Halka karşı suç

Erdoğan’ın ve AKP’nin iktidarı bırakmak gibi bir niyetleri yok. İktidarı kaybettikleri anda, düşüş ve çözülüşün hızlanacağını biliyorlar. AKP’li bir koalisyon, ya da daha güçlü gelecekleri bir erken seçim peşindeler.

Öteki üç parti, en azından şimdilik, AKP’yi dışarıda bırakan bir hükümet için siyasal irade ve inisiyatif geliştiremiyorlar.
ABD ve AB, küresel ve yerli sermaye çevreleri, hükümet formüllerini, AKP-CHP koalisyonu olarak netleştirdiler. Medyada yer alan “haber”, yorum ve yönlendirmeler, “iş dünyası” sözcülerinin, Kemal Derviş’in açıklamaları, Erdoğan-Baykal görüşmesi…Bunlar, AKP-CHP koalisyonunun pişirilmekte olduğunun somut göstergeleri. Emperyalistler, “piyasa güçleri” bu formülle, hem neo-liberal programları, halka kemer sıktırma siyasetlerini güvence altına alacaklarını, hem de Erdoğan’ı kontrol ve terbiye edeceklerini düşünüyorlar.
Erdoğan, istikrarsızlığı, iç savaşı, kaosu aba altından gösteriyor, erken bir seçimden güçlenerek geleceği korkusunu yayıyor; bir yandan da MHP ile koalisyon kartını öne sürerek, muhalefet yorgunu CHP’yi AKP ile koalisyona iknaya, AKP Türkiye’sine ortak etmeye çalışıyor.
MHP, AKP ile koalisyona yeşil ışık yaktı. Şaşırtmadı. MHP’nin varlığı ve tutumu Erdoğan’ın elini güçlendiriyor.
HDP, açık ve kesin bir dille, AKP’li bir iktidarı içeriden ve dışarıdan desteklemeyeceğini, muhalefet rolü üstleneceğini açıkladı.

***

Seçimden sonraki beş günde biçimlenmeye başlayan siyasal tablo çok özetle böyle.
Bu tabloyla seçimde ortaya çıkan halk eğilimi arasında büyük bir zıtlık var. Herkes biliyor; 7 Haziran Erdoğan’ın başkanlığının oylanmasıydı ve bu dayatma yüzde 60 oyla reddedildi. Dahası, seçmen yalnızca Erdoğan’ın despotluğundan değil, AKP’den, AKP düzeninden kurtulmak yönünde de güçlü bir eğilim gösterdi.
CHP, MHP ve HDP’nin seçmene akılda en çok kalan ortak vaatlerini anımsayalım: 17-25 Aralık dosyaları için dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi, HSYK’nın değişmesi, İç Güvenlik Yasası’nın iptali; yüzde on barajının kaldırılması, en azından indirilmesi, kaçak sarayın Erdoğan’dan alınması, cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinin iptali, Suriye’deki cihatçı örgütlere desteğin kesilmesi, Suriye siyasetinin değiştirilmesi, asgari ücretin en az net 1400-1500 TL düzeyine çıkarılması; emeklilere ikramiye vb.

***

Şimdi, bu üç parti, mecliste bu vaatleri gerçekleştirecek çoğunluğa sahipler.
Hangi “yüksek” siyaset gerekçesiyle, hangi ince hesap ve dengelerle olursa olsun, seçmene vadettiklerini gerçekleştirecek bir sayıya ulaşmış olanların, bunları yaşama geçirmek yerine, AKP’yi, AKP düzenini iktidarda tutacak formüllere “evet” demeleri halka karşı işlenmiş bir suç olacaktır.
“Oy verin gitsinler” diye oy topladıktan sonra, “oy verdiniz kalsınlar” demek halkı aldatmaktır.

Seçim düzleminde Erdoğan’a, yolsuzluklara, kaçaksaraya meydan okuyup, seçimden sonra “devletin yüksek çıkarları” için AKP’ye biat etmek, seçmeni aptal yerine koymaktır.

AKP ile koalisyon ortağı olan, AKP azınlık hükümetini destekleyen AKP’den Roboski, Reyhanlı, en son Diyarbakır katliamlarının, 17-25 Aralık’ın, MİT TIR’larının hesabını soramaz.

Uzun erimli, kalıcı bir koalisyon gündemde değil. İstenen, söz verdikleri 8-10 maddeyi yaşama geçiren, barajsız, hilesiz bir seçim için mıntıka temizliği yapan, süresi programıyla sınırlı geçici bir hükümettir.
Bu yalnızca bir içtenlik sınavı, söz tutma borcu değildir.
AKP’yi dışarıda bırakacak bir formül bulamayanlar, inisiyatifi ve iktidarı yeniden Erdoğan’a ikram edenler siyaseten gereksizleşirler.
Bu ülkede halkı aldatanlardan hesap soracak güçler, emekçiler, aydınlar, gençler, kadınlar vardır. Kimse kendini kandırmasın, gelecek, halk iradesini hiçe sayanların değil, onun için savaşanlarındır!

Önceki ve Sonraki Yazılar