İnadına gazetecilik

Gazetecilik susmayacak, Susmayacağız!

Özgür basın susturulamaz!

Dün bu sloganları haykırdık Ankara Kızılay’da…

Coğrafyamızın kaderidir…  Cezaevinde gazetecisi eksik olmaz…

Aynı sloganları yakın tarihte adliye önlerinde, Silivri kapılarında haykırdık…

Bugün sevgili meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül tutuklu…

Onlar için haykırıyoruz…

İkisi de can… İkisi de dost… İkisi de iyi insan… İkisi de mesleğin yüz akı…

Ankara’nın siyaset kulislerinde omuz omuza haber peşinde koştuk yıllarca…

Can’la 90’ların karanlık günlerinde Çağdaş Gazeteciler Derneği yönetiminde basına baskılara direndik…

İktidarların medyayı susturma girişimlerine karşı durduk…

Erdem Gül 12 Eylül faşizmine onurlarıyla direnen bir ailenin mütevazı evladıdır ..

Kardeşimle 25 yıldır siyaset koridorlarında haberler kovaladık…

Öğrencilik döneminden ANKA’daki ilk iş gününe, muhabirliğinden Ankara temsilciliğine uzanan mesleki serüveninin yakın tanığıyım…

Küçük bir bilgi kırıntısını doğrulatmak için titizce araştırıp, günlerce çabaladığımızı, dayanışmalarımızı anımsıyorum…

İnişli çıkışlı yılları, işsizlik günlerini, zor dönemlerini de…

Can’la, Erdem’le pek çok mesleki eylemde yan yanaydık...  

“Özgür basın susturulamaz, gazetecilere özgürlük” sloganlarını birlikte attık…

İkisi de haberi namusu bilen meslek ahlakının zirvesinde meslektaşlarımdır.

Gerçeği aramaktan yorulmayan, karanlıkların üzerine korkusuzca giden iki yiğit gazeteci…    

Onlar bugün “haber” yaptıkları için…

Halkın gerçekleri öğrenme hakkı için…

Basın özgürlüğü, demokrasi, barış için…

Tutuklandılar, cezaevindeler…

Eşlerinden, çocuklarından, ailelerinden, arkadaşlarından, okurlarından uzakta...

Özgür gazetecilik adına Türkiye tarihine kazınan bir kara gün daha yaşıyoruz…

Nereye kadar?

Susturabildiniz mi?

Öldürdünüz… İşkenceler yaptınız… Hücrelerde çürüttünüz…

Baskılar yaptınız, davalar açtınız, gazeteler kapatıp, ekranlar kararttınız…

Susturabildiniz mi?

Korkular saldınız, sindirmeye çalışıp, fiziki şiddet uyguladınız…

Susturabildiniz mi?

Kalemler kırdınız, gazeteci kovdurdunuz, köşeleri sansürlediniz…

Susturabildiniz mi?

Gazetecilik susmayacak, Susmayacağız!

Doğruları halka ulaştıracağız…

Can ve Erdem’i de susturmaya gücünüz yetmeyecek!

Başları dimdik çıkacak ve yazmaya devam edecekler…

Gerçeğin üstünü örtemeyeceksiniz!

Özgür gazeteciliği son kalem yazmaya devam ettiği müddetçe yaşatacağız!

 barışa yapılmış bir saldırıdır. Her türlü baskı, sindirme ve korkutma çabalarına rağmen yaşatacağız!

Yasaklara, sansürlere, tehditlere, kelepçelere rağmen yaşatacağız!

Talimatla gazeteciliğe, boyun eğenlere, satılık kalemlere rağmen yaşatacağız!

Cezaevine, hücrelere, demir parmaklıklara rağmen yaşatacağız!

Bir avuç gazeteci de kalsak kararlıyız, yaşatacağız!

Hakikatin peşinden koşup, haksızlıklara karşı çıkıp, halk adına hesap sormak için yaşatacağız!

Denediler, yine deneyecekler ama gerçek gazeteciliği yok edemeyecekler…

Erdem ve Can yalnız değildir… 

Birlikte “inadına gazetecilik” diyerek yaşatacağız…

Ne diyor Can Dündar?

“Yalanları gerçeklerle boğabiliriz…”

Ne diyor Erdem Gül?

“Asıl tutukluluk sansürdür, otosansürdür. Görevim halktan bir şeyler saklanıyorsa bunları araştırmak, ortaya çıkarmak ve paylaşmaktır. Tutuklandım ama gazeteciliğe devam edeceğim...”

Gerçekleri yazmaktan, gazetecilik yapmaktan vazgeçmeyeceğiz!

Yanınızdayız...

İnadına Can Dündar…

İnadına Erdem Gül…

İnadına gazetecilik!

Önceki ve Sonraki Yazılar