Türkiye yazarından Hürriyet kalemleri için yapılan yorumlara tepki: ‘İşsiz mi kalsınlar?’

Türkiye yazarından Hürriyet kalemleri için yapılan yorumlara tepki: ‘İşsiz mi kalsınlar?’

Türkiye yazarı Özışık, ‘Bizim mahallenin bazı yazarlarının yorumlarına katılmıyorum’ dedi ve sert yazdı; “İnandığımız davayı onlar kadar savunamıyorsak, bir şeyleri eksik yapıyoruz demektir. Ertuğrul Özkök'e, Ahmet Hakan'a ya da İsmail Saymaz'a vatan haini diyemezsiniz. Demekte ısrar ederseniz kul hakkına girersiniz’ dedi. Aynı sırada köşe komşusu Cem Küçük, 'Hepsi teneke bağlanarak süreç içinde maskara olarak kovulmayı seçiyor" diye yazdı.

Türkiye Gazetesi yazarı Süleyman Özışık, Hürriyet’in satılmasının ardından yapılan yorumlara tepki gösterirken, “‘Kusura bakmayın ama Ertuğrul Özkök'e, Ahmet Hakan'a ya da İsmail Saymaz'a vatan haini diyemezsiniz. Demekte ısrar ederseniz kul hakkına girersiniz” dedi. Özışık'ın bu satırları yazdığı sırada, aynı gazetenin köşe yazarı Cem Küçük, "Hiçbiri tazminatını alarak şerefiyle ayrılma yolunu seçmiyor ve hepsi teneke bağlanarak süreç içinde maskara olarak kovulmayı seçiyor" ifadelerini kullandı.

Süleyman Özışık, ‘Bu yazarlar işsiz kalmalı mı?’ başlıklı yazısında, Hürriyet gazetesinin ansızın satılmasının, herkes gibi kendisini de şaşırttığını belirterek, “Ama doğrusunu isterseniz satıştan çok, satış sonrası yapılan yorumlara daha çok şaşırıyorum. Bir defa bizim mahallenin bazı yazarlarının yaptığı yorumlara katılmıyorum. Hele hele, "Filanca kişi işsiz kalacak, falanca kişi kesin kovulacak. Oh olsun" şeklindeki sevinç dolu yorumları okudukça utanıyorum!” ifadelerini kullandı. Özışık, şunları yazdı:

‘BİRİNİN SESİNİN KESİLECEK OLMASI BİZİ MUTLU ETMEMELİ’

Birilerinin sesinin kesilecek olması ya da işsiz kalması bizi mutlu etmemeli diye düşünüyorum. Ne kadar aykırı olursa olsun, hiç kimsenin işsizlik ve açlıkla terbiye edilmemesi gerektiğine inanıyorum.

Eğer bu aykırı kalemlerin sesi hak davasına inananların sesinden daha gür çıkıyorsa...

Eğer onların yazdıkları bizim yazdıklarımızdan daha çok yayılıyor ve duyuluyorsa...

Sorun onlarda değil, bizde demektir.

‘İNANDIĞIMIZ DAVAYI ONLAR KADAR SAVUNAMIYORSAK…’

Onların işsiz ve çaresiz kalmasından çok kendimize bakmamız gerekiyor demektir. İnandığımız davayı onlar kadar savunamıyorsak, insanlara sesimizi onlar kadar duyuramıyorsak, bir şeyleri eksik yapıyoruz demektir.

Mesleğine, vatanına ve insanına ihanet eden yazarları zaten hep birlikte eleştiriyor ve lanetliyoruz. Onlara bu ülkede bir lokma ekmek verilmemesi gerektiğini ben de savunuyorum.

Ancak...

Sert eleştiri yapanlara hain damgası vurup, "Bunları işsiz, aşsız bırakın" demenin insani ve vicdani bir tarafı olduğuna inanmıyorum.

Kusura bakmayın ama Ertuğrul Özkök'e, Ahmet Hakan'a ya da İsmail Saymaz'a vatan haini diyemezsiniz. Demekte ısrar ederseniz kul hakkına girersiniz ve bunu ilk önce Allah kabul etmez.

Hürriyet'in geçmişte yaptığı iğrenç yayınları eleştirebilirsiniz. Burada yazı yazan kalemlerin algı operasyonu yürüttüklerini ve hatta suç işlediklerini de iddia edebilirsiniz. Ama bu, vatana ihanet suçu kapsamına girmez.

‘AK PARTİ VE ERDOĞAN’A KÖTÜLÜK YAPIYORLAR’

"AK Parti'yi ve Erdoğan'ı eleştirdikleri için sürünsünler, perişan olsunlar" diyenler, bu söylemleriyle AK Parti ve Erdoğan'a iyilik değil, kötülük yapıyor.

15 Temmuz'da darbecilerin karşısında en dik duran yayın organları arasında Hürriyet ve CNN Türk vardı.

Bunu unutmamamız gerekiyor.

Sevdiğim bir söz var: "Sen beni ittikten sonra, beni kimin tuttuğu seni ilgilendirmez" derler. Eğer sırf eleştiri getirdikleri için bu insanları itersek, yarın başkaları tutacak, bunun iyi bilinmesi gerekiyor.

Biz bu kesimi ikna edemiyorsak, sorun onlarda değil, bizde demektir. "Onlar asla ikna olmaz" diyenleri de ciddiye almıyorum.

Hep söylerim.

Hazreti Ömer, Abdulmuttalib'in yetimini öldürmek üzere yola çıkmıştı ve iki sözle ikna olup İslam dinini seçti. Hazreti Vahşi, Hazreti Hamza'nın kalbini söküp yiyecek kadar İslam düşmanı biriydi ama tek sözle Müslüman oldu.

Hâl böyleyken kimse bana bu kişilerin ikna olamayacağını söyleyemez. Doğru dille hakkı anlattıktan sonra yerküre üzerinde ikna olmayacak hiç kimse yoktur.

NE ZARARI VAR?

Deyin ki ikna olmadılar.

Varsın aynı gazetede veya başka bir yerde eleştirilerine aynen devam etsinler.

Ne zararı var bunun?

Allah; iyi ile kötüyü, iyilikle kötülüğü bir arada yaratmadı mı? Kötüyü ve kötülükleri görüp kendimize ona göre çekidüzen vermiyor muyuz? Onların haklı veya haksız eleştirilerini görüp kendimize daha çok çekidüzen veririz, fena mı?

AK Parti onlar varken ve onlara rağmen oylarını yüzde 52'ye kadar yükseltmedi mi? İnanın onlar olmazsa, bu durum AK Parti'nin lehine değil, aleyhine işler.

Bence bizim mahalledekilerin bu intikam duygularını bir kenara bırakıp meseleyi bir kez daha gözden geçirmesi gerekiyor.

‘GELELİM KARŞI MAHALLEYE…’

Aydın Doğan'ın elindeki şirketler arasında zarar eden tek kurum Doğan Medya idi. Bu hızla devam etmesi durumunda kısa süre içinde batacaktı. Bunu kendisi de defalarca söyledi.

En son açıklamasında da "Bu kurumlar zarar ediyordu, ben de sattım" demesine rağmen bazı kötü niyetli kalemler, "AK Parti bu kurumu şantajla ele geçirdi" demeye devam ediyor.

Onlara göre Demirören Grubu Hürriyet'i mevcut hükûmetin borazanı gibi kullanacak.

Acaba öyle mi gerçekten?

Ya da şöyle soralım: "Demirören Grubu'na bağlı diğer gazeteler... Yani Vatan gazetesi, yani Milliyet gazetesi hükûmetin borazanlığını mı yapıyor?"

Milliyet'te yazan Güneri Cıvaoğlu, Güngör Uras, Abbas Güçlü, Ali Eyüboğlu ve Mehmet Tezkan, hükûmet lehine mi yazıyor?

Vatan'da yazan Güngör Mengi, Kürşat Zorlu ve Mehmet Soysal AK Parti'nin borazanlığını mı yapıyor?

Bu sorulara "Evet" cevabı veren ya cahildir ya da kötü niyetlidir.”

KÖŞE KOMŞUSU YAZDI

Aynı gazetede köşe komşusu olan Cem Küçük ise 'Aydın Doğan cephesinde son durum' başlıklı yazısında, "Şu an itibariyle neredeyse tüm Doğan Medya sembol isimleri kendilerini kandırıyor ve yeni düzende de yola devam edeceklerini söylüyorlar. Bir tek Zafer Mutlu, “Aydın Doğan burada olduğu için varım ve onunla beraber giderim” diyerek istifasını sundu ve Sayın Yıldırım Demirören’e bu kararını bizzat iletti. Geri kalan herkes, “Bu yeni düzene biz de hizmet ederiz. Biz de AK Parti’yi çok destekledik. Demirören ailesini çok severiz” gibi mesajlar iletiyorlar sağa sola" ifadelerini kullandı.Küçük, "Hiçbiri tazminatını alarak şerefiyle ayrılma yolunu seçmiyor ve hepsi teneke bağlanarak süreç içinde maskara olarak kovulmayı seçiyor" dedi.