Hayata dair…

Filozofların binlerce yıl öncesinden söyledikleri sözleri okuduğum ya da duyduğum zaman etkilenir uzun uzadıya derin düşüncelere dalarım. Özellikle Antik Yunan’da yaşayan filozofların öyle sözleri vardır ki, düşün düşündükçe çık çıkabilirsen sözün ve anlamın derinliğinin içinden…
Sokrates der ki: ”İnsanın en önemli faaliyeti ruhuna gereken özeni göstermesidir.” Bu söz insanı hayattan çekip alıp götürüyor ruhunun derinliklerine… Düşündükçe düşündürüyor, sorguladıkça sorgulatıyor insanı kendisiyle…
Acaba Sokrates durup dururken binlerce yıl öncesinde neden böyle bir şey deme gereği duydu?
Sokrates’in söylediği gibi “ruhumuza gereken özeni gösterebiliyor muyuz?”  Kendimize yeterince zaman ayırabiliyor muyuz? Mesela en son ne zaman sizi etkileyen ve silkeleyen bir kitap okudunuz? Mesela en son ne zaman yalnız başına kalıp anılarınızı, yaşanmışlıklarınızı düşünüp geçmişinize özlemli bir yolculuk yaptınız? Mesela en son ne zaman yalnız başına kalıp geleceğe dönük hayaller kurdunuz? Mesela en son ne zaman bugüne kadar yaşamınızdan gelip geçen arkadaşlıklarınızı, dostluklarınızı tüm yaşanmışlıklarınızı düşündünüz? Kısacası kendimizi ne kadar tanıyoruz, yaşamımızı ne kadar sorguluyoruz? Eksik duygularımızı ne kadar ve nasıl tamamlayabiliyoruz? Alın size soru içerisinde soru… İnsanoğlu bütün bu soruları sordukça ve düşündükçe hayatını anlamlı kılabilir. Günlük yaşantımızda karşılaştığımız zorluklardan, çocuk yetiştirmemize, çevremizle sağlıklı ilişki kurmamıza, iş yaşantımızda, aile yaşantımızdaki başarıya kadar hayatımızdaki bir dizi sorunun cevabı tam da kendimizde, yani ruhumuzda gizlidir.

Hayat göz açıp kapayıncaya kadar gelip geçiyor… Hem de çok acımasızca! Her gün takvim yapraklarından bir tane koparıp atıveriyoruz bir kenara…  Aslında koparılan her bir takvim sayfasında gizli olan anılarımızı, ömrümüzün bir parçasını bir daha yaşanmamak üzere geçmişin en derin kuytularına atıveriyoruz… Belki bir gün sadece hatırlanmak üzere…
Ne hayat koşuşturmacası ne de geçim derdi insanı kendisine küstürmeli, kendisine unutturmalı. Biliyorum, söylemesi kolay oluyor bazen böyle şeylerin. Ama ruhunuza gereken özeni göstermedikçe, ne yaşamanın keyfine ne de hayatın tam anlamına ulaşabilirsiniz. Mutlu olmak adına yaşarken hayatın hakkını vermek gerekmez mi? İşte bunun için ara sıra kendinizi, yaşamınızı sorgulamanız gerekiyor. Özeleştirinizi yapma iradesini göstermeniz gerekiyor ki iç huzurunuzu, mutluluğunuzu bir adım daha ileriye taşıyabilesiniz.  Çünkü iç huzur ruhun dinginliğini gerektirir. Bunun için, yaşam mücadelesinin ve koşuşturmacasının içerisinde arada mola verip ruhunuza gereken özeni gösterip kendinizi sorgulama imkânı bulabilmelisiniz.
Sokrates der ki:  “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez.” Sorgulamanın olmadığı bir kişilikte ruhunuzu kötülüklerden arındıramazsınız. Ruhu, şan, şöhret, makam, mevki gibi dünyevi hırslarla kuşatma altına alınmış kişiler, aslında mutluluğa ve iç huzura çok uzaktırlar. İşte günümüzde insanlığın en büyük sorunu da tam da burada başlar.  Ruhsuz bedenler, çürümüş ahlaki değerler içerisinde toplumun çöküşüne zemin hazırlayan adeta birer dinamittirler! İşte binlerce yıl öncesinde Sokrates’in, “İnsanlığın en büyük faaliyetini, ruhuna özen göstermek olduğunu” ısrarla belirtmesinin nedeni bundandır. Huzur, sağlık, mutluluk kısacası hayata dair her şey, içinizde saklı olan ruhunuzla başlar. Her şeye rağmen, ruhunuza özen göstermeyi sakın ihmal etmeyin!

Önceki ve Sonraki Yazılar