Hamidiye Suyu'na demokrasi tiridi

O zamanlar “yönetilebilir demokrasi”den seçimlerle sağlanmayan istikrarı Anayasal mekanizmalarla gerçekleştirmekten söz ediyorlardı.

12 Eylül faşizmi Amerikadan Avrupa'ya kadar her yerde yükselen yeni sağcılığı seçim barajı, kanun hükmünde kararnameler ve parlamentoyu fesih hakkıyla 1982 Anayasası'na taşıdı.

Generallerin kan ve göz yaşıyla Anayasa'ya üflediği bu ruh otuz beş yıl sonra “askeri vesayeti” bitirmekle övünen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan elinde yeniden ete kemiğe bürünüyor.

Anayasa'nın 116. maddesinde seçimlerin yenilenmesinden söz edilmesine aldırmayın.

Çıplak gerçek şu; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan parlamentoyu feshediyor!
Tamamı seçilerek gelen 550 milletvekili ve bu milletvekillerine verilen 47.4 milyon seçmenin iradesi “12 Eylül mekanizmasıyla” çöpe atılacak. Maksat “siyasal istikrar”.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Türkiye'nin yönetim sistemi fiilen değişti” diyerek anayasal düzenin altına dinamit koyduğu günlerde, yine Anayasa'ya dayanarak Meclis'i feshedip tarihe geçecek.

Tıpkı 138 sene evvel “Ben artık Sultan Mahmud'un yolundan gideceğim” deyip, bir 14 Şubat günü Meclisi hem de Anayasa'ya dayanarak 30 yıl kadar tatile sokan, muhaliflerini de sürgüne yollayan Sultan II. Abdülhamit gibi... II. Abdülhamit “kurtlarla birlikte ulumak” ve “harcayacağın adamı yükseltmek” gibi iki prensibe sıkı sıkı bağlı kalarak bunu yapabildi.

Tayyip Erdoğan, 116. maddeyle siyaseti 35 yıl önce silah zoruyla dondurup “hukuk” yapanların derin dondurucuda sakladığı malzemeyi 45 gün boyunca ısıtıp masaya sürdü. Kurtlarla yan yana durması, kimi isimleri yükseltmeyi başarması durumu değiştirmiyor.

Çünkü Meclis “feshetmek”, bunu da siyaseti dizayn etmek, daha doğrusu siyasetin yolsuzlukları denetlemesini önlemek için sivil darbeyle yapmak, belediye büfesinde Hamidiye suyu satmaya benzemiyor.

Ve siyasi tarih büyük hayallere yola çıkıp, harcayarak yükselirken ayakları yerden kesilen ve bir bardak su içmekle yetinen liderlerin hikayeleriyle dolu.

Önceki ve Sonraki Yazılar