HDP, yüzde 10'nu nasıl geçer?

HDP’nin parti olarak seçime girip, barajı aşıp aşamayacağı üzerine hesap yapanlara seslenmek istiyorum; önce şu demokrasi ayıbını ortadan kaldırın! Yakışmıyor. Hele hele demokrasi nutuğu atıp ardından “demokrasinin olmazsa olmaz koşulu” azınlık hakkını teslim etmekten kaçınan siyasi zihniyete hiç yakışmıyor. Bırakın ikircikli hesapları da şu ülkenin üzerinde “demoklesin kılıcı” gibi duran yüzde 10 barajını indirin!
Neymiş efendim… Anayasa’daki “Yönetimde istikrar ilkesi” bozulurmuş… Peki aynı Anayasa’daki “temsilde adalet” ilkesini ne yapacağız, nereye koyacağız? Bu da anayasal bir hak değil mi?
Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Lafa gelince, mangalda kül bırakmıyorsunuz. Uyarına geldiğinde; demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından söz edeceksiniz, uymadığında ise “Yönetimde istikrar” ilkesine sarılacaksınız. Bu nasıl bir çifte standart anlayışıdır, nasıl bir mantık nasıl bir takıyyedir? Merhum Necmettin Erbakan’ın tabiriyle; hadi oradan, hadi oradan, hadi oradan!

***

Gelelim, HDP’nin “parti olarak” seçimlerde yüzde 10 barajını aşıp aşamayacağı meselesine…
Şöyle bir geçmiş seçimlere göz atalım… HDP’liler, genel seçimlere parti olarak girmedikleri için herhangi bir seçim sonucunu baz olarak alma olanağı yok. 2014 yerel seçimlerinde BDP+HDP olarak aldıkları toplam oy, 2 milyon 740 bin… Yani, yüzde 6.1… 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş,(3 milyon 914 bin 832) yüzde 9.76 oy aldı… Yani, yüzde 10 barajını kıl payı kaybetti.
Ne var ki bu sonuçların hiç birinden genel seçimler için gerçekçi bir tahmin çıkarmak mümkün değil. Zira, yerel seçimlerin kendine özgü bir durumu var. Cumhurbaşkanlığı seçimleri de öyle… Her iki seçim de partilere değil, adaylara endeksli bir seçimdi. Dolayısıyla, ne 2014 yerel seçimlerinde HDP’ye çıkan yüzde 6.1, ne de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın tek başına aldığı yüzde 9.7 oy oranı, HDP’nin yüzde 10 barajını aşıp aşamayacağına ışık tutmuyor.
Şimdi bir başka hesap yapalım… Haziran’daki seçimlerde oy kullanacak toplam seçmen sayısı 57 milyon civarında olacak. Seçime katılma oranını, en az yüzde 80’sen kabul edersek, (Ki bunun üzerine de çıkabilir, altında da kalabilir) yaklaşık 45 milyon insan sandık başına gidecek. Ve bu hesaba göre; herhangi bir partinin milletvekili çıkarabilmesi için en az 4 milyon 500 bin oy alması gerekiyor. Buna göre; HDP’nin barajı geçmesi için; 2014 yerel seçimlerinde aldığı oyu yaklaşık 1 milyon 800 bin, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın aldığı oyu ise 600 bin civarında artırması lazım.

***

Peki artırabilir mi?
Neden olmasın? Eğer HDP, Kürt kimliğine sıkı sıkıya bağlı kalmayıp, “Türkiye Partisi” görüntüsünü inandırıcı bir biçimde ortaya koyarsa, böyle bir şansı var. Zira, sadece Kürt kökenli seçmenden alacağı oyla yüzde 10 barajını aşması mümkün gözükmüyor. Çünkü Kürt kökenli seçmenin büyük bir bölümü hala AKP’ye oy vermekten yana.
Kimi HDP’liler, İstanbul’da 1 milyon oy alacaklarını söylüyor. Eğer İstanbul’dan böyle bir rakam çıkarsa, bu demektir ki 300 – 400 bin civarında “Kürt kökenli olmayan seçmen” HDP’ye oy verdi.
Peki mümkün müdür?
Yukarıda da belirttiğim gibi; bu tamamen HDP’nin bundan sonra izleyeceği politikaya ve stratejiye bağlıdır. Eğer Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde olduğu gibi “Bir büyük Türkiye sevadası”na dayalı kardeşlik ve dayanışma söylemleriyle toplumun tüm katmanlarına inandırıcı bir biçimde ulaşırsa, kesinlikle böyle bir şansı var. Örneğin; Demirtaş’ın dünkü TBMM grup toplantısındaki konuşmasında Alevileri sahiplenmesi gibi… HDP, hata yapmazsa neden olmasın?

Önceki ve Sonraki Yazılar