‘Zarrab davası Erdoğan’ın oyunu düşürür mü?’

‘Zarrab davası Erdoğan’ın oyunu düşürür mü?’

New York’ta devam eden yargılanmada ceza çıkmaması ihtimali neredeyse sıfır olarak değerlendirilirken, Zarrab’ın tanık sandalyesinde söylediği “İran ile altın ticareti için Erdoğan ve Babacan bizzat talimatı verdi” sözünün kanıt değeri taşımadığı aktarıldı.

Milliyet gazetesi yazarı Özay Şendir, ülkenin aydın diye geçinen belirli bir kesiminin, ‘Zarrab New York’ta konuştukça Türkiye’de Erdoğan’ın oyları düşecek’ havasında olduğunu, oysa davanın sokakta farklı algılandığını belirterek, “ABD, 15 Temmuz’da FETÖ eliyle yapamadığı darbeyi şimdi bir mahkeme aracılığıyla yapmaya çalışıyor’ diye düşünenlerin sayısı oldukça fazla” dedi. Şendir, yargılanmadan ceza çıkmaması ihtimalinin neredeyse sıfır olduğunu belirtirken, Zarrab’ın Erdoğan ve Babacan’la ilgili sözlerinin kanıt değeri taşımadığını kaydetti.

Özer Şendir, ‘Zarrab davası Erdoğan’ın oyunu düşürür mü’ başlığıyla köşesine aldığı yazıda, davanın sokakta farklı algılandığını, “ABD 15 Temmuz’ta FETÖ eliyle yapamadığı darbeyi şimdi bir mahkeme aracılığıyla yapmaya çalışıyor’ diye düşünenlerin sayısının çok fazla olduğunu belirtti. Şendir, “Kendi arasında konuşmaktan sokakta ne konuşulduğunu takip edemeyenlerin önce bu noktaya dikkat etmeleri gerek. Kaldı ki, ülke solunun ABD politikalarına karşı olmayı hatırladığı, ülke sağının da yeni yeni öğrendiği bir dönemde çıkacak her kararın sokaktaki karşılığı, Erdoğan’ın etrafında kenetlenmek olur” dedi.

ERDOĞAN-BABACAN DAHİL EDİLEMEZ

Amerikan filmlerinden, ABD’de ‘birinci derece’, ‘ikinci derece’ diye kanıt tanımlamalarının olduğunun bilindiğini belirten Şendir, şunları yazdı:

“Zarrab’ın tanık sandalyesinde söylediği “İran ile altın ticareti için Erdoğan ve Babacan bizzat talimatı verdi” sözü acaba bir kanıt mı? ABD yargı sistemine göre bir tanığın ifadesinin kanıt olabilmesi için tüm duyu organlarıyla konuya şahit olması gerekirmiş. Dolayısıyla Zarrab’ın “Zafer Çağlayan bana böyle söyledi” sözü dolaylı aktarım nedeniyle kanıt olmazmış.

New York Barosu’na kayıtlı Türk bir avukat, “Savcının şu ana kadar ki en zayıf kaldığı nokta bu oldu” diye özetledi durumu.

Tehdit edildiğini söyleyen Zarrab’a “Seni kim tehdit etti?” diye sormayan ama konuyu ısrarla Erdoğan’a getirmeye çalışan savcı kendi kalesine gol attı galiba.

HAZIR OLUN CEZA ÇIKACAK...

New York’ta devam eden yargılamadan ceza çıkmaması ihtimali neredeyse sıfır.

Zarrab’ın tanık sandalyesinde söylediklerine değil, davanın tek sanığı Atilla’nın avukatlarının izledikleri stratejiye bakınca aksi gelmiyor insanın aklına. Avukatlar, “İddianamede yer alan suçları işleyen bizim müvekkilimiz değil” diyor ısrarla.

“Suç var ama sorumlu biz değiliz” demek bu. Bu strateji belki kişisel ceza için işe yarayabilir ama ekonomik bir ceza söz konusu olacaksa baş ağrıtabilir. Kaldı ki Türkiye, seçmenin oy tercihlerinin büyük oranda ekonomi üzerinden şekillendiğini bir ülke.

FETÖ NERESİNDE?

30 Ekim günü Savcılık makamı, New York’taki mahkemeye ellerindeki delillerin neler olduğunu gösteren bir özet belge sundu. Bu belgenin 3. ve 4. maddeleri oldukça ilginç.

Her iki madde de FETÖ davası sanıkları “Türk güvenlik güçleri” olarak tanımlanıyor ve onların elde ettiği tape, konuşma kaydı ve fotoğraflardan söz ediliyor. Belli ki operasyon öncesi hazırlanan fezleke bir şekilde savcılığa ulaştırılmış.

Fezleke o dönemde kamuoyuna sızdırılmıştı ama ABD’nin bunu resmi yollardan almadığı belli.

Daha ilginç olan şeyse şu: Zarrab ya da Süleyman Aslan için Türkiye’deki soruşturmada iddianame hazırlanmamıştı. O zaman 17 Aralık operasyonu sırasında çekilen fotoğrafları ABD kimden aldı acaba?”