S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

İzmir ve ikincilik

İzmir nüfus olarak Türkiye’nin üçüncü büyük ili...

2015 yılı TÜİK verilerine göre nüfusu 4.168.415...

Yüzölçümü olarak 12.007 km karelik alan ile Türkiye’nin 23’üncü büyük ili.

İzmir’in bugünkü mimari yapısına baktığımızda son yıllarda kentte orantısız bir büyümenin olduğunu, birbirini ezen büyük ve küçük yapılaşmaların oluştuğunu söyleyebiliriz. İstanbul -İzmir arasında yapılmakta olan otoyol ve hızlı tren hattı tamamlandığında, kentteki yapılaşmayı ve nüfus göçünü daha da arttıracaktır.

Bu durum kısa süre sonra İzmir’i yeni megapol bir kent haline getirecektir.

Başbakan Binali Yıldırım iki gün önce yaptığı bir konuşmada İzmir’e nüfus büyüklüğü olarak, üçüncülüğün değil ikinciliğin yakışacağını söyleyerek bunun işaretini vermiş oldu.

Ülkemizin birinci büyük şehri İstanbul 20 milyonu aşkın nüfusu, çarpık kentleşmesi, aldığı yoğun göç, trafikte yaşanan çilesi ile İstanbulluların ilk fırsatta kendilerini dışarı attığı megapol bir kent.

İstanbul aldığı göç ile hızla ‘kentleşti’ büyüdü, ancak kente gelenler kent kültürü ile kaynaşamadığı için kentlileşme aynı oranda gerçekleşemedi.

İzmir ikinci büyük kent olma yolunda ilerlerken, şehri ve bu günkü yaşam tarzımızdan yitireceklerimizin neler olduğunun farkında mıyız?

İnsan vücudu ile örnekleyecek olursak 20 kg’lık bir insanı kısa sürede 120 kilograma çıkarırsak ne olursa; hızlı göç alan planlı gelişmeyen, rant odaklı yüksek yapılaşma ile büyüyen kentlerde aynı sıkıntıları yaşar.

İnsanın nasıl nefes alması zorlaşır, hareket kabiliyeti azalır, tansiyon-kalp yetmezliği vb. hastalıklara maruz kalırsa; kentte yaşayanlar da trafik çilesi, hava kirliliği, yeşil alanların inşaat alanına veya otoparka dönüşmesi, güvenlik, kültür zafiyeti, sağlık sorunları vb. problemlerle iç içe yaşamak zorunda kalır.

İstanbullular bunun için tatillerde bulduğu ilk fırsatta İzmir’e, Bodrum’a Antalya’ya gitmiyor mu? Gürültüden, stresten uzak birkaç gün geçirip dinlenmek için.

Yeşil alanların hızla yok edilmesi, parkların, çocuk bahçelerinin ortadan kaldırılması, mevzi imar planları ile yapılaşmanın önünün açılması İstanbul’u nasıl bu hale getirdi ise, korkarım ki İzmir’de de aynı gelişmeler yaşanmasın.

Rahmetli Ahmet Piriştina tarafından uluslararası proje yarışması ile hazırlanan Liman Arkası, Yeni Kent Merkezi imar planları onun vefatından sonra, değiştirilerek 13.02 2006 tarihinde başkanlık önergesi olarak İzmir Büyükşehir Meclisine sunulmuş, İzmir Valiliği, Piriştina döneminde yapılan planda 3 emsal olan kat yüksekliklerinin 4’e, 3,5 emsal olan kat yüksekliklerinin 4,5 emsale çıkartıldığını, 4milyon 864 metrekare olan inşaat alanının 6,3 milyon metrekareye çıkartılarak inşaat alanının 1,5 milyon metrekare arttırıldığını belirterek, yapılan plan değişikliği ile bölgede yoğunluğun arttırılmasının doğru olmadığı gerekçesi ile dava açmış farklı hukuki süreçlerden sonra yeni plan devreye girmişti.

Sağlıklı ve yaşanabilir kentlerin/kentsel mekânların yaratılabilmesi için yerel yöneticiler meslek odaları ile birlikte; bütüncül, uzun erimli, kentin kültürel, tarihsel, coğrafi, kamusal mekânlarının geniş halk kitlelerinin yararına planlanmasını yapmalı ve bunu titizlikle korumalıdır.

Mekânsal dönüşümlerde kamunun ve halkın yararını ticari kaygılardan ön planda tutmalı, gelir düzeyi sınırlı (düşük-orta) sınıfların kullandığı mekânların yüksek bedellerle el değiştiren binalar şekline dönüştürülmesine izin verilmemelidir.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’nün 29 Ocak 1986 tarih ve B-09/183 sayılı “İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine Ait Esaslarına Ait Yönetmelik”in 3. maddesi (belediye ve mücavir alan sınırları dışında kişi başına düşen yeşil alanı konutlar için 14 metrekare), belediye sınırları içerisinde 10 metrekare olarak belirlemiştir.

Yerel yöneticilerimiz tarafından Kültürpark tartışmaları sırasında dile getirilen New York’ta kişi başına düşen yeşil alan 29,1 metrekare, Londra’da 26,9 metrekare, Roma 45,3 metrekare, Stockholm 87,5 metrekaredir.*

Yüz ölçümünün yüzde 41’i orman olan İzmir’de ilçelere göre yeşil alan dağılımının son durumunu yetkililer açıklar veya iletirlerse sizinle paylaşacağız.

 

Bir kentin çağdaşlığı ve kültür düzeyinin seviyesi; koruma bilincinin kent ölçeğinde ne denli gelişmiş olduğuna bağlıdır.

Kentsel bellek; kentliyi kentine, toprağına, okuluna, parkına bağlayan değerdir.

Özgürlüğü, sevgisi, sakinliği, farklılıkların bütünleştiği, özgün yaşamıyla dünya şehri İzmir’in değerlerini koruyalım, sahip çıkalım. 

İyi Pazarlar

 

*İAÜ Doç. Dr. Yıldız Aksoy

 

Önceki ve Sonraki Yazılar