Süleyman Karan

Süleyman Karan

Her şeye rağmen Türkiyelileşme...

HDP’NİN 3. Olağan Kongresi’ni merakla bekleyenlerdendim.
Zira çoğu yöneticisi hapiste, her an her binası tehdit altında, yöneticilerinden sonra tek tek üyelerine de hapis tehdidi yapılan, mafyozi çeteler tarafından hayatları tehdit edilen insanların, tümüyle fabrika ayarlarına dönüp, etnik temelli bir partiyi mi, yoksa bir Türkiye partisini mi tercih edeceklerinin cevabını bu kongre verecekti.

Fabrika ayarlarına dönüş olmadı

Hasip Kaplan gibi öne çıkmış milletvekillerinin, parti içindeki mikro milliyetçilerin, sol gösterip sağ vuran gizli Barzaniciler’in, Sırrı Sakık ve benzerleri gibi var olmayan Kürt burjuvazisinin temsilcilerinin ve bir grup enteresan olma tribindeki yarı aydının sosyal medyadaki atıp tutmaları, pek de hayra alamet değildi açıkçası... Siz buna bir de tutuklanan yöneticilerin yerine gelen, bazıları gerçekten çok kifayetsiz, aynı zamanda astronomik olayları bile Kürt meselesine bağlayacak kadar işi abartan, kimileri oldukça itici il ve ilçe yö- neticilerini ekleyin. Bitmedi, bu boşlukta partiyi temsil ettiğini ileri sürenlerin de fink atmaya başladığını hesaba katın.
Bir de buna tepki olarak gelişmiş, tam bir aşiret mantığıyla, ‘HDP ya Selo’nun ya da toprağın olacak’ deliliğini marifet sayan bir güruh türemişken... Partinin içinde belki çok etkin olmayan, hatta belki önemli bir bölümü tırstığı için üye bile olmamış bu tayfa kendince bunalıma girerken, bir de bunları gazlayan, seçimlerde parti içi kontenjandan nemalanan ve HDP’nin bileşenlerinden olan üç-beş küçük sosyalist parti varken...

Türkiyelileşme’den dönüş yok

Özetle, HDP 3. Olağan Kongresi’ne giderken, radikal demokrasiyi zaten tam içselleştirememiş, Türkiyelileşme projesinde patinaj yapan, yönetici kadroları hapiste ve devletten mahalledeki mafya bozuntusuna kadar dört bir yandan tehdit altında, kendi düzenlediği eylemlere parti üyelerinin bile gelmeye korktuğu bir parti görünümü çiziyordu. Oyları her ne kadar baraj altına düşmeyecekse de, ciddi bir geriye dönüş eğilimi ve bir erime olduğu ayan beyan ortada bir siyasi oluşum profili çizer gibiydi HDP.

Karizmanın yokluğu iyi de olabilir

Siz bunun üzerine, siyasi bir aktör olarak partinin çok ötesinde bir destek ve sempati yaratmış, belagatı kuvvetli, hazır cevap ve düşmanlarının bile tiz bir sesle de olsa hakkını teslim ettiği bir karizmatik liderin, Selahattin Demirtaş’ın yokluğunu ekleyin... Böyle zorlu koşullarda bir partinin kongre yapması bile bir başarıyken, kongreden çıkan sonuç, bence beklentinin ötesinde oldu. Bu netice, ne kadar tabanın sağduyusu, ne kadar üst yönetimin basiretidir bilemem, ancak yeni eşbaşkanlardan birinin Sezai Temelli olması, HDP’nin radikal demokrasi hedefinden ve Türkiyelileşme projesinden, temelli olarak vazgeçmediğinin bir göstergesi kanımca... Kimileri buna ‘vitrin düzenlemesi’ diyor ama zaten barajı aşacak ve DBP’lileşmekten pek de hoşnut olacak bir kesimin gün be gün etkisini artırdığı bir partide, böyle bir düzenlemeye gerek yoktu.

Tüm olumsuzluklara rağmen başarı

Bu kongreden çıkan sonuç, öyle ya da böyle, içsel ve dışsal tüm olumsuz koşullara karşın, HDP’nin Kürt sorununda en azından Türkiye içinde barışçıl çözüme kapıyı kapatmadığının bir göstergesi. Nasıl bir gidişat olacağı, Rojava gibi bir projenin partiyi ne kadar baskı altına alıp almayacağıyla doğrudan bağlantılı olacak. Zira belki Rojava meselesi PKK’ya bölgede güç kazandırıyor ama HDP açısından sonuçları hiç de olumlu olmuyor. Bunu, Tükiye partisi olma misyonunu devam ettiren bir parti olduğunu varsayarak söylüyorum tabii. Zira Kuzey Suriye’deki her gelişmeye verilen tepki, Türkiyelleşme’nin bıçak sırtı bir misyon olarak kalmasını getiriyor.
Anlaşılacağı üzere başta eşbaşkanların ve yöneticilerin işi çok zor. Polis baskısının artarak devam edeceği bir süreçte, bu misyonu ayakta tutmak, bir yandan da parti içindeki dengeleri de gö- zeterek radikal demokrasi vizyonunu hayata geçirmeye çalışmak, şapkadan tavşan çıkarmaktan daha zor bir iş. Bir de Selahattin Demirtaş gibi bir siyasi figürle sürekli karşılaştırılmak durumunda kalmak gibi bir handikap var. Ama görünen o ki yeni eşbaşkanlar karizmadan çok, parti örgütlenmesine önem verecek.

Yeniden örgütlenme

Zaten Sezai Temelli de nasıl bir zorlu görevle karşı karşıya olduğunu özetlemiş ve temel hedefleri belirlemiş, eşbaşkan seçilmesinin ardından: “Bizler nasıl buraya umudu yüklenerek geldiysek şimdi bu kararlılıkla mahallelerimize, iş yerlerimize sokaklarımıza döneceğiz. Bir kez daha örgütleneceğiz, bir kez daha güçleneceğiz. Hep beraber radikal demokrasi anlayışımızla Kürdüyle, Türküyle, Alevisi, Sünnisiyle, Romanıyla, Hıristiyanıyla sınıf mücadelesi aklıyla örgütleneceğiz ve iktidara gideceğiz. İşte stratejik hedefimiz bu. Tüm örgütlerimiz mahallelerde, iş yerlerinde, tarlalarda halkla buluşacak.”
Net olan bir şey varsa işleri çok zor olacak, ama HDP hala bir Türkiye partisi olarak kalacak, en azından şimdilik ve her şeye rağmen.

Önceki ve Sonraki Yazılar