Metro Dersleri

İktidar partisi saçmalamaya başladı. Okullara saçma sapan müfettişler gönderip; öğretmenleri, öğrencileri tehdit ediyorlar. Saçma sapan mevzulara giriyorlar, “Teyyip’i mi seviyorsun, Atatürk’ü mü?” diye sorular soruyorlar. Öğretmen arkadaşlarla konuşuyoruz, pek çok öğrenci müfettişlere “Sana ne?!” diye cevap veriyormuş. Kimisi müfettişlerle konuşmayı reddediyor, kimisi yanında avukat olmadan konuşmayacağını beyan ediyormuş.

Müfettişler İzmir’de özel okullara gidip öğretmenlere gösterilere katılmamaları için telkin ve tehditlerde bulunmuş. ‘Yüz taraması’ yapılıyormuş gösterilerde, o sebeple gösterilere kimse gitmemeliymiş! Anayasal hakkını kullanamayacaklarını söylüyorlar yani öğretmenlere! Kimse ciddiye almıyor tabii. Pabuçlarımın müfettişleri!..

Ama onlar okul okul dolaşmaya devam ediyor. Teyyip Efendi, oğlunun işadamı bursuyla okuduğu ABD üniversitesine de müfettiş göndermeye kalkışırsa, saçmalık zinciri tamamlanmış olacak. Kim bilir, biz de belki “Bıbıcım inşallah” nakaratıyla konuşan evlatların hangi koşullarda yetiştiğini öğrenme fırsatı bulabiliriz...

***

İktidar partisinin saçmalamaları saymakla bitmez tabii. Hani; Egemen Bağış’ın yüz binlerce vatandaşı ölülerle cinsel ilişki kurma meraklısı gibi gösteren internet hezeyanlarını mı yazsak, Şamil Tayyar ismindeki zatın enteresan davranışlarını mı, bizzat hepsinin başında bulunan şahsın ilkokul önlerinde misket oynayan çocukların peşine düşmesini mi, bilemiyorum. Hepsi birbirinden saçma!..

Tabii bir taraftan memleket acayip bir hal aldı. Düşünsenize; iktidar partisinin seçim aracı yoldan ‘dombıra dombıra’ çalıntı bir müzik eşliğinde geçiyor ve yaşlı bir teyze elindeki şemsiyeyi sallaya sallaya
“Hırsızlar!” diye bağırıyor!..
Salvador Dali mezarından kalkıp memleketi görse ya resim yapmayı bırakırdı, ya da sürrealizm konusunu bir kez daha düşünürdü...

***

İktidarın tüm saçmalamaları, artık ortada iktidar diye bir şey olmadığını gösteriyor. Başbakan’ın polis zoruyla miting yaptığı, binlerce polis halka saldırırken demokrasi nutukları attığı saçma sapan bir rejimden söz ediyoruz.

İktidar iktidardakilerin elinden kaydıkça, üçüncü sınıf diktatörlük tedbirleri duvara sıvanıyor. Pis bir tuvalet görüntüsüyle karşı karşıyayız.

***


Malum, hırsızlık kayıtları internette uçuşup duruyor. Hırsızların hem hırsız, hem de genetik olarak ahmak olduklarını anlıyoruz. Bütün kirli çamaşırlar ortalığa dökülüyor.
Eh, malum, bir de ortada cinayetler var. Hırsızlar aynı zamanda katil. Bütün kayıtlar ortada. Mevzunun değişmesi lazım... Dolayısıyla, son dönemde pek çok provokasyon girişimleri oldu ve bundan sonra da devam edeceği anlaşılıyor.

Misal; elin hapçılarını vatandaşın üzerine salıyorlar. Metrodaki olayı artık herkes biliyor. İki hapçı, ellerinde çakılar, bir tane kuru-sıkı silah, Berkin’in cenazesinden dönen kalabalığa küfrediyor, metrodaki herkesi korkutup yıldırmaya çalışıyor... Metrodaki kalabalık bir an tereddütte kalıyor, sonra o iki lümpeni eşek sudan gelinceye kadar dövüyorlar!..
Metro dersleri son derece öğretici...

Burada hemen özetlemek isterim:

Halka saldıran lümpenler, faşistler, halktan tokat yemeyi hak eder. Kimi zamanlar, ‘anlayışlı olma’ zamanı değildir.

Lümpenlerin, faşistlerin ‘gücü’, cayırtıları sönene kadardır. Sert tepki göreceklerini bilirlerse seslerini keserler.

Lümpen-faşistlere kitlesel tepki vermek, bireysel girişimlerden çok daha anlamlıdır. Kitle şiddeti meşru ve etkilidir.

Okmeydanı'nda yaşanan olayları da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Berkin'in evini, mahallesini basmaya gidenler mahalle halkı tarafından geri püskürtülmüştür. Orada ölen gencin vebali, o güruhu Okmeydanı’na ‘baskın’a gönderenlerin üzerindedir.

Faşizmle tartışılmaz, faşizm ezilir!
Lümpen-faşist çetelere karşı tutum, hümanizm üzerinden ele alınamaz. Faşizm ezilmezse, kitleler daha büyük zarar görür.

Metroda ya da herhangi başka bir yerde karşınıza çıkacak lümpen-faşistleri gönül ferahlığıyla pataklayabilirsiniz...

Önceki ve Sonraki Yazılar