İç savaş hükümetine doğru mu?

Türkiye yeni bir siyasal gerilim, dahası kriz dönemine girmenin işaretlerini veriyor. Seçimlerde aldığı ağır yenilgiye karşın iktidarı tek etmek istemeyen AKP, eğer MHP ile bir koalisyon hükümeti kurabilirse içine girilecek bu yol toplumda derin bir saflaşma yaratacaktır. Böyle bir hükümet, Türkiye tarihsel gericiliğine yaslanan İslamcı faşizan bir cephe hükümeti demektir.

Türkiye’nin dinci, mezhepçi, radikal milliyetçi, faşizan ve faşist güçlerinin aynı safta, üstelik ellerinde iktidar kudretini bulunduran bir cephede toplanması demektir. Bu bir çatışma odağıdır. Çünkü içine girilecek böyle bir dönem, daha ilk günden itibaren çatışma üretecek ve ülkeyi iç savaşa taşıyacak potansiyele sahip olacaktır.

Böyle bir hükümet AKP’nin kurduğu, Cumhuriyet ve laiklik karşıtı dinci faşizan yağma düzeninin devam etmesi demektir. AKP iktidarlarının bugüne kadar yaptığı her şeyi, Tayyip Erdoğan’ın fiilen diktatörlük makamına çevirdiği cumhurbaşkanlığını hiç olmadığı kadar meşrulaştıracak, ideolojik bir onay üretecektir.

Seçim sonuçları net bir şekilde AKP’siz bir hükümete işaret ettiği halde, MHP’nin kimi göstermelik koşullarla AKP ile hükümet kurması bu partinin bir süredir oturmaya çalıştığı ama “fıtratı” nedeniyle bir türlü gerçekleştiremediği radikal milliyetçi sağ çizgiden uzaklaşmasına ve kendi faşist/faşizan çekirdeğine doğru daralmasına yol açacaktır.

Bu durumda MHP’nin geçmişte barajı aşsın diye, son seçimde ise bir merkez sağ parti bulunmadığı için kendisine verilen oyları kaybetmesi kaçınılmaz görünüyor. MHP, Türk halkı arasında var olduğuna inandığı bölünme korkusu ve Kürt düşmanlığını abarttığı gibi, bu varsayım üzerinden kurduğu siyasetin çöktüğünü kısa zamanda görecektir.

Türkiye yeniden Güneydoğu’da oluk oluk kanın aktığı, şehit cenazelerinin geldiği karanlık bir döneme girecektir. Dahası Ortadoğu’da barış bir hayal olacak, Türkiye’nin içine çekileceği bölgesel bir yıkıcı savaş tehlikesi yükselecektir.

Böyle bir hükümetin ekonomide istikrar sağlaması imkânsızdır. Türkiye ekonomik bir çöküş yaşayacağı gibi, artan gerilim ve toplumsal çatışma ortamı, iktidar sahiplerini daha sert davranmaya itecek, Türkiye mezhepçi faşist bir diktatörlüğe doğru sürüklenecektir. Bu ortaklıktan en büyük kayba MHP’nin uğraması kaçınılmazdır.

Öte yandan AKP, koalisyon hükümeti üzerinden karşı devrim sürecini tamamlamaya ve siyasal hedeflerini gerçekleştirmeye çalıştıkça, toplumun bütün uzlaşma zeminlerinin imha edildiği bir saflaşma yaşaması da kaçınılmazdır.

Siyasal islamın ideolojik çöküşü

MHP, ortak hükümet kurması halinde gerçekte ‘tarihsel ömrü’nü tamamlayan AKP’nin ‘siyasal ömrü’nü uzatacaktır.

Oysa siyasal İslam bütün dünyada büyük bir başarısızlık yaşıyor. İslamcıların bütün tarihsel, kültürel, sosyolojik ve politik tezleri teker teker çöküyor. Dinciliğin bir gelecek projesi oluşturma ve toplumu bir arada tutma yeteneğine sahip olmadığı anlaşılıyor. AKP ve dar kafalı muhafazakâr entelijensiyanın modern bir ülkeyi yönetme becerisi ve birikimine sahip olmadığı ortaya çıkıyor.

Bu genel bir yenilgidir. Son seçimlerin ortaya koyduğu sonuç, bu yenilginin bir dönem ılımlı İslam rejimi için dünyadaki en başarılı model diye sunulan AKP iktidarı için de geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Hatta AKP iktidarının başarısızlığı siyasal İslamcılığın dünyadaki en ağır yenilgisini oluşturuyor. AKP, kendisini iktidara taşıyan bütün iç ve dış dinamiklerde yaşanan hızlı değişimi görememenin ve bu değişime direnmenin sonuçlarını yaşıyor.

Büyük koalisyonun Pirus Zaferi
Son dönem aralarında şiddetli bir çatışma yaşanmasına karşın 13 yıllık iktidarının 11 yılında birlikte olan AKP ve Cemaat koalisyonu, 200 yıllık bir tarihsel oyluma sahip Osmanlı-Türk modernleşme ve aydınlanma sürecinde köklü bir kırılma yarattı. Bu gerici koalisyon, Doğunun en büyük tarihsel atılımı olan ve Fransız Devrimi’nin İslam dünyasındaki en kapsamlı yorumu sayabileceğimiz 1908 Hürriyet ve 1923 Cumhuriyet devrimlerinin neredeyse bütün kazanımları tasfiye etti.

İşte olası bir AKP-MHP koalisyonu bu karşı devrim sürecinin derinleşmesine ve bir restorasyon döneminin bile imkansızlaşmasına yol açacak.

Ancak bilinmeli ki, bu ittifak, yani AKP ve MHP’nin kuracağı olası bir dinci faşizan koalisyon, tarihin mantığına, çağın ruhuna, ülkenin ihtiyaçlarına, insanların güncel beklentilerine ve nihayet 7 Haziran seçimlerinin işaret ettiği yöne aykırı olacaktır. Bu nedenle tutmayacak, ülke ve toplum böyle bir gerici-faşizan bloku reddedecektir.

Çünkü çeşitli vesilelerle yazdığım ve söylediğim gibi, bu ülkenin önünde tamamlanamamış bir hesaplaşma, kapatılamamış bir defter var.

Ülke, ya dinci faşizan bir rejime ve diktatörlüğe doğru sürüklenecek ya da toplum gericilikle tarihsel hesaplaşmasını tamamlayarak siyasal islamcılığı bir daha geri dönüşü olmayacak kesinlikte yenilgiye uğratacaktır.

Türkiye’nin daha uzun süre arafta kalması mümkün değil. Oruç tutulmuyor diye mekânların basıldığı, cihatçıların bir iç savaş için rezerv olarak tutulduğu, Türkiye hükümeti ve ordusunun (TSK) İslam dünyasında en gerici güçlerin safına geçerek kendi varoluş temellerine ihanet ettiği bir durumun daha fazla sürdürülmesi imkânsız.

İşte bir AKP-MHP hükümeti bu “imkânsız” durumu ve akıl dışı rejimi sürdürme girişimi olacak, bu nedenle gerilim ve çatışma üretecektir.

AKP muhafazakar mı dinci mi?


AKP sıradan sıradan bir muhafazakâr parti değil, rejim değişimini hedefleyen dinci/islamcı bir siyasal harekettir. Bu yanıyla, örneğin geçmişteki DYP, ANAP hatta DP’den farklı, dar ideolojik amaçları olan, militan karakterli, yaşamın bütününü kapsamaya çalışan ve müdahale eden bir karaktere sahiptir.

Bu yapısı nedeniyle AKP iktidarı, 60 yıllık karşı devrim sürecinin sonunda cumhuriyeti yıktı. Ancak yıktığının yerine yenisini kuramadı. Kendi rejimini, düzenini ve toplumsal hegemonya araçlarını oluşturmak konusunda derin bir başarısızlığa uğradı. Bugün yaşanan siyasal/toplumsal gerilimin, saflaşmanın, siyasal ve kültürel krizin temelinde yatan en önemli nedenlerden biri de bu durumdur.

Restorasyon ya da koruma değil yıkım


Bilinmeli ki, gerçekte ortada savunulacak ne bir cumhuriyet ne de korunacak bir rejim var. Bu ülkeyi siyasal bir tımarhaneye çeviren bu hukuksal-siyasal mimariyi yıkmadan bu toplum yoluna devam edemez. Yıkılmazsa, ülke içine doğru büzülerek küçülecek ve boğulacak. Yeni bir gelecek ve cumhuriyet kurmak için bu dinci-faşizan rejimi, derme çatma bu dinci düzeni yıkmak gerekiyor.

Tarihsel ömrünü tamamlayan AKP, iktidardaki (siyasal) ömrünü uzatabilmek, dolayısıyla karşı devrim sürecini tamamlayarak kalıcı olabilmek için bütün gücüyle iktidarını korumaya çalışıyor. Çünkü iktidarı kaybettiği takdirde ağır bir hesap sorma dalgasının altında ezileceğini ve kısa sürede dağılacağını biliyor.

Kendisini iktidara taşıyan bütün iç ve dış dinamiklerin değiştiği koşullarda AKP’nin iktidarını sürdürmesi çok zor. Dinci, muhafazakâr ve bir bölüm merkez sağ seçmenin desteği dışında dayanacağı güç kalmayan AKP’nin, iktidarını sürdürebilmesinin tek bir yolu, CHP, MHP ya da HDP ile koalisyon kurmak.

CHP şimdilik bu projeye uzak duruyor. Belli bir kararsızlık yaşasa da HDP de bu girişimin dışında kalmaya niyetli. Gerçi HDP’nin bu tutumu İmralı’dan gelecek bir haberle değişebilir ama, şimdilik görüntü böyle.

Geriye kalan tek seçenek MHP ise anlaşıldığı kadarıyla koşullu da olsa AKP’ye “evet” diyor.

Eğer böyle bir hükümet, dinci faşizan bir koalisyon kurulursa önümüzdeki günler siyasetin sokakta yapılacağı ve ülkenin kaderinin sokakta belirleneceği bir dönem olacak. Sokakların siyasal gerilim ve çatışma alanlarına dönüşeceği ve yüzyıllık tarihsel hesaplaşmanın belki de son muharebesinin yaşanacağı günlerden geçilecek.

Tarihin ritmi çok, ama çok hızlanacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar