Hoş seda

Catherine Deneuve Fransız bir aktrist, bir söyleşisinde Cumhurbaşkanı Hollande için, teröre karşı mücadelesinde ve son olaylarda Fransa’yı birleştirici tutumu için onu takdir ettiğini söylüyordu… Söyleşiyi yapan Nouvelle Observateur dergisi soruyor , “İktidara geldiği ilk zamanlar epeyce eleştirmiştiniz, şimdi neden yanındasınız? Cevap etkileyici ve basit; “Eleştirilerim politikti şimdi yanında durmam sivil bir davranış. Uygarlık adına yapıyorum.”

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Japonya’da otopark sistemini incelemek için bir heyeti Tokyo’ya göndermiş. Dünyanın en pahalı ve gelişmiş otopark sitemine sahip Tokyo’dan dönen heyet kapsamlı bir rapor hazırlamış. Basından ayrıntıları izleyebilirsiniz. Türkiye’ye yeni otopark sistemi geliyor, eskiden her üç daireye 20 metrekarelik bir otopark ayrılırken, artık her daireye 20 metre karelik bir otopark yeri yapılacak. 1990 yılında Tokyo’ya ilk gittiğimde, Japon otomobillerine de merakım olduğu için, galerilere gidip araç fiyatları soruyordum. Her gittiğim bayideki nazik Japon satıcıları, “Otoparkınız var mı?” diye ya tapu ya da otopark kira kontratını istiyorlardı.“Ben burada yaşamıyorum” “Size araç satamayız, siz ancak uluslararası departmanımızdan araç ithal edebilirsiniz” demişlerdi.

1970 yılında da Helsinki Finlandiya’da ilgilendiğim markanın satış sorumlusu bana “Karda, buzda araç kullanma belgeniz var mı ?” diye sormuştu. Ben de “Ankara’da araç kullanmaya alışığız, orada iklim sert” deyince, “Eğer böyle bir belgeniz yoksa sizi karda buzda, araç kullanma kursuna gönderip aracı öyle size satabilirim” diye cevaplamıştı. Türkiye’de bunları anlattığımda, herkesin hoşuna gitti ama böyle işlerle kimse ilgilenmediği için, hoş seda olarak kaldı sözlerim. Konunun uzmanı değilim, 55 yıldır araç kullanıyorum, deneyimim var, Japonya ile Finlandiya ‘nın yıllar önce bulunduğu düzeye hala gelemediğimiz ise maalesef doğru. Kim bilir arşivlerde konu ile ilgili ne çok belge ve bilgi vardır, belki de bir sürü de proje ve sözünü geçirememiş, yırtınan insan.

Türkiye ‘de her konuya ve meseleye bakışımız güncel. Ancak bıçak kemiğe dayanınca, harekete geçiyoruz. Toplumun önünde olması gereken devlet ve bürokrasi, hatta TBMM toplumun gerisinde, öncü olamıyor. Politikacı ise, her şeyi kendi yapmak ve adını duyurmak merakı içinde, kurumsallaşmaya pek yanaşmıyor, kurumları ayakta tutmak da pek istemiyor.

Ben 55 yıldır devamlı anayasamızın değiştirildiğini gördüm, referandumlar izledim, oyumu verdim, Anayasamız kaçıncı kere değişiyor sayısını bile unuttum ama yine değiştirileceği için çok da önemli değil. Yaşarsak göreceğiz, şimdi evet, hayır ile sadece zaman kaybediyoruz. Hangi ülkede bu kadar sık anayasa değişiyor, bir bakalım.

Çoğulcu Demokrasi ile yönetilen ülkeler ile aramızda gerçek fark burada. Biz araştırmıyoruz, tüm kesimlerin görüşlerini almıyoruz, birikimlere saygı duymuyoruz. Ben yaptım oldu ile işleri götürüyoruz. Bazen bir dönemlik başarı geliyor ama kalıcı olmuyor. Kısa bir süre sonra, yine değişimden söz ediyoruz. Araştırmadan, incelemeden, birilerine ısmarlıyoruz, sonra da yıllar geçiyor, küçümsüyoruz. Sanki bizden başka birileri bulmuş o işi yapanları gibi. Japonya ile Finlandiya uzun süren çalışmalar sonucunda, tüm kesimlerin görüşlerini alarak, önemli araştırmalar, birikimler ve deneyimler sonucu araçlar hakkında böyle uygulama kararları almışlar ve uyguluyorlar. Zaten devlet bunun için var, toplum dinamiklerini iyi izlemek, hayatı bireyler için kolaylaştırmak bu işle ilgili birimlerin görevi.

Burada da devreye Catherine Deneuve’ün yorumu giriyor, politik bakış açısı ile sivil, uygar görüşün arasındaki fark. Politik yaklaşım, kişisel çıkarlar dâhil birçok ögeyi içerebilir ama sivil, toplumsal bakış açısı uzmanlaşmadan tutun da, birikme kadar birçok niteliği gerektiriyor. Toplumun sağduyusuna her zaman güvenmek lazım, doğru ama toplumu eğitmek, çağdaş bir sivil toplum yaratmak, ancak üzerinde uğraşmak ile olur. Uygar görüş bilimi arkanıza almak demektir. Demokratikleşme de öyle, ailede, okulda, işte, sokakta, devamlı üzerine düşmekle gelişir. Ben yaptım oldu, bu bana yarar demekle değil.

Arada sırada yurt dışına gidip orada gördüklerinizi alıp, uygulamaya kalkınca, hem yapıya uymuyor hem de büyük kitleleri karşınıza alıyorsunuz. Şimdi otoparkları düzenleyene kadar, daha ne çok değişiklik yapacağınızı ve yurt dışına kaç heyet göndereceğinizi bir düşününün bakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar