbette bu söylediğim yatırımın cinsine göre önemli. Türkiye’de şu anda inşaat sektörü ön planda. Üretim yapmak lazım inşaat sektörü üretim değil, tamamen satış  endeksli. Neticede bu kentsel değişim değil rantsal değişim. Niye gidip de Avcılar’da yapılmıyor da Göztepe’de, Suadiye’de, Çiftehavuzlar’da yapılıyor. 50 senelik sedir, 150 senelik çınar ağaçları kesiliyor. Kadıköy’de yeşil alan kalmadı. Birileri nemalanacak diye doğayı tahrip etmek neyin nesi. Buna müsemaha gösterenler bunu bir kez daha düşünsünler bu feci bir şey. Birtakım fırsatçılara bu imkânın verilmesine çok kızıyorum. Kızmanın ötesinde çok üzülüyorum.