İsyan!

Önümüzde uzanan şu leş gibi manzaraya bakın! İnsan memleketim demeye utanıyor...

Evet, yeryüzünün en utanç verici topraklarında yaşıyoruz biz.

Hırsızlığın göstere göstere aklandığı bir yerdir burası. Gencecik bir çocuğu tekmeleye tekmeleye öldüren çakal sürüsünün pamuklara sarılıp paklandığı bir yer. Analarının gözleri ağlamaktan çürümüş çocuklar ülkesi...

Gazetecisi satılmış, televizyoncusu şarlatan, sanatçısı aşağılık, sıfatında bilim insanı yazanları ise namussuz bir toplam işte... Neresinden baksan kokuyor...

***

Adama ‘taş fırın erkeği’ demişler!.. Ettiği lafı biz göz kırpana kadar yutuveren bir haysiyetle malul. Bu toprakların o pek matah erkekliğinin ortalaması.

‘Erkek’ olma hali...

Gücü sadece kadına yeten, yalnızken peşinden koştuğu travestiyi bir araya gelince linç eden, muktedire yaltaklanıp hırsızların-katillerin önünde takla atan lanet bir ‘erkek’ ülkesi.

Sokaklarında güvercin tedirginliğiyle dolaşan bir Ermeni’yi sırtından vuracak kadar yüce bir erkeklik!..

Karadeniz’in Zeki Müren’i diye piyasaya sürülen ve devran döndükçe dönüp Hrant’ın katillerine türkü yakacak kadar arsızlaşan terli dönmelerin erkekliği...

“Bağrımızı açtık” diye çağırdıkları gariban Suriyelilerin adamlarını köleleştiren, çocuklarını telef eden, kadınlarını satan pezevenklerin erkekliği...

Altı yaşında kız çocuklarına sulanan din alimlerinin birbirini badelediği karanlık tekkelerin erkekliği...

Domuz ağılına dönmüş ‘meclis’lerde birbirinin sırtına kese atan hamam oğlanlarının erkekliği...

Leş gibi sidik, ter ve irin kokan bir erkek-ülke...

***

O hırsızın, elindeki zarfı fırlatırken yüzüne yayılan yavşak tebessüm, memlekete dalga dalga yayılan soysuzlaşmanın resmidir aslında. Öyle bir soysuzlaşma ki, katillere dikilen sarayların önüne aç acına yığılıp elleri patlayana kadar alkış tutabilmektedir artık...

Ve öyle bir lümpenleşme, öyle bir paçavralaşma hali ki, kodamanların bileklerindeki milyonluk haram saatleri kendi boynuna tasma niyetine, hem de güle oynaya, geçirebilmektedir.

Fıtratına kendi eliyle kölelik yazanların ülkesidir burası...

***

Bu leş gibi ülke, bu soysuzlaşmış toplum iflah olmaz... Yıkılmalıdır, yakılmalıdır...

Başka yolu yoktur.

Bu ülke Haziran güneşiyle kuşatılmalı, bildiriyle, barikatla, grevle paramparça edilmelidir.

Ve dünyanın yıkılışına üç defa tanık olan Simurg’un ateşleriyle kendi bedenini sarmalıdır bu millet. Yanmalı ve küllerinden yeniden doğmalıdır.

Yeniden doğmalıdır... Yeni bir devrim şafağında... Arınmış, hilesiz, onurlu ve tertemiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar