Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Kibirli martı

    Barcelona’da deniz kıyısında masamıza yaklaşan bir İspanyol martıya, bir parça ekmek verme gafletinde bulunmuştuk. Ekmeğin yanına yanaşan martı, ekmeğimize tenezzül etmeden, öyle kibirli bir şekilde başını çevirdi ki, sonra da uçup gitti ardına bakmadan.     Bunu unutmuşuz: Martılar etoburdur ve balık yerler.     Hâlbuki bizim martılarımız yolcu gemisinden atılan bir parça gevreği havada ustaca kapıp yemek için Karşıyaka’dan Konak’a kadar geminin peşinden uçarlar.      Martılarımızı bile nasıl benzetmişiz insanlarımıza! Sadece martıların değil, insanımızın da bio-genetik-sosyo-psikolojik temel taşlarını öyle bozduk ki.      Daha bir kaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz hızla büyük bir ortaçağ karanlığına doğru düşüyoruz. Toplumumuz ve özellikle gençlerimizin, çocuklarımızın genleri ve doğallıklarıyla oynuyoruz. Kindar ve ayrımcı yeni nesiller yetiştiriyoruz.      Özellikle milli eğitim dini eğitime dönüşüyor büyük ölçüde. İmam hatiplere ayrılan bütçe fen liselerini fersah fersah aşmaya yüz tutuyor. Yani cehaleti, kan dökmeyi besliyoruz. Yazıklar olsun! Yoksa akan kan yetmedi mi?     Daha düne kadar ülkemizde şeriat tehlikesi yoktur diyen ana muhalefet CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu birden üslubu sertleştirdi: ‘Kan dökmeden başkanlık sistemine geçemezsin’ dedi.     Göz doktorları yakın mesafeyi göremeyen hastalığa hipermetrop derler. Bunun siyasetteki karşılığını en iyi okurlarımız bilir. Ama Türkiye siyasetinde maalesef daha çok hipermetroplar egemen. Özellikle muhalefet partilerinde!     Ya, Sayın Genel Başkan, kan dökmeden başaramazsınız, siz kan dökmek isteyensiniz diyeceğinize; “HAYIR! SANA KAN DÖKTÜRTMEYECEĞİM” desenize!     Özellikle 7 Haziran seçimlerinden bu yana terör azdırılmış, ülkemiz kan gölüne dönmüş, 600 şehidin yanında ayrıca en az 7000 kişi ölmüştür.     Daha ne kadar kan aksın? Bazı il ve ilçeler savaş alanına dönmüştür.     Dumlupınar’da, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde (1922) toplam ölü sayısı 8000 kişiydi. Dünya dehası EİNSTEİN çok güzel söylemiş: “Savaşmak istiyorsan, kendi cahilliğinle savaş”
Oysa umutlu olmak zorundayız      Artık insanlar günübirlik, dengesiz, bir taraftan teslimiyetçi diğer taraftan aşırı sert görünümlü politikanızı anlamakta zorluk çekiyor. Kullandığınız dil ile vücut diliniz hiç uyuşmuyor. İktidar alternatifi olmak bir yana partinin demokratikleşmesi için bile küçük bir umut olmaktan hızla uzaklaşıyorsunuz!      Dokunulmazlığı kaldırma adı altında muktedir büyüğün aslında muhalefeti tasfiye hareketine destek vermek gibi büyük bir hatayı nasıl telafi edeceksiniz?     Gerçi başarısız 6 seçim, Ekmeleddin saçmalığı, AKP ile koalisyon fantezisi ile ülkeye zaman kaybettirme,     Meclis başkanlığı seçim fiyaskosu, her türlü Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını parti yönetimine getirmeleriniz vs...     Hangisinin hesabını verdiniz ki? Fabrika ayarları    Ama inanın CHP yakın bir zamanda fabrika ayarlarına dönecektir. Stratejik politikalar üretecek yapılanma oluşturacaktır. Gündemi belirleyecek siyaset ve projeler üretecektir. Tüm Türkiye için çözüm süreci başlatacaktır. Eğer CHP toparlanamazsa, MHP içinde olası bir Meral Akşener başarısı, CHP’nin 3. Parti olmasına bile yol açabilir.    Hukuksuzluk, yolsuzluk ve şiddet almış başını gidiyor. Terörüyle, şiddetiyle, siyasal dinciliğiyle tam bir Ortadoğu ülkesi haline geliyor ve Batı’dan uzaklaşıyoruz. İktidarı, ana muhalefeti, yavru muhalefetleri, yürütmesi, yargısı, medyası… Öyle bir karmaşa içindeyiz ki at izi it izine karışmıştır. Gelecek nesillerin, çocuklarımızın yüzüne bakamayacak hale gelen bir topluluk haline geliyoruz hızlı adımlarla.    Halen daha küçük olsun benim olsun mantığıyla küçük hesaplar peşindeyseniz…    Cümlenin gerisini okuyucuya bırakıyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar