Türkiye'nin Suriye politikası değişecek mi?

Türkiye'nin Suriye politikası değişecek mi?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede 'Kalıcı bir barış ve istikrar ortamının oluşturulması için Türkiye her zaman Rusya ile işbirliğine devam edecektir"'dedi.

AKP'nin dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Mehdi Eker, 24 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye'nin gelecekteki politikalarını Sputnik'e değerlendirdi. Türkiye'nin Suriye politikasının ‘kalıcı bölgesel güvenlik ve istikrar' odağında şekillenmeye devam edeceğini bildiren Eker, Rusya ile işbirliğine ilişkin olarak da önemli mesajlar verdi.
Eker'in açıklamaları şöyle:

‘İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Seçimde başarılı olan Cumhur İttifakı'nın Türk-Rus ilişkilerine özellikle de Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi büyük enerji projelerinin geliştirilmesine etkisi nasıl olacaktır? 
Ruslar ve Türkler aynı denizden balık yiyen iki millettir. Asırlardır ortak tarih ve coğrafyayı paylaşmaktadırlar. Bu nedenle iki ülkenin birçok bölgesel ve küresel konuda ortak çıkarları mevcut. Seçimden önce Türkiye-Rusya ilişkileri siyaset, ekonomi, savunma gibi birçok alanlarda hızla gelişmekteydi. Aynı şekilde yeni dönemde de Rusya ile her alanda ilişkilerimizi geliştirmeye ve derinleştirmeye devam edeceğiz. 

İki ülke ‘Enerji İpek Yolu'nun inşası konusunda fazlasıyla ortak çaba harcamakta. Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santral projeleri bu hedef doğrultusundaki en önemli enerji altyapısı projelerinden. Bu veya buna benzer farklı enerji projelerinde Türkiye ve Rusya ortak aklı kullanmaya ve ortak çaba harcamaya devam edecek. Yaşanan bazı olumsuzluklara rağmen, uzun vadeli ortak stratejik projelerin istikrarı için, çok kısa bir zaman içerisinde sorunların ortak siyasi bilgelikle çözüme kavuşturulması bütün ülkeler için yapıcı bir örnektir. 

‘ZAMAN ZAMAN MUTABAKAT SAĞLANAMASA DA…'

Rusya ve Türkiye arasında Suriye konusunda işbirliğine devam edilecek mi? 
Türk-Rus ilişkilerinde savunma konusuna gelince… Bugüne dek Türkiye ve Rusya bölgesel güvenlik konusunda ortak sorumluluklarının bilincinde oldular. Suriye konusu da doğrudan bölgesel güvenlik ile alakalı bir durum. Zaman zaman bazı konularda mutabakat sağlanamasa da, siyasi sinerji ve diplomatik çabalarla olumsuzluklar hızla giderildi. Suriye'nin güvenliği ve istikrarı konusunda iki ülke de sorumluğunun farkında. Bu nedenle kalıcı bir barış ve istikrar ortamının oluşturulması için Türkiye her zaman Rusya ile işbirliğine devam edecektir. 

TÜRKİYE'NİN SURİYE POLİTİKASI

Türkiye'nin Suriye politikası değişecek mi? Evet ise ne yönde?

Suriye krizinin yol açtığı terörle mücadelede ciddi mesafeler kat ettik. Bugüne kadar 4000 kilometrekarelik bir alanı DEAŞ, PKK, PYD, YPG gibi terör unsurlarından temizledik. Bütün bu çabaların hedefi bölgede kalıcı bir güvenlik ve istikrar ortamının oluşmasına katkı sağlamaktır. Bu nedenle, Türkiye'nin Suriye politikası, kalıcı bir bölgesel güvenlik ve istikrar odaklı olarak şekillenmeye devam edecektir. 

‘TÜRKİYE GEREKEN ADIMLARI ATACAKTIR'

ABD, Türkiye'yi Rusya'dan S-400 alımı dolayısıyla hala yaptırımlar ile tehdit ediyor, F-35 teslimatının sağlamayacağı gibi. Sizce bu konu tamamen kapatıldı mı? Ayrıca eğer ABD bir şey yapmaya kalkarsa Türkiye'nin cevabı ne olabilir?

Türkiye ve ABD gerek bölgesel gerekse küresel bazı konularda ortak kararlar alabiliyor. İlişkilerin zaman zaman bu şekilde stratejik nitelik kazandığı bir ortamda, teslimatın yapılıp yapılmaması konusu oldukça siyasi bir çelişki doğurmakta. Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın alması gerekçe gösterilerek tepki verilmesi iki ülke ilişkilerine katkı sağlamamaktadır. Biz başka ülkelerin savunma konusundaki tercihlerine saygı duyuyoruz. Bu nedenle aynı şekilde diğer ülkelerden de bizim tercihlerimize saygı gösterilmesini bekliyoruz. 21 Haziran'da F-35'lerin ilk teslimi için tören yapılacaktır. Eğer olumsuz bir durum yaşanırsa Türkiye tabii ki haklı olarak gereken adımları atacaktır. 

‘MENBİÇ KONUSUNDA MUTABAKAT, ABD İLE İLİŞKİLERİMİZİ İÇİN ÖNEMLİ'

Türkiye ve ABD ilişkilerini, Menbiç yol haritası onaylandıktan sonra nasıl değerlendirebilirsiniz? ABD'nin YPG'ye verdiği desteği gerçekten keseceklerine inanıyor musunuz?
Ankara-Washington ilişkilerinin normalleşmesine katkı amacıyla Suriye, Irak, DEAŞ, YPG, PKK, FETÖ gibi birçok konuda istişare amacıyla 3 mekanizma kuruldu ve bu çerçevede toplantılar 8 Mart'ta ABD'de, 25 Mayıs'ta da Ankara'da yapıldı. Menbiç burada konuşulan konulardan birisi. Ancak Menbiç bizim için çok hassas bir konu. Suriye'nin geleceği ve istikrarı ile doğrudan ilişkidir. Menbiç üzerinden yeni bir bölgesel tehdit oluşturulması asla kabul edilemez. Bu nedenle Menbiç konusunda ABD'nin sorumlu bir siyasi davranış ortaya koyması önemlidir. Nitekim Menbiç konusunda mutabakata varılması ilişkilerimizin normalleşmesi ve karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi açısından çok önemli. Bu süreçte alınan ortak kararlara saygı duyulmayıp uygulama konusunda zafiyet gösterilmesi karşılıklı siyasi güven temelini yeniden sarsabilir. 

ALMAN PARLAMENTERE: SORUMSUZLUK VE BASİRETSİZLİK ÖRNEĞİ

Türkiye, Brüksel'in tam üyelik sürecini durdurmasına rağmen bu yola devam edecek mi?

Almanya Hıristiyan Demokrat Partisi (CDU) üyesi Avrupa Parlamentosu üyesi Renate Sommer'in seçimlerden önce ‘Erdoğan seçilirse Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakerelerin sona erdirilmesini talep edecektir' açıklamasında bulundu. Bu açıklama bir siyasi sorumsuzluk ve basiretsizlik örneğidir. Çünkü Türkiye-AB ilişkileri bu veya buna benzer popülist söylemlerle tanımlanabilecek nitelikte ilişkiler değildir.
Türkiye-Avrupa ilişkilerinin oldukça derin bir zemini var. Türkiye, AB ile ekonomi, ticaret, finans, sosyal-kültürel, siyasi, askeri gibi alanlarda çok yönlü ilişkiler ağına sahip. Bu nedenle siyasi öngörüden yoksun, birtakım popülist ve radikal söylemlerle Türkiye-AB ilişkileri değerlendirilemez. 

BAŞLATILAN YA DA DURDURULAN ÇÖZÜM SÜRECİ YOK'

2015'te durdurulan ‘çözüm süreci'ne hangi şartlarda dönülebilir?
Başlatılmış ya da durdurulmuş bir çözüm süreci yoktur. 2002 öncesinde yaşanmış olan bir süreç vardır. Türkiye'nin bir Kürt sorunu değil aksine bir terör sorunu vardır. PKK ve türevlerine karşı aralıksız devam eden bir ‘terörle mücadele süreci' vardır. Ve Türkiye büyük bir kararlılıkla bu mücadelesini hem sınırlarının içerisinde hem de sınırlarının dışında sürdürme azmi ve kararlılığındadır. 2002'den bugüne dek demokratikleşme ve sivilleşme çerçevesinde Kürt vatandaşlarımızı da kapsayan bir süreç yaşanmıştır. 

‘DEĞERLENDİRMELERDEN SONRA OHAL KARARI VERİLECEKTİR'

15 Temmuz'dan sonra 2 yıl geçti. Türkiye'de ne değişti bu dönemde? OHAL konusu 18 Temmuz'dan itibaren tamamen kaldırılacak mı? Artık FETÖ tehdidi tamamen ortadan kaldırıldı mı?

15 Temmuz'da Türkiye'nin demokrasisi, istikbali, milli iradesi ve bu milli irade ile seçilmiş meşru hükümeti, 40 yıldır devletin içine adeta bir ur gibi çeşitli kılıklarda kamufle olarak yerleşmiş olan hain bir örgüt tarafından hedef alındı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde milletimizin dik duruşuyla bu hain girişim akamete uğratıldı. Ancak o gece yüzlerce vatandaşımızı şehit, binlercesini yaralı verdik. Millet iradesinin tecelligahı olan Meclisimiz bombalandı. Bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanının canına kastedilmek istendi. 
15 Temmuz'dan sonra; tüm bu alçaklıkları gösteren Fetullahçı Terör Örgütü ve ülkemizi hedef alan diğer terörist yapılara karşı mücadele için anayasanın amir hükmü gereği, Meclis iç tüzüğüne de uygun olarak bir OHAL ilan ettik. Bu OHAL asla vatandaşlarımızın gündelik yaşamını sekteye uğratacak, kısıtlayacak bir uygulama olmadı. Bu OHAL devletin terörle mücadelesinde daha etkin ve daha hızlı sonuç alabilmesi için aslında kendisi için uygulamış olduğu bir OHAL'di. Nitekim OHAL sayesinde son derece önemli bir mesafe kat edildi. OHAL'in bundan sonraki durumu içinde Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamaları oldu zaten. Yapılacak değerlendirmelerden sonra OHAL ile ilgili nihai karar verilecektir. 

FETÖ tehdidinin tam olarak geçtiğinden bahsetmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Ayrıca bu yaklaşım hain örgüte karşı verilen mücadelede de zafiyet doğurabilecek bir anlayış olur. 40 yıldır devletin içerisine farklı kılık ve katmanlarda yerleşmiş bir yapıdan bahsediyoruz; her geçen gün farklı kriptolarla yapılarla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla bu hainlerin kökü kazınana kadar bu mücadele devam edecek.