'Çocuğa türban' anayasaya aykırı!

Dünyanın gözü Ortadoğu’ya çevrilmişken, yine bir seçim öncesi Bakanlar Kurulu sesiz sedasız Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ni değiştirerek orta öğretim öğrencilerine “türban serbestisi” getirdi.

AKP 12 yılda üniversiteler, kamu, liseler ve ortaokulda türbanı serbest bıraktı. Akıllarda “İlkokula kadar iner mi?” sorusu var. Yönetmelikten “Başı açık” ifadesinin çıkarılması ve başka bir istisna getirilmemesi halinde bu da mümkün görünüyor.

Siyasetin en temel malzemelerinden türbanın, eğitimde dokuzlu yaşlara kadar indirilmesi “özgürlükleri” aşarak “dini zorlama” noktasına kapı aralar mı? Düzenleme reşit olmayan çocuğa “aile, mahalle, devlet baskısını” getirir mi? Pedagojik problemlere yol açar mı? “Orta öğretimli çocuğa örtüye” Anayasa izin veriyor mu?

AKP’li bakanlar “İnkâr” etmişti!

Sorulara yanıt aramadan önce düne bakalım. Ne diyordu AKP’li Milli Eğitim Bakanları?

2002-2003 arasında Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturan Erkan Mumcu, sorunun en akut olarak yükseköğretimde yaşandığını söylüyor ve “İlk ve orta öğretim bu kapsama alınamaz. Reşit olmayan bireyler üzerinde yönlendirme anlamına gelebilir” diyordu.

Sonraki bakan Hüseyin Çelik, 28 Şubat 2008’de Van’da, “İlk ve ortaöğretimde de bu olur mu, şeklinde zaman zaman soru yöneltiyorlar. Ben Milli Eğitim Bakanıyım ve bunları uygulamakla görevli olan uygulama yetkisi olan biriyim. Hayır böyle bir endişeye gerek yoktur. Zaten değişiklikte yüksek öğretimde şeklinde çok açık bir ifade kullanılmıştır. Meseleyi sağa sola çekmenin hiçbirimize bir faydası yoktur” diyordu.

AKP’li Bakan Nimet Çubukçu 9 Kasım 2010’da Meclis’te ilk ve orta öğretimde öğrenci ve öğretmenlerin okullara başı açık gitmesine dönük yönetmelik olduğunu anımsatıp, “Ben Milli Eğitim Bakanı olarak ilk ve orta öğretim okullarındaki kılık kıyafet yönetmeliğinin açık olduğunu hatırlatıyorum” diyordu.

Bakan Ömer Dinçer de Aralık 2012’de seçmeli din derslerinde türban takılmasını öngören yönetmelik değişikliğinin “türbana serbestlik” getirmediğini belirterek, “MEB olarak biz ne yaptığımızın farkındayız, yani bu hükümet yönetmeliği olduğuna göre aslında eğer öyle bir niyeti olsaydı bütünüyle bu yönetmelikte onu serbest hale getirirdik” diyordu...

Arşiv yalan söylemez. Görünen o ki AKP’nin eğitim bakanları “türbanın ortaöğretime ineceğini inkar ederek” bugünlere gelmişler. O nedenle de orta öğretimde türbanla yetinip yetinmeyecekleri, ilköğretime kadar indirip indirmeyecekleri noktasında kuşku bulutları dağılmıyor.

AKP’de bile rahatsız olanlar var!



Doğrusu AKP de kendi içinde konuyu tartışıyor. Kulislere dün düşen iddia düzenlemenin AKP içinde “huzursuzluk” yarattığı yolundaydı. Elbette partinin büyük bölümü karardan memnun ama dar bir milletvekili gurubu arasında zamanlama ve içerik açısından eleştiri alıyor.

Düzenleme mahalle baskısına yol açar mı? AKP kurucusu, eski Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır “açabileceğini” söylüyor. Yalçınbayır, yapılanı “şekli” görüyor, AKP’nin “başörtüsünü gündeme getirerek siyaseten rant elde etmeye çalıştığına” dikkat çekiyor. Çocuğun serbest irade ile 18 yaşından sonra karar verebileceğini öncesinde ise “aile, mahalle, arkadaş baskısı” olabileceğini” söylüyor.

1 Eylülde Meclis’te okunan Hükümet Programı’nda “eğitim reformu” ve “tabletli eğitime” kadar pek çok vaat varken; bu konuda en küçük ima bile yer almadı. Milli Eğitim Şuralarının gündemine de gelmeyen düzenleme “tepeden inme” getirildi eleştirisi aldı. CHP’li TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Engin Özkoç, “Ne bakanlıkta ne Meclis’te ne kamuoyunda tartışılmadan dikte edildi. Nasıl asıl eğitim alınacağı, ne kıyafet giyileceği konusunda yönlendirme söz konusudur. Bu da artık baskıcı tutum haline gelmiştir” diyor.

“İslami devlet modeli” eleştirisi

Düzenlemeyi “laik eğitim sistemine darbe” olarak gören isimlerden Milli Eğitim Komisyonu’nun CHP’li Üyesi Nur Serter, AKP’nin eğitim sistemini “Cumhuriyetin ışığının karartıldığı İslam Devleti modeline” dönüştürdüğünü vurguluyor. Serter “AKP okullarımızı tam anlamı ile medreseye çevirmiştir. Nitelikli, bilimsel, laik eğitim anlayışı, yerini gerici, yobaz bir sisteme terk etmiştir” eleştirisini getiriyor.

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da sistemin çocuk gelinlere kapı açtığını savunarak, şöyle diyor: “Bu kararla Taliban anlayışlarını, IŞİD anlayışlarını, o iklimi yarattıklarını ispat ettiler. 7-8 yaşındaki oyun çocuklarını küçük kadınlar yapıyoruz, 13-14-15 yaşlarında da evlendiriyoruz. Bırakın 7-8 yaşındaki çocuklar reşit hale gelsinler, ondan sonra tercihlerini istedikleri gibi yapsınlar.”

Kaboğlu: Anayasaya aykırı”

Peki Anayasa ne diyor? Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu’na sordum, tereddüt etmeden “aykırı” yanıtını verdi ve şu yorumu yaptı: “Anayasa'ya ve temelini oluşturan’ insan haklarına saygılı devlet ilkesine’ aykırıdır. Eğitim ve öğrenim hakkının temel kurallarını belirleyen 42. Maddeye aykırıdır. ‘Kimse, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz’ şeklindeki 24. maddeye de aykırıdır.”

Kaboğlu, AİHM’in kararlarına dikkat çekerek “din özgürlüğü, eğitim ve öğretim özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği ve ayrımcılık” kararları incelendiğinde, orta öğretim öğrencileri için getirilen böyle bir serbestliğin “insan haklarına da Avrupa hukukuna da aykırı” olduğu tespitini yapıyor. Kaboğlu, “Burada, henüz ergin yaşta olmayan öğrencilerin özgürlüğünden çok, velilerin tercihi ve yönlendirmesi belirleyici olacaktır. Bu durumda, başörtüsü bir mecburiyete ve baskıya dönüşecektir” diyor...

Görünen o ki; AKP’nin bir “oldu bitti” düzenlemesine daha yargı yolunda...













Önceki ve Sonraki Yazılar