
'Faşist derler diye sırtüstü yattık'
12 Eylül davasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya “konuşmayınca”, konuyu onlar kadar, hatta daha da iyi bilen Mustafa Kamil Zorti’ye mikrofon uzattık.
Zorti, 12 Eylül’ün en çok merak edilen kritik noktalarını şöyle anlattı…
-Asıl ortaya çıkarılması gereken, 12 Eylül darbesinin ABD ile olan bağlantısı. ABD, darbeden ne zaman haberdar oldu?
-Bu davayla birlikte haberdar oldu! Bu dava açılmasaydı, ABD Türkiye’de hâlâ demokrasi var zannediyordu. Biz boşboğaz ve ihtiyatsız bir milletiz, pisi pisine kendimizi ihbar etmiş olduk.
-Darbeye ne zaman, nasıl karar verildi?
-12 Eylül 1980 günü sabahı uyanıldığında bir de bakıldı ki, darbe olmuş. Artık yapacak bir şey yoktu. Mecburen o vakit ne yapalım diye düşünüldü ve darbe kararı alındı. Yani bunu kimse bilmez, darbe kararı darbe olduktan
3-4 saat sonra alınmıştır netekim.
-Evren ve Şahinkaya niçin konuşmuyor?
-Susma hakkını kullanıyorlar zira. Nasıl ki 12 Eylül’den sonra sorguya alınan bazı kimseler, işkence gördüklerini öne sürerek kusma hakkını kullanmıştı, bu da bir hak onun gibi. Onlara yahu kusmayın ortalığı batırıyorsunuz diyen oldu mu? Niye şimdi paşalara susmayın deniyor?
-Evren ve Şahinkaya’nın yatakta ifade vermesi de çok eleştirildi?
-Doğru bir yatak, vücudun tabii omurga eğrisini muhafaza etmesine yardımcı olurken, yanlış seçilmiş bir yatakta uyumak adaleler, sinirler ve damarlar üzerinde tazyik yaparak bel ve sırt ağrılarına sebep olur. Omurganın tabii S şeklinde muhafaza edildiği yatış pozisyonu vücudumuz için en doğru tercihtir.
-Bunu niçin anlattınız?
-Çünkü ifade alınmaya başlamadan önce doktorlar tarafından dendi ki, en sağlıklı pozisyon S şeklidir, o şekilde, cenin pozisyonunda yatılsın. Fakat Evren Paşa buna itiraz etti, S şeklinde yatarsak faşist kelimesindeki s harfini çağrıştırır, bize faşist derler dedi. Onun üzerine bu yola müracaat etmekten vazgeçilerek, sırtüstü yatıldı.
Evren’in deve sevgisi
12 Eylül davasında müdahil avukatlardan Fikret Babaoğlu, 4 arkadaşının işkencede öldüğünü belirterek sanık Kenan Evren’e şunları söyledi:
“Tarih beni yargılar diyorsunuz. İşte tarih önünde yargılanıyorsunuz, tarih sizi yargılıyor. Topluma iyi bir miras bıraktığınızı düşünüyor musunuz? Vicdanınız sızlıyor mu? Yalakalık olsun diye önünüzde deve kesilecekti, vicdan gösterip kestirmediniz. Deveye gösterdiğiniz vicdanı işkence görenlere karşı göstermediniz. Niye bu vicdanı işkencecilere karşı da göstermediniz? Aydınları sevmezdiniz. Aziz Nesin’e vatan haini dediniz. Sonra resme başladınız, sanat dünyasına girdiniz. Aydın dünyasına karşı fikriniz değişti mi? Sizi anlatan ‘Netekim’ kitabını size göndermemi ister misiniz?”
Evren diğerleri gibi, bu soruları da yanıtsız bıraktı.
O zaman ciciydi
“Güvenlik Konseyi’ne seçilmemiz, uluslararası politikada artan ağırlığımızın bir sonucu ve uluslararası toplumun ülkemize olan itimadının da bir göstergesidir.
Güvenlik Konseyi, BM içinde uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumlu başlıca organdır.
Daimi temsilcilerle bir araya gelip onlarla sohbet etmemiz, en azından bir kokteylde bir araya gelmemiz ya da onlara yemek vermemiz söz konusu olabilir…”
Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi temsilcisi için, al birini vur ötekine edebiyatı yapan, onlara “güvenmediğini” söyleyen Başbakan Erdoğan, Türkiye, 2008 yılında BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildiğinde böyle konuşmuştu.
İLAHİ MEDYA
Liberallerin düşüncesi
Erdoğan Demirören’e geçtikten sonra Milliyet Gazetesi, AKP limanına doğru usulca ve mahcup bir seyre koyulmuştu. Bu, patrona yetmedi ve gazete yönetimini değiştirip başa Derya Sazak’ı getirdi.
Sazak dümeni AKP’ye tam kırdı. İlk iş Metin Münir ve Semih İdiz gibi AKP’ye muhalif köşe yazarlarını elektronik posta ile işten çıkardı.
Ardından Milliyet’in eski yayın yönetmeni, sosyal demokrat Abdi İpekçi döneminden kalma bir uygulamayı yeniden başlatacağını duyurdu: “Düşünenlerin Düşüncesi” köşesi.
Bu köşede “kanaat önderleri” düşüncelerini açıklıyor 3 haftadır.
3 haftadır düşüncelerine yer verilenlerin neredeyse tamamı liberal görüş sahipleri. Düşünenler arasında muhalif yok, düşünceler arasında muhalefet yok. Herkes AKP’ye yol göstermek için çırpınıyor.
Milliyet, arkasına sığındığı İpekçi’nin değil, buz gibi AKP’nin gazetesi artık.
Türkmenler tehlikede
Irak’ta Araplar ile Kürtler arasındaki sürtüşmede Türkmenlerin arada kalıp ezilme tehlikesi belirdi. Bir süre önce Kerkük’e gidip şiir okuduktan sonra geri dönen Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan bir ses yok. Acaba Bakan bu konuda ne düşünüyor, ne yapıyor?