Hayalleri gerçekleştiren sihirli değnek; Çin

Güncel olmayan ancak bir o kadar da güncel bir durum var dünyada, bir anlamda “de facto” bir durum: Çin’in liderleri hangi ülkeye resmî ziyarete giderse, o ülke Çin liderlerini (ve elbette Çinli işadamlarını) diğer ülke liderlerini ağırladığından farklı ağırlıyor.
Şimdi, bu karşılaştırmayı özellikle ABD ile yapalım:
ABD liderleri Türkiye’ye geldiğinde ağzımıza çalınan bir parmak bal haricinde Türkiye hep kaybetmedi mi? Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerin kaçını öğrenebildik? Ziyaret sonrasında ülkede ve bölgede gelişen olaylara bakarak da durumu gördük ki hep bir çatışmanın, kargaşanın, ekonomik yok oluşun peşi sıra gittik. ABD’li liderler hangi ülkeye gitti de bunun tersi oldu? Ya o ülkeyi kendi kontrolü altına alıp başka bölgelerde faşist saldırılar uyguladılar ya da o ülkeye de Türkiye’ye yaptıkları gibi pisliklerin benzerini sıraladılar.
Bunun tersi oldu mu? Tarihten hiç örnek verebilir misiniz? Biz Tükler ABD’li üst düzey yöneticilerini ne içten ve denli güler yüzle karşılayabildik? Ya da başka ülkeler ABD’lileri nasıl karşıladı? Şöyle bir düşünün, göreceksiniz… Siyonizm’in dünya jandarmalığına zorladığı ABD yönetimi dünya halklarına hep faşizm, yok olma, milyonlarca insanın canını doğrudan yok etmeye yönelik politikalar uyguladılar. Bu özellikle geçen yüzyılda ne kadar çok daha belirgindi, değil mi?
Siyonizm’in en büyüğü olan Rothschild Sülalesi -ki dünyanın en zengin bu Yahudi sülalesinin adını hiçbir yerde görmezsiniz – Rockefeller, Dupont vs gibi diye devam eden Siyonizm’in öncüleri CFR, Soros Çocuklarının başını çektiği Açık Toplum Enstitüsü, Trilateral Komisyonu, Bilderberg vs doğrudan kendilerine bağlı organizasyon olarak kurdular. Bunlar BM, IMF, NATO, CIA vs. gibi dünyanın belli başlı kurumlarının da kurucularıdırlar ve halen de yönetimdedirler.
ABD yöneticileri bir ülkeye gittiğinde kuyruklarına bu örgütlerden kişiler katılırlar ve anlaşmalarda o ülkeye kendi istedikleri şekilde şartları dayatırlar. Yani ABD’nin ziyareti o ülkenin kâbusu olur ve oldu.
Gelelim Çin’e…
Çinli yetkililer ise gittiği her ülkede çok özel ağırlanır. Çünkü Çin gittiği zaman o ülkeyi deyim yerindeyse “ihya eder”; ya bono alır, ya altyapıya eder, ya ucuz teknolojisini (hızlı tren gibi) o ülkeye getirir vs.
Mesela Çin Başbakanı Li Kıçiğn (Li Keqiang) bugünlerde Latin Amerika’ya yaptığı resmî ziyarette gittiği her ülkeyi ihya eden anlaşmalara imza atıyor. Hele Çin’in sayesinde kurulan demiryolu var ki bu demiryolu sayesinde artık ABD’nin kontrolünde olan Panama Kanalı’ndan dünyanın her ülkesi kurtuluyor. Stratejik önemi olan Panama Kanalı artık eski önemini yitirdi, alternatifi var ve bunun da öncüsü Çin oldu.
İşte birkaç önce tam olarak anlaşması tamamlanan, dünyanın en büyük şirketi olan Çin’in ICBC Bankasının Tekstil Bank’ın yüzde 75’ini satın alması gibi. 669 milyon dolar az değil. Hâlbuki Tekstilbank’ın değeri 200 milyon dolar eder ya da etmez deniliyor. İşte size Türkiye’ye havadan yarım milyar dolarlık karşılıksız hibe.
Daha fazla ayrıntıya girmeye gerek var mı? Farkı gördünüz değil mi? Biri gittiği ülkeye yok oluş getirirken, diğeriyse gittiği ülkeye refah, umut, zenginlik getiriyor.
Olabildiğince var olan günlük verilerle örneklerimi veriyorum. Çin artık Kaf Dağı’nın ardındaki ülke değil. O her yerde. Öyle ya da böyle Çin dünyaya örnek ülke oluyor.
İşte hızlı trenle, hibelerle Çin bizim de yolumuzu bize gösteriyor.
Kısaca, istesek de istemesek de yolumuz artık atalarımızın geldiği topraklarda yani Asya’da. Siyonizm her ülkeyi ezdi. Şu saatten sonra yönünü doğru çizen kurtuluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar