İktidara dokunup parmağını yalayan Ermeniler...

Bugünkü yazıyı herkes bir yanından çekiştirebileceği
için önce birkaç not düşmeliyim. Geçtiğimiz
bahar aylarında Anadolu’da yaşanan büyük Ermeni
kıyımı hakkında YURT’ta bir dizi yazı kaleme almıştım.
Burada, toplam nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu
oluşturan Ermenilerin kendi vatanlarından koparıldığını,
katledildiğini, bir ulusal varlık olarak ortadan kaldırıldığını
belirtmiş, Osmanlı idaresinin, emperyalizmin
ve yerel zorbaların bu süreçteki payını tarif etmeye
çalışmıştım. Şöyle laflar vardı yazıda:
“Trajedi sadece yüz binlerce Ermeninin yaşamını
yitirmesi, yüz binlercesinin yaşamını kaybetmesi değildir.
Bu topraklar o süreçle beraber zehirlenmiştir.
Komşusu sürülürken onun malını mülkünü yağmalayan,
koşusunu öldürüp karısına, kızına el koyan insanların
yaşadığı bir coğrafyadır artık burası. Daha
düne kadar yan yana yaşadığı, birbirinin bayramını
kutladığı insanların evlerindeki sandalyeleri, üç tanecik
ziynet eşyasına kadar her şeyi zimmetine geçirmeyi
düşünecek kadar alçalan bir yamyamlaşma haline
sahne olmuştur bu topraklar. Bakın etrafınıza!
Ermenilerin en çok katledildiği topraklar, bugün de
gericiliğin yeniden ve yeniden üretildiği yerlerdir. Maraş
katliamı tesadüf değildir, Sivas’taki Madımak yangını
tesadüf değildir…” Öte yandan, bir başka gerçekliğe
de dikkat çektim:
“Gayrimüslimlerin Osmanlı’da önemli avantajları
olduğu bilinir. Bunların bir kısmı Yunan veya Rus
vatandaşlığı alarak yabancılara özgü vergi muafiyetlerini
kullanmaya ve ciddi bir sermaye biriktirmeye
başladı. Giresun’da yaşayan Kaptan Yorgi Konstantinidi
Paşa’nın yaşamını anlatan Sezai Balcı’nın Libra
Yayınları’ndan çıkmış aynı adlı kitabı ‘Tefeci-Bezirgan’
sermayenin nasıl oluştuğunu ayrıntısıyla gösteriyor.
O topraklar Topal Osman’ı üretmiştir ve bu
tesadüfen olmamıştır. Ermeni nüfusun çoğu zanaatkar
ve köylü olmasına rağmen, bu nüfus içinden de
bir tefeci-tüccar sermayesi geliştiğini tespit etmek
gerekir. Bunların din ayırt etmeyen acımasız sermaye
birikim modeli (yani tefecilik ve mala mülke el
koyma), genel bir nefret yaratmaya başladı ve hiç
de seçici olmayan ahali tarafından giderek tüm gayrimüslim
nüfusa mal edildi. Bu sınıfsal tabloya ‘düşmanla
işbirliği yapan Ermeni’ imgesini yerleştirdiğinizde,
manzarayı tamamlayabilirsiniz…”
***
Dün Agos’un sitesinde Giresunlu Kaptan Yorgi
ile ilgili röportaja rastlayınca aklıma o yazdıklarım geldi...
Bugün de “Af edersiniz Ermeni” diyen iktidara
yanaşmış ve Ermeni kimliğini ranta havale etmiş kimi
figürleri hep beraber ve hayretle izliyoruz. Markar,
Etyen falan malum isimler...
Bu gerici iktidarın ‘Ermeni açılımı’na dahil olanlar
arasında bir de ‘ileri gelenler’ diye tarif edilen ve fazla
meşhur olmayanlar var. Kimilerinin ‘yasal tefecilik’
diye tarif ettiği ‘factoring’ patronu Dikran Gülmezgil,
bu gerideki açılımcıların başta gelenlerindendi...
Ne istiyordu Gülmezgil açılım katarına dahil
olurken?
İstemiştir bir sürü şey. Misal, emlak spekülasyonunun
önünü düzleyen 6306 sayılı kanun mesela,
gayet güzel olmaz mıydı? Taksim, Tarlabaşı, İstiklal
ve civarındaki bütün ‘dönüşüm’ün önündeki ‘küçük
pürüzler’i ortadan kaldıran mis gibi bir yasa...
***
Bunu nasıl öğreniyoruz?
RedHack davasından tutuklanan ve sonra salıverilen
dostumuz Taylan Kulaçoğlu’nun 2020’ye
kadar sözleşmesi olan, bir sürü yatırım yaptığı dükkanını
o yasaya göre boşalttıklarında öğreniyoruz.
Dikran Gülmezgil’in, ortağı Levon Balcıoğlu ile aldığı
binadaydı Taylan’ın mekanı. İçine bir sürü para
harcamışlardı. Bina el değiştirince Taylan kapı önüne
kondu, polis ve zabıta ordusu eşliğinde...
Taylan, Levon’un çocuklarıyla içli dışlı olan Hayko
Bağdat’la görüşmüştü. Hayko ona, yeni rant yasasını
işaret etmişti gülerek, “Bir şey yapamazsın...”
Tabii Taylan bu. Hâlâ mekanın kapısında direniyor
‘yasal’ hukuksuzluğa...
***
Ne diyeyim. Ermeniler bu topraklarda çok eziyet
çekti, hâlâ da çekiyor. Bizzat Ermeni dostlarımla, yoldaşlarımla
dertleşmelerimden biliyorum. Ayrımcılık
her yerde ve tüm ağırlığıyla hissediliyor...
Ama bu koşullarda Ermenilerden bir kısmı da vitrin
Ermeniliği pazarlayarak, iktidara dokunup parmağını
yalayarak kendi ayrıcalıklarını güçlendiriyor ya...
İnsana en çok koyan bu işte...

Önceki ve Sonraki Yazılar