Hani sebze, meyve ucuzlayacaktı?

2010 yılında, TRT’den yayınlanacak bir canlı program için sabah erkenden İzmir Halinde idik.

Konu yeni hal yasası taslağı…

Programın başlamasına daha bir süre var.

Panel şeklinde yayınlanacak programda çiftçi ve tüketici haklarını savunacak yok gibi.

Çevremizde komisyoncular var.

Azınlıkta kalacağım için biraz tedirginim.

Tasarı kamuoyunda fiyatları büyük ölçüde düşürecek diye propaganda ediliyor.

Programın başlamasından önce yayınlanan son haberleri dinliyoruz.

Haberde “TBMM’de komisyonda yasa taslağındaki üretici kuruluşlarına hallerde bı- rakılacak yer oranının yüzde 10’dan yüzde 20’ye, semt pazarlarında üreticilere bırakılacak yer oranının yüzde 20’ye çıkarıldığı” bilgisi verildi.

Televizyonun önünde haberi dinleyen komisyoncular “Bu problem değil, nasıl olsa kullanamazlar” diyorlar.

Panel başladı; komisyoncular yasa ile sü- permarketlerin bu alandaki hegemonyalarını kaybedeceklerini örtük bir şekilde ifade etmeye başladılar.

Ben “yasanın fiyatları düşürmeyeceğini” ileri sürdüğümde kuvvetle desteklediler.

Bugüne kadar sebze, meyve üreticileri üzerinde kullandıkları hegemonya artık sü- permarketlerin eline geçiyordu.

Üzüntüleri bu idi…

Şimdi bunca yıl sonra sebze ve meyve fiyatlarının düşmek şöyle dursun şiddetle arttığını gördük.

Ancak o zaman propaganda bayağı kuvvetli idi.

Bir süre önce yeni bir balon ortaya atılmıştı.

Bunu da hatırlatmak isteriz.

Sudan gibi ülkelerde Türkiyeli girişimciler tarım yapsın diye araziler uzun süre için kiralanmak istendiğinde (buna dünyada gasp etme deniyor) gene ülkemizde sebze, meyve fiyatlarının düşeceği ileri sürülmüştü.

Böyle bir sonucun ortaya çıkmayacağını yazmıştık.

Şimdi iş süpermarketlerin de ötesine geçti.

Artık fındıkta olduğu gibi yabancı şirketler ürünü istedikleri gibi yönetebilecek güce kavuştular.

Buraya gelişimiz bir günde olmadı.

Yabancı ve yerli tekellerin ekonomiye el koyması demek olan neoliberalizm adım adım uygulandı.

Fisko Birlik gibi kooperatifler, Tekel gibi kuruluşlar özel kanunlar çıkarılarak ya yok edildi ya da iyice zayıflatıldı.

Yedi yıl önce yazdığım makaleye şöyle bir başlık atmışım:

Haller Özelleştiriliyor, Hipermarketlerin Hegemonyasına doğru”

Şöyle devam etmişim:

“Tasarı ilk planda kamuoyuna sebze, meyvede tüketici fiyatlarını büyük ölçüde düşürecek diye tanıtıldı.

Ancak komisyon oranındaki yüzde 2’lik düşüşlerin hiçbir etki yaratmayacağı son derece açık.

Çünkü bu malların fiyatları üreticiden tü- keticiye gelinceye kadar yüzde 100 veya yüzde 400’ler düzeyinde artıyor.

Üstelik komisyon oranındaki düşüşten çoktan vazgeçildi.

Türkiye’nin rekabet gücü olduğu açıklanan dört ürün grubundan biri de sebze ve meyvedir.

(Diğerleri fındık, bakliyat ve koyun etidir.)

Bu alana dünyanın güçlülerinin el atmaması beklenmiyordu.

Bu yasa üreticilere destek olunuyormuş gibi bir görüntünün altında bir özelleştirme uygulamasıdır.

Kaybeden köylü, çiftçi, tüketici ve hatta komisyonculardır.

Kazanan ise yabancı hipermarket zincirleri olacaktır.”

Gördüğünüz gibi Türkiye’nin güçlü olduğu alanlarda nasıl çökertildiğini bugün görüyoruz.

Fındığa el atıldı.

Bakliyatta artık ciddi bir ithalatçı olduk.

Koyun eti de zayıflatıldı.

Koyun etinin iç piyasada güçlenmesi sığır eti ithalatının genişletilmesi ile zayıflatıldı.

Rusya domates ithalatını azalttı.

(Burada uçak düşürmek gibi çok yanlış bir politikanın da etkili olduğu eklenmeli)

Bu da yetmedi; Rusya domates almak için ondan et almamızı istiyor.

Bu makalede zamanda biraz geriye çekilerek nasıl uyutulduğumuzu ortaya koymaya çalıştım.

Önceki ve Sonraki Yazılar