Her yerde her ürün yetiştirmeli mi?

Şüphesiz ki hayır. Her ürün her yerde zaten yetişmez. Örneğin pamuğun Kuzey Ege ‘de en son ekileceği bir çizgi vardır. Bunun üstünde verim düşer, hastalıklar artar.

Ancak tarım ülkemizde ve dünyada öteki uca savrulmaktadır. Bir yerde tek bir ürünü yetiştirme ziraatçıların deyişi ile Monokültür yetiştirme sorunu da vardır. Kimi yerde sadece kayısı, sadece mandarin veya havuç yetiştirildiği gibi.

Geçen bir yazımızda bundan ve zararlarından söz etmiştik. Çiftçi işgücünü iyi değerlendiremiyor. Ürünün yerel olarak ve doğrudan tüketiciye satışı (köylü pazarları, topluluk destekli tarım grupları veya internet yoluyla vb.) imkânsız olduğundan çiftçinin aracının eline düşmesi kaçınılmaz oluyor.

Hastalık ve zararlılar yoğunlaşıyor, ekolojik tarım yapmak zorlaşıyor. Çiftçinin kendisi de sağlıksız ve pahalı diğer gıda maddelerini satın almak zorunda kalıyor. Kardeş bitkiler ve nöbetleşme bitkilerinin verim arttırıcı etkisinden yararlanılmıyor.

Yetkililerimizin bu konudaki düşünceleri farklı. Örneğin sayın Başbakan şöyle demiş: “Her ürünü, her yerde ektiğimiz zaman, bu sefer herkes kaybediyor. Arz fazlası oluyor. Ürün para etmiyor. Meselâ patatesi Niğde’de, Aksaray’da, Ödemiş’te her yerde ekiyoruz, rekoltesi çok olunca bu sefer fiyatlar düşüyor. Onun için bu havzalara göre tarım, 941 havzaya göre ekimlerin yapılması, ürünlerin belirlenmesi, aslında tarım sektöründe köklü bir değişikliğe işaret ediyor… Bugün çiftçinin elinde bir rehber var, nerelere hangi ürünü ekersek, orada destek, teşvik alacağız, bunların hepsi belirlendi.”

Bugüne kadar patatese özel bir destek yoktu. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, 2017’de uygulanacak Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli kapsamında desteklenecek 19 ürüne ilave olarak patates ve soğanın da eklendiğini açıklamış.

Bu destek alan bazlı (dekara belli bir değer) veya kg başına bir prim şeklinde olabilecek sanırım. Öncelikle patates ve soğanda aşırı fiyat dalgalanmaları ekonomide örümcek ağı teorisine uygun şekilde gelişiyor. Bir sene ürün herhangi bir nedenle az olduğunda fiyat yükseliyor. Ertesi sene çiftçiler bu ürünü aşırı ekince fiyatlar o yıl çok düşüyor. Veya ürün bir yıl çok olunca fiyat aşırı düşüyor. Ertesi sene çiftçiler bunu az ekince fiyatlar bu defa aşırı yükseliyor.

Dekara veya kilo başına ödenecek desteklerle bu dalgalanmaları çözmek kolay değil. Aslında bu desteklerin çiftçiye çok bir yararı da yok. Sütten örnek verelim. Sütte kg başına bir prim veriliyor. Ancak yıllardır çiftçi eline geçen süt fiyatları çakılmış halde. Hiç artmıyor. Bazı yılar prim biraz artsa da bunun fiyatlara bir etkisi olmuyor. Aslında prim verilmese belki de bazı durumlarda süt alan şirketler bunu kendi ceplerinden çiftçiye ödemek zorunda bile kalabilirler. Destek yapılmasın demiyorum. Bu desteğin aslında şirketlere faydası var demek istiyorum.

Hâlbuki kooperatiflere mali imkânlar sağlayarak, hatta gerekirse doğrudan devlet kuruluşları eliyle alımlar yaparak fiyatlara doğrudan etki edilse idi daha iyi olurdu. Ancak bu neoliberal dogmalara hiç uymaz. Patatesteki aşırı fiyat dalgalanmalarına gelince destekleri birkaç havzada sınırlamakla bu önlenemez. Ürün fazla olduğunda fiyatın düşmemesi için piyasaya çok güçlü müdahale edilip bu ürünün işlenmesi, depolanması, tüketiminin çeşitli tedbirlerle arttırılması veya ihracının teşvik edilmesi gerekir. Bütün bunlar da neoliberal anlayışla gerçekleştirilemez.

Fiyatları patates veya soğan gibi aşırı dalgalanmayan ürünler de var. Ancak bütün ürünlerde geçerli olan durum çiftçinin eline geçen fiyatın bazen dört bazen de on misline tüketicinin bunu almak zorunda kalmasıdır. Belli bir ürünün sadece belli havzalarda desteklenmesi; monokültürleşmeyi azaltmak, ekolojik üretimi desteklemek açısından hiç iyi olmayabilir.

Örneğin verimli olan her yerde baklagillerin üretilmesi ve hayvancılığın hatta her işletmede yapılması ekolojik tarım ve mono kültür tarımından kurtulmak için çok yararlıdır. Destekleri sadece belli havzalarda yoğunlaştırmak buna ters düşer.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar