İstanbul trafiği ve belediyeler

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olsam, genel siyasi söylemler yerine, kentle ilgili olarak Reklamcı Hulusi Derici’nin sadece yayaların geçebildiği, üzerinde evlenip, yemek yenilen tesislerin olduğu, Avrasya sertifikası ile belgelenen özgün 3. Köprü gibi projelerimi veya bisikletle gezilebilen İstanbul gibi hayallerimi anlatır, yerele ait bakış açımı paylaşırdım.

Sözgelimi; İstanbul B. Belediyesi’nin gelir-gider kalemleri nedir? Kentlilerin yaşam kalitesini etkilemeden gelirleri artırıp, giderleri kısmaya yönelik projelerimi anlatır; hepsinden önce, çalmadan ve çalınmasına izin vermeden; benden önceki yolsuzluk ve rüşvet çarkını deşifre edeceğime söz vererek işe başlardım. Akıl, akıldan üstündür diyerek, kentin daha iyi yönetilmesi hedefiyle hazırlanmış projelere ödül verecek bir yapıyı tesis ederdim.

Yaklaşık 10 yıl önce İstanbul’un trafiğine yönelik ne yapılmalı, diye sormuştum. İyi bir mühendis olan İşadamı Nazmi Durbakayim, yollarda park eden otomobillere dikkat çekmişti. Bugün İstanbul trafiği ile ilgili konuşan başkanların verdiği talihsiz New York, Londra (*) örneklerinin aksine; İstanbul’a özel, kronikleşmiş, hatta kanıksanmış bir durumdu bu. O kadar ki; bazı ana arterlerde üç şerit park etmiş araçlardan çift taraflı işlemesi gereken yol karşıdan gelen araçların müsaade etmesine kadar durur. Ve İstanbul halkı da bunu kaderi bilir.

İşte bu kader, belediyelerin otopark harcı diye kılıfına uydurdukları bir durumun sonucudur. Yeni yapılan bir binada müteahhit otopark alanı ayırmak yerine, belediyeye otopark harcı öder. Belediyede aldığı bu para ile o mahalleye otopark alanı yapmayı taahhüt eder. Peki, yapar mı?

O kadar yapmaz ki, geçenlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kente 100 bin araç kapasiteli bir otopark yapılacağını açıkladı. Yani zaten yıllardır yapması gereken işi yapmadığını itiraf ederken, geç kalmış işi kâşif edasıyla duyurdu.

Otopark Harcı Uğruna Ölenler
Toplam ithalatının yüzde 22,2’si akaryakıt ve enerji ihtiyacından kaynaklanan Türkiye, belediyenin otopark harcı uygulamasından dolayı daha fazla bir trafiğe maruz kalırken, bekleme süreleriyle doğru orantılı olarak daha fazla akaryakıt tüketir. Yani otopark harcı ile binaları otopark yapmaktan muaf tutarak, belediyeye bir tür yasal rüşvet kalemi yaratmanın maliyeti toplam ithalatımızın yaklaşık dörtte biridir. Bu bedeli toplumca bazen parayla, bazen de trafikte sıkışan bir ambülânsta canımızla öderiz. Ama varsın olsun, insanlar ölsün; Türkiye’nin cari açığı artsın, milli servet heba olsun; yeter ki, belediyelerin hizmet yerine, rant üreten çarkı dönsün; inşaatçılar servetlerine servet katsın.

Aslında Kadir Topbaş’ı, Gökkafes’e izin vermemesi ile tanımış, sempati duymuştum. Paraya, pula ihtiyacı olmayan, mimar kökenli Topbaş, aradan geçen süreçte ilk duruşunu yanlış bulmuş olacak ki, sonradan içine girmem dediği, Gökkafes’te konferanslara katılmış, hatta 3. Köprü’nün bulunduğu tarihi SİT alanında, kendi imzasıyla ‘yapılamaz’ dediği yere sonradan inşaatı yaptırmıştı. 

Başkan olduğu ilk yıllarda TGRT’de İstanbul trafiğini konuşan Topbaş, biraz da espriyle karışık, “Bu konuda hiçbir şey yapmayı düşünmüyorum” derken, insanların trafik yoğunluğundan bıkacağını ve toplu taşım araçlarını tercih edecekleri, Batılı bir projeye işaret ettiğini düşünmüştüm.

İstanbul’daki büyük depreme hazırlıkların konuşulduğu bir dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinden üst düzey bir görevli, Forum İstanbul’un basın tanıtım toplantısında Amerika’dan ahşap ev bayiliği aldığını anlatmıştı. Türkiye’de ahşap ev talebinin yeterli olmadığını söylediğim de, yaşanacak büyük depremden sonra yeterli talebin olacağını söylemişti. Yani, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üst düzeyinde, depreme hazırlık böyle yapılıyordu!

‘Büyük İstanbul Depremi’ni bekleyenler sadece ahşap ev bayileri de değildi. Ona İstanbul’un trafiğinin de ilacı olarak bakılıyordu. Yapılan çalışmalar, İstanbul depreminin kentteki binaların önemli kısmını ya yıkacağını ya da oturulamaz hale getireceğini öngörüyor.

Kalan binaların da yıkılmasından sonra, İstanbul’un yeniden inşası sürecinde İstanbul Belediyesi yetkililerinin, en başta yapılması gerekeni; otoparkları yeni inşa edilen binaların içine yapılmasını zorunlu hale getirecek düzenlemeleri yapacakları konuşuluyor. Böylece, yeni İstanbul’da trafiği en az yüzde 50 oranında rahatlaması için, ‘Büyük İstanbul Depremi’nden sonra belediyelerin insafa gelmesini beklememiz gerekiyor.

(*) Londra, 50 km. hızla giden bir aracın hiç kırmızı ışıkta durmadan gitmesine imkân veren yeşil kuşak uygulaması.

Önceki ve Sonraki Yazılar