Her şey genetiğe bağlı demek kaderciliğe çıkıyor

Baştan söyleyeyim ki kadercilikten yana değilim. Eğer böyle bir şey olsa idi, insanın dünyada hiçbir sorumluluğu olmazdı. Dahası İslam anlayışı içinde düşünülen Mutezile anlayışı da kaderi reddeder. Alın yazısı olsaydı insanın eylemlerinden dolayı sorumlu olamayacağına inanır.
    Ancak son derece seküler, laik insanlar arasında da öyle yorumlar yapılıyor ki bunları kaderci diye algılayabiliriz. Diyorlar ki “Örneğin birisi ekolojik ürünler yiyor, sigara içmiyor, diğeri ise tam tersi. Bakıyoruz, kendine bakmayan kişi sapasağlam iken birincisi kanser oluyor.” Bu kişiler sigara içmeme veya ekolojik ürünler yemenin hiçbir fayda etmediği, genetik yapın iyi ise hasta olmadığın sonucuna varıyorlar. Her şey sadece yediklerimiz ve içtiklerimiz mi? Örneğin hasta olan birinci kişi belki de ağır trafikte çok uzun süre geçirmekte, belki içtiği suda kanserojen maddeler var. Genetik yapı da önemli tabii. Nobel kimya ödülü kazanan Aziz Sancar kimyasal maddeler vb. değişik etkenlerle genlerimizde meydana gelen bozulmayı sürekli tamir etmeye çalışan bir mekanizmaya sahip olduğumuzu ortaya koymuştu. Zararlı etkiler belli bir düzeyin üstüne çıktığında artık bu tamir mekanizması yetişemiyor ve hasta oluyorsunuz. Diğer yandan belli bir hastalığa yol açan etkenler o kadar fazla ki. Örneğin meme kanserine yol açan tarım ilaçları da dâhil bir sürü kimyasal madde var. Bunların dışında PVC, sigara dumanı (siz içmiyor da olabilirsiniz), alkol, gece aydınlatması da etmenler arasında sayılıyor. Daha da saymadığım çok etmen var. Bu kadar çeşitli etmenler karşısında tek bir olaya bakarak (sigara içmeme veya organik ürün tüketme gibi) tek bir insanın hastalık durumunu aydınlatmak hiç de kolay değil. Sadece bir tahminde bulunulabilir. Ancak bilim insanları bu her bir maddenin tek başlarına ve birlikte etkileri konusunda araştırmalar yaparak bir sonuca varmaya çalışıyorlar. Resmin tümünü göremeseler de epeyini aydınlatabiliyorlar.
     Ancak sıradan insanlar hatta eğitimli insanlar dini nedenlerle kaderci olmasalar da kafaları iyice karışıyor ve her şeye boş veriyorlar. ‘Her şey genetiğe bağlı’ veya ‘yapın kuvvetli ise bir şey olmaz’ diye düşünüyorlar. Mücadeleyi bırakıyorlar. Hâlbuki Aziz Sancar’ın teorisi uyarınca ne kadarını kurtarsalar o kadar iyi. İşte bu durumda tarım zehirlerini yedirenler kazanıyor. Onlar köylülere de “Başka bir seçenek yok” yalanını yutturuyorlar.
     Biliyorsunuz bir grup uzmanla birlikte hazırladığımız bir metin ile bir imza kampanyası başlattık. change.org’da “Zehirli sebze ve meyve istemiyoruz. Belediyeler hallerde laboratuvar kursun” diye arayın veya aşağıdaki web sayfasını tıklayın:
     https://www.change.org/p/zehirli-sebze-vemeyve-istemiyoruz-belediyeler-hallerde-laboratuvar-kursun.
    
Kısa bir video da burada bulunuyor. İmza sayısı 16 bini geçti. İmzanızı bekliyoruz. Yaptığınız her şeyin bir karşılığı var. Kendiniz için de, toplum için de. Kaderci olmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar