AKP'de 'vicdan ayaklanması' olur mu?

TBMM Soruşturma Komisyonu, 5 Ocak’ta toplanacak ve AKP’li dört eski bakan Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkında Yüce Divan kararını verecek.
Muhalefet, Genel Kurul’da Yüce Divan önergesi vereceği için komisyondan çıkacak sonucun çok da önemi yok ama AKP’nin tutumunu ortaya koyması bakımından karine oluşturacak.
Bu arada zamanlama da “manidar” doğrusu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceği gün, Soruşturma Komisyonu Yüce Divan oylamasını gerçekleştirecek olması ilginç değil mi?
“Ak” Saray ile üst yönetimde eğilim üç aşağı beş yukarı belli. Parmak hesabı ile dört bakanı “aklayıp” yola devam etmek.
Peki ama evdeki hesap çarşıya uyacak mı? Tepeden çıkan kararlar tabandan onay alabilecek mi?
Gizli oylamada baskılara karşı AKP içinden 52 vicdanlı adam çıkıp “Yüce Divan” yönünde oy kullanırsa ne olacak?
*
Kuşku yok süreç AKP içinde “kaynamaya” yol açtı...
Her ne kadar ağırlıklı görüş “yukarı ne derse o olur” şeklinde ortaya çıksa da parti içinde farklı düşünenler de var.
“Yüce Divan’a gidip aklanıp gelsinler” diyenlerin oranı MASAK uzmanının “orantısız mal edinimi” tespitinden sonra azımsanamayacak ölçüde artmış görünüyor.
Davutoğlu’nun ara formülü ile Yüce Divan oylamasının ertelenmesi de o “azımsanamayacak”, “yok sayılamayacak” gruba bağlanıyor.
Çünkü onların tabanda bir karşılığı var ve seçimde olası tepkilerinin partiye vereceği hasarı Davutoğlu’nun bugünden sezdiği anlaşılıyor.
O nedenle sarayın talebi olan doğrudan “aklamak” yerine MASAK bilirkişisinin bakanların servetine dönük “orantısız” bulduğu “edinimlere” karşı yeni hamleler geliştiriliyor.
Hedef rahatsız vekiller ile kamuoyunu 5 Ocak’a kadar ikna etmeye çalışmak.
Başarabilirlerse kamuoyu algısı o tarihe kadar tersine çevrilecek ve bakanlar aklanacak.
*
İktidar partisinin üç bakanı Yüce Divan’a gönderip, “mahkemede aklansınlar” noktasına gelememesinin önemli bir nedeni daha var.
AKP’de uzun yıllar siyaset yapmış, şimdi parti dışına düşmüş deneyimli isim bunu “korkuya” bağlıyor. Tezini şöyle temellendiriyor:
“Yüce Divan’a göndermekten korkuyorlar; çünkü Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ortada ve yeni tanık ve belgelerle davanın genişletilmesi söz konusu olabilir. Bundan endişe duyuyorlar.”
17 Aralık operasyonuna soruşturma aşamasında takipsizlik kararı verildi. Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın adının geçtiği 25 Aralık operasyonu ise kovuşturma aşamasına bile gelmeden kapatılarak, takipsizliğe uğradı.
Bazı hukukçular Yüce Divan’ın önüne gelen dosyanın dışına çıkamayacağını savunuyor. Ama tanık dinleyebileceğini, yeni deliler ortaya çıkarsa suç duyurusunda bulunabileceğini ifade ediyorlar.
Yüksek Mahkeme’nin isterse davayı genişletebileceğini düşünen hukukçular da var. Onlar da şu örneği veriyorlar:
“Yargıda rüşvet iddialarıyla ilgili eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan, Yüce Divan'da yargılanırken, suçun birlikte işlenmesi nedeniyle yerel mahkemede yargılanan diğer sanıklar ve belgelerle dava genişletildi. Normalde Yüce Divan’da yargılanma statüsüne haiz olmayan kişiler de Yüksek Mahkeme’de yargılanmış oldu.”
*
AKP içinde “Yüce Divan’a göndermeme” gerekçelerinden bazıları şöyle sıralanıyor:
n “17 Aralık’ı darbe olarak lanse ettik. Yüce Divan’a bakanların sevk edilmesi bu tezimizi ortadan kaldırır. Operasyonun yolsuzluk operasyonu olduğu görüşünü güçlendirir. Seçimlerde aleyhte kullanılır.”
n”Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ortada. Yargılamayı hızlandırıp seçim öncesinde karar çıkartabilir. Bu da seçmen nezdinde AK Parti’yi zor duruma düşürür. Bakanları “yolsuzluktan” mahkum olmuş bir partinin seçimde zorlanacağı aşikar.”

* “Mahkeme yargılamayı tamamlamasa bile seçim boyunca muhalefet Yüce Divan yargılamaları üzerinde tepinecektir. Bu seçmen nezdinde partinin imajını zedeler. “
*
AKP içinde “Bakanlar yargılanıp aklansın gelsin” diyenler de tezlerini şöyle savunuyorlar:
*”Tabana da seçmene de parmak hesabı ile aklamayı anlatamayız. MASAK raporu ile iyice belirginleşen hatta dosyanın içine girdikçe komisyon üyesi bazı isimleri bile rahatsız eden iddialar kesinlikle yargılamayı gerektiriyor. Yüce Divan’a gitmeli ve aklanıp gelmeliler. 3 Y ile Mücadele diyen bir parti, bu kadar iddiayı görmezden gelemez. Aksi halde ‘üzerini örttüler’ suçlaması seçimde aleyhimize kullanılır, sıkıntı yaratır.”
*
AKP içindeki tablo böyle...
Parti içten içe kaynıyor...
Belli ki sıkıntı beklenenden büyük ve parti yönetimi, bunu görerek oylamayı ertelemek zorunda kaldı.
Hem komisyonda hem Genel Kurul’da liderin otoritesini sorgulatacak olası fireden çekindi...
Peki Genel Kurul’da iktidar partisi içinden “ 52 vicdanlı adam” çıkıp muhalefet ile birlikte “Yüce Divan’a gitsinler” diyebilir mi?
Gördükleri yoğun baskı bir “vicdan ayaklanmasına” dönüşebilir mi?
Bugün AKP içinde o dönemdeki yapı yok ama 1 Mart tezkeresinin reddi benzeri bir “onur tablosu” ortaya çıkamaz mı?
O tarihte savaşa karşı çıkanlar bugün “yolsuzlukla savaş” bayrağını açamaz mı?

2015’e bir sürprizle girer miyiz dersiniz?
Bekleyip göreceğiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar