Janjanlı gündem ve 'bu arada' olup bitenler

Müge Anlı ile Tatlı Sert programı, o saat diliminde televizyonunu açan seyircilerin yüzde 20’si tarafından izlenmiş. Önceki günün reytinglerine bakılırsa, Müge Anlı’nın programı –genellikle olduğu gibi- izlenme payında birinci çıkmış.

Onu, birkaç dizi ve “Evleneceksen Gel” programı –Seda Sayan- izliyor.

Fatih Portakal’ın sunduğu ana haber bülteni, bültenler arasında ipi göğüslediği halde, Seda Sayan bacımızın arkasında. İzlenme oranı, yüzde 14 civarında.

Bunlar, önceki günün reyting tablosundan veriler. Ancak, çok sık baktığım için biliyorum, neredeyse her gün aynı sonuç elde ediliyor.

Vatandaş haber izlemiyor. Sıkılıyor. Üzülüyor. Daralıyor, darlanıyor.

Gazete deseniz, araştırmalar ortada, hem çok az satıyor. Hem de alıp okuyanlar, yüzde 80 gibi bir oranla CHP’ye oy verenler.

Neticede, bu yazıyı da muhtemelen benim gibi düşünenler okuyor zaten.

Yine de, tarihe kayıt düşmek adına, janjanlı gündemin gölgesinde kalan birkaç başlığı yazmak.. Sizlerle paylaşmak istedim.

·Birkaç gazetenin iç sayfalarına hapsoldu.. Oysa, son dönemin EN ÖNEMLİ HABERİ’ydi. Türkiye ile ABD arasında “EĞİT-DONAT MUTABAKATI” imzalandı. ABD Büyükelçisi John Bass ile Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun imza attığı mutabakatla, Türkiye (fiilen yer aldığı) Suriye savaşında artık resmen var. Şöyle: Suriye silahlı muhalefeti, Türkiye’deki güvenli bir askeri üstte eğitim görecek. Toplamı 5 bini bulacak militanlar özellikle “silahlı eğitim” alacak. Tabii daha sonra, “donatılarak”, yani silah ve mühimmat sağlanarak Suriye’ye savaşa gönderilecek. Peki, bu militanlar KİMLE SAVAŞACAK? Malum, ABD, önceliğin IŞİD ile mücadele olduğunu ve Esad rejiminin şimdilik hedefte olmadığını açıkladı. Oysa, Türk Dışişleri Bakanlığı, eğitilip-donatılacak güçlerin “arazideki terör örgütlerinin yanı sıra, REJİM UNSURLARIYLA da mücadele edileceğini” vurguladı. Yani, Türkiye, ARTIK RESMEN SURİYE SAVAŞININ İÇİNDEDİR.

·Sözü yine reyting listelerinden alırsak, çok az kişinin / meraklısının izlediği bir programda HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, süreçte gelinen noktayı anlattı. Aslında lafını hiç sakınmadı. Özetle, “demokratik özerklikten öz savunma gücüne kadar on maddelik bir mutabakat masaya getirilip ön mutabakat sağlanmadan” süreçten söz edilemez. Hele hele silah bırakmaktan hiç söz edilemez.

·PKK silah bırakır mı bırakmaz mı, daha çok tartışırız. Ama öyle anlaşılıyor ki, adına İç Güvenlik Paketi dedikleri Faşizm Yasası ile polis silahı elinden bırakmayacak. Eğrisine doğrusuna kurşun sıkacak. Başka bir ülkede, kıyameti kopartırdı.. Bizim janjanlı gündemde haberiniz bile olmamıştır belki. Gaziantep’te, polis tutanaklarına göre SLOGAN ATAN ve böylece eylem yöneten.. Oysa, SAĞIR DİLSİZ bir genç kız, polis kurşunuyla felç oldu. Bu vahşetin araştırılması için Meclis’e verilen önerge de AKP’lilerin oylarıyla reddedildi.

Sizin de mi içinizi kararttım? “Bildiklerimiz yetmiş artmıştı” mı dediniz? O zaman nefes aldıracak bir haberle noktalayayım: Meğer RTE de bizim gibi etten-kemikten yapılmış bir faniymiş. Günü gelince O da ölecekmiş.

Vicdanların kullanma süresi bitmiş!
Faşizm Yasası görüşülürken, Meclis genel kurulu nelere nelere sahne oluyor. En çarpıcı karelerden biri ise, bu fotoğrafla yaşandı.CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu, kürsüye bir gaz bombası kapsülüyle çıktı. Ve anlattı: Gaz bombasının üzerinde ‘Dikkat, son kullanma tarihinden sonra kullanmak tehlikelidir” yazıyordu. O bombanın üzerindeki tarih de 3 Mart 2014 olarak belirtilmişti. Oysa, bomba 15 Mayıs 2014 günü, üstelik DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun da aralarında bulunduğu topluluğa atılmıştı.

Hangi köşesinden bakarsanız bakın, son derece rahatsız edici ayrıntılarla dolu, değil mi!

Değil!

Çünkü, Moroğlu bunları anlatırken AKP sıralarından laf atıldı. Isparta Milletvekili Recep Özel bağırdı: “Siz de eylemi ondan önce yapsaydınız!”

Doğrusu, bu sataşmaya.. Bu, zekâdan nasipsiz “espriye” uygun düşecek pek çok deyiş, tanımlama vardır. Ama gereği yok. O ve onun gibilere, evlatlarını ya da gözlerini gaz bombalarıyla kaybedenlerin âhı yeter.

https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQxNs54oj0VCbDqU8Mpfu8Bwv84_X8pJi15pLlczk4xCKktt0RKPghttps://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcQxNs54oj0VCbDqU8Mpfu8Bwv84_X8pJi15pLlczk4xCKktt0RKPg

Elmanın hazin öyküsü
ABD borsa verilerine bakılırsa, teknoloji devi APPLE (Elma) “tarihte piyasa değeri 700 milyar doları aşan ilk şirket” oldu.

Küresel şehir efsanesine bakılırsa da, şirket “ısırılmış elma” logosunu, tarihin en gizemli isimlerinden birine atfen yarattı.

O gizemli isim, Alan Turing: İkinci Dünya Savaşı’nda, Almanların efsanevi şifreleme sistemi Enigma’yı çözen… Bu sayede milyonlarca insanın hayatının kurtulmasını sağlayan… İcat ettiği makine ve sistemle, 20. Yüzyıldaki teknoloji devriminin kapısını açan adam…

Ne yazık ki, Alan Turing’in hayatı, bu başarının hiç hak etmediği bir karanlık içinde sürüyor ve bitiyor.

Sırf EŞCİNSEL OLDUĞU İÇİN takibe uğruyor.. Yargılanıyor.. 1950’lerin İngilteresi’ndeki ahlak yasalarına göre hapisle kimyasal hadım olma arasında bir seçime zorlanıyor.. Bu yüzden tarifsiz bir çöküntüye uğruyor.. Ve sonunda intihar ediyor.. Siyanür sürülmüş bir elmadan aldığı kocaman ısırıkla!

Alan Turing’in değeri, uzun yıllar “savaş sırrı” olarak saklanan öyküsünün açıklanmasıyla anlaşıldı. Sonrasında bizzat Kraliçe’nin “yargılama yüzünden özür dilemesiyle” de onurlandırıldı.

İşte bu müthiş öykü, müthiş bir senaryo ve oyunculuklarla, sinemada. “Yapay Oyun – Enigma” adıyla bizde de gösterimde.

İzlerken gözyaşlarımı tutamadım. Bu dünya ne çok değerli insanı harcadı.

Ve bu ülke, ülkemiz, Türkiye.. Ne çok değerli insanı harcıyor. Kimini eşcinsel diye.. Kimini muhalif ya da sadece Kürt veya Alevi diye…

Batı, önce Ortaçağ engizisyonunu, sonra da bu “ahlâksız ahlâk anlayışını” konuşup tartışarak geride bıraktı.

Oysa bizler şimdi Ortaçağ’a dönüş yolundayız. Ahlâk komiserliğine soyunmuş RTÜK, okul öğretmenleri / müdürleri, siyasetçiler, sözde sanatçılarla ve asıl vahimi yargı mensuplarıyla boğuşuyoruz.

Ama görüyorsunuz işte.. Sonunda kazanan akıl, bilim, vicdan oluyor. Ahlâk adına hayatımıza kasteden ahlâksızlar değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar