İhracat, dış politikanın kıskacından çıkmalı…

Türkiye İhracatçılar Meclisi, dün Niğde’de kasım ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Aylardır bazen iki basamaklı oranlarda gerileyen ihracat rakamları, kasım ayında da yüzde 10.5 düşerek 11 milyar 437 milyon dolar oldu. Ocak-Kasım döneminde ihracat ise yüzde 8,6 düşüşle 131 milyar 942 milyon dolar olarak gerçekleşti. 12 aylık ihracat rakamı ise yüzde 7,8 düşüş kaydederek 145 milyar 211 milyon dolar oldu. Geçen ay ihracatın gerilediği ülkeler arasında Irak başı çekiyor, Avrupa’ya da ihracat düşüyor… Kısaca dış ticarette işler iyi gitmiyor.

Bu düşüş rakamlarına henüz Rusya dahil değil, şu an ihracatta yaşanan sorunların rakamlara yansıması, Ocak-Şubat 2016 tarihlerini bulacak. Çünkü Putin’in imzaladığı ekonomik yaptırımların önemli bir bölümü, 1 Ocak’tan itibaren geçerli olacak. Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı, 2008 yılında başlayan ekonomik krize rağmen hala Avrupa… Oysa Türk dış ticaret politikası, Avrupa’da yaşanan krizin ardından “Avrupa değil, alternatif pazarlara yoğunlaşmalıyız” yaklaşımını savunmaya başlamıştı.  Dönemin dış ticaretten sorumlu Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’la zirve yapan “yeni pazarlar” arayışı hızlanmıştı. Dünyanın etrafını üç kere dolaşmakla, “yaptığım seyahatlerle aya kadar gittim” diye övünen Zafer Çağlayan, “Dünya, Avrupa’dan ibaret değil” diyerek Afrika, Asya ülkelerine yöneldi. Hatta işi o kadar ileri götürdü ki “hedef pazarımız Latin Amerika” demişti. Kısa bir dönem, bu ülkelere yapılan ihracat arttı ancak yüzde 100 artış yaşansa bile 500 milyon dolara bile ulaşılamadı.

Ya ekonomik ya siyasi kriz…

Yeni hedef pazarları oluşturan ülkelerin çoğunda ya ekonomik ya da politik krizler var. Doğu’ya ve Körfez Bölgesi’ne açılan kapıları uzun süredir kullanamıyoruz, ihracat yolları kapalı. Örneğin geçen ay Irak’a ihracatımız yüzde 15’e varan bir düşüş yaşamış.

Latin Amerika, zaten ulaşılması güç bir hayaldi. Mesafelerin fazla olması nedeniyle yüksek ulaşım maliyeti bir yana, Latin Amerika’da, zaten kendi içinde kurduğu ekonomik birliğin politikası nedeniyle kıta dışından yapılacak ihracatta ciddi kısıtlamalar var.

Elde neresi var? Afrika… Kuzey Afrika ülkeleri Türkiye’nin ciddi pazarları olma yolunda ilerliyordu ki “Arap Baharı” patladı. Sahra altı Afrika ise zaten şu anda hiçbir ülke için ciddi bir ihracat potansiyeli taşımıyor.

İşlerin iyi gittiği yerlerden biri de Rusya’ydı. Gıda, tarım, otomotiv, tekstil ürünlerinin önemli alıcısı olan Rusya, kapıları kapatıyor. Korkarım Rusya, bu tavrını siyasi nüfuzunu kullanarak Türk Cumhuriyetlerine de uygulatmaz, o zaman işler hepten sarpa sarar…


Yukarıdaki manzara can sıkıcı… Elde neresi kaldı Avrupa…

Avrupa’yı ikinci sıraya iten dış ticaret bürokrasisi ve işadamları, bugün tüm demeçlerinde “Avrupa’ya yüzümüzü dönmeliyiz. Bakın orada kriz olsa bile hiçbir zaman keyfi kararlar alınmıyor, üstelik siyasi sorun yaşama olasılıkları da çok düşük” demeye başladı.

Ekonominin temel taşlarından biri olan ihracatın; bakanın, müsteşarın kişisel hedefleri, düşünceleri ve kısa vadeli ekonomik oynaklıklara göre değil, uzun vadeli akıllı stratejilerle yönetilmesi gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Bir ülkenin dış politikası da ihracat politikası da birkaç yılda değişiklik göstermez. Eğer gösteriyorsa demektir ki bu işin başındakiler ne vizyona sahip ne de yaptıkları işin önemini kavramamışlar…



Önceki ve Sonraki Yazılar