İflas borusu

Yunanistan’dan ziyaretçi bekliyorduk. Geçenlerde onlardan bir mektup aldım. Özetle şöyle diyorlardı:
“Şu sıra gelmeye cesaret edemiyoruz. Çünkü bizim burada mali durum çok karışık. Yurdışında zorlanmak istemiyoruz.”
Anlaşılır bir mazeret: Yunanistan her an iflas edebilir. (Dün çok kritik bir gündü ama bu yazı yazılırken ülkenin iflas bayrağını çekip çekmediği henüz belli olmamıştı.)
Her şey mümkün: Yunanistan ile Avrupa Birliği arasında yine anlaşma sağlanamaz. Yunanistan’ın ay sonunda IMF’ye ödemesi gereken 1.6 milyar Euro’yu ödeyemeyeceği anlaşılır. Hükümet diğer borç taksitlerini de ödemesinin mümkün olmadığını ilan eder. Millet parasını çekmek için bankalara hücum eder, bankalar kapanır, para çekmek olanaksızlaşır, ATM’le çalışmaz hale gelir…
Orta halli, sıradan yurttaşların böyle bir kriz sırasında yurtdışına çıkması önerilebilir mi? Elbette önerilemez!
Zenginler paralarını çoktan yurtdışına kaçırdı, yoksulların ise zaten seyahat edecek parası yok…
Parası değer kaybettiği için turizm açısından rağbete binen Yunanistan’a gidecek Avrupalı turistlere de çeşitli öneriler yapılıyor. “Aman oradaki ATM’lere güvenmeyin, yanınızda bol nakit para götürün” türünden…
Bu uyarılar bizimkiler için de geçerli.
Komşumuz gerçekten çok zor günler yaşıyor.

***

Resmen ne denirse densin, Yunanistan’ın aslında iflas etmiş olduğu uzun zamandır biliniyor.
Nedir iflas? Bir işletmenin borçlarını ödeyemeyeceğinin anlaşılması ve bunun resmen kabul edilmesi değil mi?
Burada sözünü ettiğimiz işletme, devleti ve hükümetiyle Yunanistan.
Ayağını yorganına göre uzatmamış, ödeyebileceğinden fazla borç almış, daha da fazlasını alması için tamahkar finans piyasaları ve kurumları tarafından fuhşa teşvik edilmiş ve sıkıntıya düştüğü andan itibaren başına akbabalar üşüşmüş bir ülke. Kemer sıkma politikaları ile iyice yoksullaşmış, dili ağzından dışarıya fırlamış zavallı bir halk!
Aşağıdan koysa olmuyor, yukarıdan koysa dolmuyor. Her şey denenmiş. Son çare olarak, dünün küçük sosyalist partisi Syriza süratle iktidara yükselmiş. Solda romantik zafer marşları çalınmış. Büyük devrim hülyalarına dalınmış!
Ama, tek başına Syriza ne yapabilir?
Tüm umutlara rağmen pek fazla bir şey yapamayacağı beş ay içinde anlaşıldı. Tek ülkede sosyalizm olması ne kadar olanaksız ise, tek ülkenin finansal bağımsızlığı da o kadar olanaksız. Hele bu ülke gırtlağına kadar borçlu ise.
Zaten tahmin ediyorduk ama, Çipras ve Varufakis’in yaşadıklarıyla, küresel finansal manevra alanının ne kadar dar olduğunu bir kez daha öğrenmiş olduk.
İçinde yaşadığımız dünyanın kimlerin elinde bulunduğunu ve hangi acımasız yasalara bağlı olduğunu asla unutmamak gerekiyor. Batı uygarlığının gözbebeği Yunanistan bile olsanız, kahverengi gözlerinizin hatırı için bir yere kadar tolerans gösteriyorlar.
Sonra, bugün değilse yarın, buyurun efendim masaya: iflas masasına!

Önceki ve Sonraki Yazılar