Kadınların 'kurdu' kadınlar!

Bir yanda Özgecan için sokaklara çıkan genç kızlara, kadınlara bakıyorum.. Umudum büyüyor. İçime sığmaz oluyor.

Öte yandan, AKP’nin devşirdiği kadınlara bakıyorum. Umudum yara alıyor. İçim sızlıyor.

Ama her iki durumda da aynı sonuca varıyorum: Bu ülke iktidarın peşine takılıp uçuruma giderse de sorumlusu kadınlar olacak.. Cumhuriyet’e sahip çıkarsa da..

RTE iktidarı, son on yılda kadın politikasında büyük mesafe katetti. Kadın, siyasal İslam’ın sloganlarıyla “ikna” edildi! Erkeğin arkasında dursun diye, eve kapansın diye gönüllü olması sağlandı. Cehaleti erdem sayıldı. Erdemleri ve yetenekleri çocuk doğurmaya indirgendi. Bu çerçevenin bir adım dışına çıkanlar bile, liderleri / idolleri RT tarafından “eyyyy feministler” diye parmak sallanan “ŞÜPHELİLER” oldu.

Aslında, uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Rakamlar her şeyi anlatıyor:

-Okuma yazma bilmeyen her beş kişiden dördü kadın.

-20 milyon kadın, işgücü / üretim dışında. Çalışan her üç kadından biri de tarımda.

-Yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı yüzde 39.3. Yani her on kadından dördü için evlilik “şiddet” anlamına geliyor.

-Dahası, her on kadından biri, bu fiziksel şiddetle “hamileliği” sırasında da karşı karşıya kalmış.

-Banka hesabı olan erkeklerin oranı yüzde 82 iken, kadınlarda bu oran yüzde 33. Ayrıca, işletmelerde liderlik / yöneticilik konusuna yükselebilen kadın oranı da sadece yüzde 4.

-Sonuç itibariyle Türkiye, kadın-erkek eşitliği konusunda 136 ülke arasında 120. sırada.

Bunlar, kuru rakamlar / oranlar. Hayatın kendisine baktığımızda gördüklerimiz ise, kahreden portreler / öyküler.

Herşey bir yana.. “İnsan insanın kurdudur” deyişini hatırlatan “kadın kurtlar”. Yani, kadınların sokaktan / üretimden / hayattan / yönetimden kopartılmasını savunan kadınlar.. Bunun için kafa yorup, RTE retoriğiyle konuşan kadınlar..

***

Bir kadın öğretmen, örneğin.. Kız öğrencilerin peşine ERKEK TİMLERİ takacak kadar gözü dönmüş bir KADIN!!

İddia şu: Antalya Kepez Anadolu Lisesi'nde Almanca öğretmenliği de yapan müdür yardımcısı Filiz G. 9 Şubat günü okuldaki 31 sınıfın başkanı öğrencilerle toplantı yaptı. Toplantının ana konusu, kız öğrencilerin kılık kıyafetiydi. Öğretmen hanım kızların kısa etek, tayt giymesinden rahatsızdı. Filiz G. bunun önlenmesi için, müthiş bir öneride bulundu! Erkek öğrenciler, kısa etek giyen kız öğrencilerin peşine takılacaktı. Kız öğrenciler de bundan rahatsız olacak ve düzgün giyinmek zorunda kalacaktı.

Bu skandal toplantı, ertesi gün Öğretmenler Kurulu’nda gündeme taşındı. Ola ki, bir yanlış anlama / aktarma olmuştur diye, Filiz G.'ye “böyle bir şey söylediniz mi” diye soruldu.

Filiz G. tutanağa geçirilen bu soruya, yine tutanakta yer alan şu yanıtı verdi:

"Evet söyledim. Aşırılıklara göz yumarsak, (ve kız öğrenciler) taciz edilirse kim suçludur?”

Filiz G. suçlunun taciz eden değil de TACİZ EDİLEN olduğuna inananlardandı belli ki.

Kızlar, kısa / mini etek giyerse tacizi hak etmiş oluyordu, ona göre! Buna engel olabilmek için aklına gelen PARLAK buluş da, ERKEK TACİZ TİMİ kurmaktı!

***

Ahlak bekçiliği böyle bir şeydir.

Toplumsal hayat, inanç ve onun çerçevelediği ahlak anlayışı ile izah / dizayn edilmeye başlandığında, gönüllü bekçiler çıkıverir ortaya. Filiz G. gibi.. AKP’nin yeni sözcülerinden (!) Sevda Türküsev gibi.. Ya da Meclis Başkanlık kürsüsündeki (eski solcu) Ayşenur Bahçekapılı gibi..

Okuma yazma bilmeyen, kucağındaki / karnındaki çocuklarla eve kapatılmış kadınların hiçbir suçu yok. Onlara bu kaderi reva görenler, yine kendileri gibi kadınlar. Üstelik okumuş, hayatı dört dörtlük yaşayan, ama aklını bu dinci faşizan rejime satmış kadınlar…

Yine de, Özgecan için sokağa çıkan onca genç varken, umudumuz hiç ölmeyecek.

Ne iç güvenlik paketi adı altında getirilen “sürekli sıkıyönetim” yasası.. Ne yaratılan korku iklimi.. Bize boyun eğdiremeyecek.

Susar, boyun eğersek… Özgecan, Berkin, Ali İsmail, Ethem, Abdocan, Encü kardeşler.. Ve elimizden aldıkları onca evladımız, işte asıl o zaman ölmüş olacak.

 
Hepimiz aptalız ya!
İç Güvenlik adını verdikleri Faşizm yasası, daha çıkmadan can yaktı. Meclis’te kan döküldü. Bir HDP’li ve 4 CHP’li milletvekili yaralandı.

Sonra da AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş çıktı, şu açıklamayı yaptı:

“Ben kürsüde çalışırken 2 kadın milletvekili biri Sebahat Tuncel birisi Pervin Buldan, gelerek bana taciz uygulamışlardır. Beni kürsüden uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Kadın milletvekilleri kendilerini darp etmişlerdir. Onlar fiili saldırı yapmışlardır. Anladığım kadarıyla bunlar kendilerine darp etmişlerdir. Hiçbir AK Partili milletvekili özellikle kadınlara dokunmayı kendilerine yakıştıramazlar.”

Hepimiz aptalız ya! Bu akla ziyan açıklamayı yuttuk ya!

Beyefendinin, Meclis Başkanvekili CHP’li Güldal Mumcu’nun odasını basıp üzerine yürüdüğünü de mi unutacağız!

Canan Arıtman’ın kadınlar günü protestosuna “hanım gibi davransın” deme cüretini gösterdiğini de mi unutacağız!

AKP’liler kadına dokunmayı kendilerine yakıştıramaz-mış!

Büyük patron RTE’nin gözdesi polislerin kız öğrencilere yaptıklarını da mı unutacağız!


 
Gençleri öldürmek...
Gencecik bir adam.. Bir gazeteci.. Nuh Köklü –kartopu bahane- pisi pisine öldü.. Öldürüldü. Son zamanlarda ne çok genç ölüme tanık olduk. Ne çok genç uğurladık.

Yalan Dünya’nın dünya güzeli oyuncusu İrem Sak da bu duygularla isyan etmiş. Demiş ki:

“Ülkede güller kaldırıma bırakılmak için var sanki.. Mezara bırakmak için. Gülden soğudum. Hayattan da. Gelecekten de.”

Önceki ve Sonraki Yazılar