İl başkanı vali, ilçe başkanı kaymakam

    Büyük şefin ağzından bir kez çıktı ya! O gün bu gün tüm AKP kadroları ‘başkanlık sisteminin’ faziletlerinden, erdemlerinden ve ülkemiz için yararlarından tekrar bahsetmeye başladılar.     Hemen her gün bir AKP sözcüsü, bir bakan, bir milletvekili veya olur olmaz herhangi bir AKP’li televizyonlara çıkarak, bu olayın ne getireceğini, neler götüreceğini ve hangi karmaşalara neden olacağını bilmeden veya hesabın yapmadan ‘başkanlık sistemi '' hakkında ahkâm kesmektedirler.     Daha dün, Cumhurbaşkanlığı baş danışmanı, Bülent Gedikli, “Şu anda fiili olarak başkanlık sistemi vardır” dedi.     Bu koroya çiçeği burnundaki AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım da katıldı..     AKP sözcüleri, “Fiili olarak var olan bu başkanlık sistemini yasal bir dayanağa kavuşturmak gerekiyor” diye ısrarlarını sürdürüyor.     Bu ifadeler bile Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, Tayyip Erdoğan’ın, ‘yasal olmayan işler yaptığı’ anlamına gelmiyor mu?     Yasal dayanak sözü, bu yasa dışı işleri, yasal bir şekle büründürmek ve anayasayı değiştirerek, bugün yasa dışı olarak uygulanan bu yöntemin yasal hale getirilmesinin gerekliliğini ifade etmek anlamına geliyor.     Başbakan Binali Yıldırım da fiili durumu ifade etmeden, sadece “Başkanlık sistemini getirmeye hazır mısınız?” diye sormakla yetinmişti..     Baş Danışman Bülent Gedikli de, “Başkanlık sistemi fiilen gelmiştir” diyerek adeta Yıldırım’ı tekzip etmiştir.      Şimdilik istenilen nedir?      Anayasamızda “Cumhurbaşkanı seçilen kişinin bir partiyle ilişkisi var ise, ilişkisi kesilir” hükmünün Anayasamız’dan çıkarılmasını talep etmektedirler. Yani, cumhurbaşkanı seçilen kişi aynen başbakanlıkta olduğu gibi yine siyasi parti genel başkanlığına devam edebilir hükmünün yasal bir dayanağa kavuşturulması ve şu anda fiilen yürütülen AKP Genel Başkanlığı görevini yeniden cumhurbaşkanı sıfatıyla Tayyip Erdoğan’ın üstlenmesi amaçlanmaktadır.       Cumhurbaşkanı, ‘cumhurun’ başkanıdır. Cumhurbaşkanı, devleti temsil eder! Başbakan olan kişi, bir siyasi partinin genel başkanı olabilir, o başbakan kendi partisinin programını uygulayabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ama cumhurbaşkanının misyonu, partiler üstü olmalıdır, o her partiye eşit mesafede durmalıdır, o siyasete bulaşmamalıdır, o; siyasi partiler arasında ciddi bir anlaşmazlık, uyuşmazlık olur ise ‘ara bulucu’ olmalıdır.        İstenilen bu yöntemi, yerel yönetimlerle ifade edecek olur isek, Belediye Başkanı bir partili olabilir ama o ilin en büyük mülki idare amiri validir ve vali devleti temsil eder ve valinin partisi olmaz, olmamalıdır da. İlçede ise devleti kaymakam temsil eder ve kaymakamın da partisi olamaz.         Israrla istenilen bu sistem akıllarından geçirdikleri sistemin ilk adımıdır. Eğer partili cumhurbaşkanlığı sistemini halledebilirlerse, bunun arkasından şu anda zaten fiilen uygulanmakta olan ve yasal bir dayanağı olmayan ‘partili vali’ ve ‘partili kaymakam’ dönemine sıra gelecektir. Son birkaç ay içerisinde birçok kaymakam ve vali yardımcısının intihar eylemine tanık oldu. Bu intiharların nedeni; kendisinden kıdem olarak çok gerilerde olan birilerinin bu deneyimli kişilerin başına ‘partili vali'’ olarak atanmasından kaynaklanmaktadır.          Eğer bunların düşündüğü bu ‘partili cumhurbaşkanı’ sistemi gerçekleşecek olur ise arkasından partili vali ve partili kaymakamlar dönemine geçilecektir. Öyle ya; partinin genel başkanı cumhurbaşkanı oluyor ise, partinin il başkanı vali, içe başkanı ise kaymakam olabilmelidir.           Bu başkanlık sistemi bizi korporasyonlaşmaya götürür. Korporasyon; faşist devlet sistemlerinin en acımasız yönetim şeklidir. Bir partinin mensuplarını, bir mesleğin fertlerini, cemaat ve bir mevkideki mezhepdaşların, diğerlerine karşı tek vücut bir aile haline gelmesi ve diğerlerini yok sayarak ezmesi anlamına gelmektedir ki, Allah korusun, çok kötü şeyler olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar